Paylaş
İnsan, ömrünün ortalama üçte birini uykuda geçiriyor. Uyku sağlıklı bir yaşam için büyük önem taşıyor. Ancak sadece uyumak yetmiyor; aynı zamanda uykunun kaliteli olması da gerekiyor. Kalitesiz uyku, gündüz sürekli uyur halde dolaşma, konsantrasyon eksikliği gibi şikâyetlere yol açarken; yüksek tansiyon, kalpte ritim bozuklukları, felç veya ani gece ölümleri neden olabilen uyku apnesi ile de sonuçlanabiliyor.
Horlamanın neden olduğu en önemli hastalıklardan biri olan uyku apnesi “uykuda solunumun durması” olarak ifade ediliyor. Uyku apnesi gece boyunca defalarca tekrarlayabiliyor. Bu esnada üst solunum yolunun açık kalmasını sağlayan kaslarda gevşeme oluyor; dil kökünün, yumuşak damağın ya da aşırı büyümüş bademciklerin hava yolunu tıkaması sonucunda en az on saniye süresince nefes alınamıyor. Fazla kilolu olmak, büyük bademciklere ve geniz etine sahip bulunmak uyku apnesi nedenleri arasında gösteriliyor. Bu sendrom sadece yetişkinlerde değil çocuklarda da görülebiliyor.
Uyku apnesinden şikâyet eden kişilerde horlama üç-dört kat daha fazla, çok kaba ve gürültülü şekilde gerçekleşiyor. Bu kişiler, horlamanın yanı sıra; nefes darlığından, sık sık iç çekmekten, el-kol hareketleri ile çırpınarak uyanmaya çalışmaktan, sık ve uzun süreli solunum durmalarından ve sabahları yorgun uyanmaktan da şikâyet ediyorlar. Uyku apnesi kadınlara oranla erkeklerde ve kalın boyunlu kişilerde daha sık görülen bir hastalık. Bu hastalığa diyabet, tiroid bezi ve kalp-damar rahatsızlıkları da eşlik edebiliyor. Uyku apnesine sahip olan hastaların % 30-50’sinde hipertansiyon da görülüyor. Yaş ilerledikçe uyku apnesinin görülme sıklığı artıyor.
Uyku apnesinin ‘uykuda solunum durması’ dışındaki belirtileri şöyle sıralanıyor:
- Uyku sırasında huzursuzluk
- Horlama
- Sık sık idrara kalkma
- Terleme
- Reflü
Baş ağrısı, unutkanlık, konsantrasyon bozukluğu, depresyon, sabah yorgun uyanmak ve aşırı derecede uykulu olmak da uyku apnesinin gündüz gözlenebilen belirtileri arasında yer alıyor.
Uyku apnesi belirtilerinin görüldüğü kişiler gün içerisinde birçok ciddi tablo ile karşılaşabiliyorlar. Uykuda ani ölüm, inme, kalp krizi ve kalp yetmezliği, eğer hasta obez ise kilo vermede zorluk, akciğer hastalarında solunum yetmezliği, cinsel isteksizlik ve iktidarsızlık, kontrol altına alınamayan diyabet bu olumsuzluklara örnek olarak gösterilebilir.
Uyku apnesinin iki farklı türü bulunuyor. Bu iki apne türü içinde daha yaygın olarak görüleni olan Obstrüktif Uyku Apnesi (tıkanma tipi); genellikle, boğazın arka kısmındaki yumuşak doku uyku sırasında çöktüğünde solunum yolunun tıkanmasıyla ortaya çıkıyor. İkinci tür olan Merkezi Uyku Apnesi’ nde ise, Obstrüktif Uyku Apnesi’ nden farklı olarak, solunum yolu bloke edilmiyor ancak beyin solunum kontrol merkezindeki kaslara nefes almama sinyali gönderiyor.
Geçtiğimiz günlerde İstanbul Aydın Üniversitesi’nden Doç. Dr. Hüseyin Kurtulmuş, “Tıkanma tipi uyku apnesinin en önemli çözümünün diş hekimleri tarafından hazırlanan ağız içi apareyler olduğunu” söyledi. Dr. Kurtulmuş’a göre; Amerikan Uyku Hastalıkları Birliği’nin de onayladığı ağız içi apareyler, bu sorunun en etkili çözümü. Bu apareyler dil kökünü veya alt çene kemiğini öne doğru ittiren araçlar. Bu araçlar, tıpkı bir sporcunun idman yaparak kas geliştirmesi gibi, dil ve çene kaslarını güçlendirerek uyku esnasındaki tıkanmayı ortadan kaldırıyor.
Doç. Dr. Kurtulmuş; tespitlere göre her on kişiden üçünde uyku apnesi rahatsızlığı bulunduğunu, ancak bir o kadar da uyku apnesi hastalığından muzdarip olduğunu bilmeyen insanın var olduğunu, bu kişilerin uyku apnesi hastası olduklarını bilmedikleri için doktora gidip bunu teşhis ettirmediklerini ifade ediyor.
Eğer sizde de yukarıda sıralanan uyku apnesi belirtileri var ise hemen “uyku apnesi testi” için bir hastaneye müracaat ediniz. Bu test bir gece boyunca beyin aktivitesinin ve solunumsal olayların kaydedilmesiyle yapılıyor. Uyku sırasında beyin dalgaları, göz hareketleri, ağız ve burundan hava akımı, horlama, kalp hızı, bacak hareketleri ve oksijen seviyeleri ölçülüyor. Bu işlem sonucunda uyku apnesinin söz konusu olup olmadığı, eğer varsa ne derece şiddetli olduğu ortaya çıkıyor. Ve tedavi hastaya özel olarak planlanıyor.
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…
Not: Bu yazıda İstanbul Aydın Üniversitesi Basın Bülteni’nden ve Memorial Hastanesi web sitesinden yararlanılmıştır.
Paylaş