Paylaş
Geçen hafta ‘‘Motosikletli şiddet’’ başlıklı bir yazı yazarak motosikletlilerin trafik kusurlarından söz ettiğimde, bu aracı kullanan çeşitli kesimlerden bu kadar yoğun bir tepki alacağımı doğrusu kestirememiştim.
Bu tepkilere önümüzdeki günlerde yer vermek ve motosiklet kullananların sorunlarını iletmek istiyorum. Bu tartışmaya katılmak isteyenler de görüşlerini bildirebilirler.
Ancak, öncelikle şunu söylemek gerekiyor:
Eleştiriye, sandığımızdan çok daha az tahammüllüyüz. Savunma refleksi, kendimize dönerek hatalarımızı tespit etme ve düzeltmek için çaba harcama ihtiyacından çok daha hızla harekete geçiyor.
Önceki akşam, TRT'de Zeki Sözer'in yönettiği, belediye başkanlarının katıldığı ve yerel yönetim reformuyla deprem sorununun tartışıldığı program bir başka örnek: Tartışmaya katılan belediye başkanları, kendilerini savundular, sorunlarını anlattılar, ama hatalarından söz etmekten kaçındılar.
Halbuki, belediyelerin deprem sonrası yıkımların tek sorumlusu olduğunu iddia etmek ne kadar saçma ve haksızsa, onların tamamen masum olduğunu, suçun hep başkalarında olduğunu iddia etmek de aynı derecede yanlış.
Şimdi motosikletlilerden ve kurye şirketlerinden gelen tepkiler de buna benziyor. Haklı oldukları noktalar var, bunları yansıtacağız. Ama gelen mektupları okuduğunuz zaman, bütün motosikletlilerin trafikte birer melek gibi hareket ettiğine, hiç kural çiğnemediğine inanabilirsiniz.
Ama bu doğru değil ki! Motosiklet sürücülerinin, kural çiğnemekte otomobil sürücülerinden hiç de aşağı kalmadığını kendi gözlerimizle görüyoruz.
En kötüsü, hepimizde var olan bu savunma refleksi, bizi inanılmaz bir hareketsizliğe itiyor:
Suç hep başkalarında; değişmesi gereken hep başkaları; biz hep haksızlığa uğrayan doğru taraftayız!
Hepimiz böyle söylersek, ne, nasıl değişecek?!
Paylaş