Paylaş
Kaliteli devlet okulları hala var. Velilerin çocuklarını kaydettirmek için birbirini yediği bu okullarda, bir bağış sorunu yaşanıyor.
Bağış gönüllü olmasına rağmen, okul yönetimleri velilerden zorunlu olarak belli bir parayı alıyorlar. Bu birçok okulda artık sabit bir ücret haline gelmiş durumda.
Bu uygulama yasal değil.
Yasalarla gerçekler zaten hiç bir zaman üstüste oturmaz. Ama Türkiye'de bu ikisi arasındaki uçurum öyle açılmış ki, insan ister istemez soruyor:
Bizim yasa yapma şeklimizde bir çarpıklık mı var?!
Devlet okullarının ücret gibi bağış toplamak zorunda kalması yasal düzeni öyle zorluyor ki!
Milli Eğitim İl Müdürü, doğal olarak bu uygulamanın karşısında durmak, gerekirse okul müdürlerini görevden almak zorunda.
Türkiye'nin en önemli devlet okullarından Galatasaray Lisesi Müdürü Prof. Dr. Ethem Tolga ise karşı görüşü seslendiriyor:
Kaliteli bir eğitim fedakarlık gerektirir. Devlet okullara ödenek ayıramıyorsa, kaliteyi tutturmak için velilerden bağış toplanması şarttır!
Milli Eğitim Müdürü tabii haklı, ama Galatasaray Lisesi Müdürü de gerçekleri hatırlatıyor.
Dün ANKA Ajansı'nın geçtiği bir haber çok ilginçti. Eğitim-Sen, okullarda öğrencilerden 24 ayrı gerekçeyle para toplandığını tespit etmiş:
Eğitime katkı payı, kayıt parası, dergi parası, diploma parası, yardımcı ders kitabı, ders kitabı, spor kolu parası, koruma derneği üye aidatı, karne parası, pul-fotoğraf parası, kişisel dosya parası, takdir-teşekkür parası, gezi parası, yetiştirme kursu, sosyal faaliyetler (tiyatro, kermes), tebeşir, boya-badana-küçük tamirat, kooperatif, elektrik-su-telefon, temizlik malzemesi, fotokopi ve teksir parası, cam, kalem, masa örtüsü-perde!
Bir yerde bir boşluk doğarsa mutlaka doldurulur. Okulların durumu da böyle. Devletin eğitime ayırdığı pay azaldıkça, vatandaşların ayırdığı pay artıyor ve eğitim gittikçe özelleşiyor.
Paylaş