Paylaş
Bugün Hürriyet İstanbul'un ikinci yılını geride bıraktık.
Bugün okurlarımıza, kendimizden haberler vermeyi istiyorum.
Şanslıyız, çünkü bize haberler başlıca dört ayrı kaynaktan akıyor.
Birincisi, Hürriyet İstanbul'un kendi editör ve muhabir ekibi.
İkincisi, Hürriyet Gazetesi'nin güçlü İstanbul İstihbarat ve Polis İstihbarat servislerinin şehirde uçan kuşu haber yapmak için İstanbul'un dört bir köşesine yayılmış muhabirleri.
Üçüncüsü, gazetecilik eğitimini sürdürürken kendi kurdukları haber ajansında mesleki uygulama yapan Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Haber Ajansı'nın (MİHA) genç muhabirleri.
Ve dördüncüsü, çektikleri fotoğraflarla, gönderdikleri faks, mektup, e-mail'lerle ve telefonlarla mahallelerinde, sokaklarında, işe giderken yollarda gördüklerini, yaşadıklarını bize aktaran okurlarımız.
Özellikle bu dördüncü kaynak, bizim için vazgeçilmez hale geldi. Biz birçok manşetimizi okurlardan gelen haberlerle yaptık. Okuyucularımızın çektikleri fotoğrafları kullandık. Öyle güzel ifadelerle yazılmış mektuplar aldık ki, zaman zaman bunları olduğu gibi yayımladık. Onlardan gelen fakslar ve e-mail'ler olmasaydı, ben, Tuğrul Şavkay ve Nilgün Gedikoğlu köşe yazılarımızı nasıl yazabilirdik? Bazı okuyucularımıza aramızda ‘‘fahri muhabirlerimiz'' adını taktık.
Bu ek için çalışan herkes, gazetecilik hayatında hiçbir zaman Hürriyet İstanbul'da olduğu kadar okuyucuyla içiçe, yüzyüze ilişki kurmadığını kabul ediyor.
Ulusal gazetelerde yazan birçok yazar, İstanbul'da halkın cehaletinden, görgüsüzlüğünden, şehirlileşemediğinden bahseder. Ancak biz durumun bu kadar siyah-beyaz olmadığını gördük.
İstanbul'da daha iyi bir hayat sürmek, mahallelerini, sokaklarını korumak, geliştirmek, yıpratılan tarihi mirası korumak isteyen, betonlaşmaya karşı mücadele eden, bazen küçücük bir park için seferberlik açmaktan kaçınmayan İstanbullularla tanıştık. Eski, gün görmüş mahallelerde kimliklerini kaybetmemek, yeni, yoksul mahallelerde güzelleşmek ve hayat standardını yükseltmek için bir araya gelen İstanbulluları haber yaptık.
Elbette bu zengin, karmaşık ve dinamik şehirde her boş alana bir apartman dikmek, gerekirse okul bahçelerini işgal etmek, gerekirse beş yüzyıllık bir tarihi eserin duvarına ev kondurmak isteyen, okul servis araçlarından açık pazarlara, arazilerden otopark alanlarına kadar her boş bulduğu noktada çeteler kuranlar da var.
İsterlerse İstanbul'da doğmuş, büyümüş olsunlar, onlar İstanbullu değil.
Şimdilik daha güçlü olabilirler. Ama İstanbullular onlarla mücadele etmeyi sürdürecek. Ve biz de bunu yansıtarak mücadelenin bir parçası olmaya devam edeceğiz.
FAKS: (212) 677 04 21 E-MAIL: agur@hurriyet.com.tr
Paylaş