Paylaş
Aslında niyetim, biraz daha farklı, umut taşıyan bir yazı yazmaktı. Ama dün Türk Telekom’dan bir telefon aldım. “Özer Yelçe ile görüşmek istiyoruz” dediler. Ne kadar şaşırdığımı anlatamam. Bir önceki yazımda da ifade etmiş olduğum gibi, daha birkaç gün önce eşimin ölüm belgesini ve veraset ilâmını kendilerine şahsen iletmiş ve adıma devrolan iki telefondan birini kapatmak istediğimi yazılı olarak bildirmiştim. Eşimi kaybetmiş olduğumu kendilerine tekrar söyledim ve niçin aradıklarını sordum. Şaka gibi, “telefonu niçin kapatmak istediğini soracaktık” dediler. Eşimin vefatını bildirmiş olmama rağmen, bu gibi telefonları bankalardan da alıyorum. Ama bu son telefon içimi çok acıttı. Ben bin bir zorluk içinde şahsen gerçekleştirmiştim işlemlerimi; biraz saygıyı hak ettiğimi düşünüyordum. Yanlış anlamayın, bir engelli olarak değil, yalnızca bir insan olarak…
İşte bu yüzden umutlarım kırıldı ve bugün, umut taşıyan bir yazı yazmak yerine, e-postama gelen bazı mesajları paylaşmaya karar verdim sizlerle.
Sayın İbrahim Büyükyüksel, geçen yazımın ardından, PTT kontuarları ile ilgili bir e-posta göndermiş. Bakın ne diyor:
“Köşe yazılarınızı birçok konuya dikkatleri çektiğiniz için ilgi ile okuyorum.
Bir dönem öğrendiğime göre ABD de, zannederim Massachusetts eyaletinde, girdiği bankada görevli kişi ile yüz yüze konuşma imkânı olamayacak düzeyde yüksek olan kontuar nedeniyle şikâyet eden engelli müşterinin başvurusu sonrası, sadece o eyalette değil, federal kanunla tüm ABD de bu tip kontuarların alçaltılması sağlanmış. Bizde yakın geçmişte PTT’nin tüm bu kontuarlarını hangi kafanın yükselttiğini sorguluyor insan… Ayakta durabilen fakat boyu normalin üzerinde olmayanlar bile arkadaki PTT görevlisinin yüzünü göremiyor... Enteresan bir ülkedeyiz ama pek ses çıkaran olmuyor... Siz hariç
Çok teşekkürler.
(Yine benzer şekilde ABD de tüm halka açık işyerlerinde rampa ile giriş olması mecburiyeti benzer bir gelişme sonrası genelleşmiş...)”
Kontuarlar konusunda İbrahim Bey’e kesinlikle katılıyorum. E-devlet şifresi almak için postaneye gittiğimde, ben de aynı sorunla karşılaşmıştım. Bu şifreyi almak için postaneye şahsen gitmek gerekiyor, noterden verilen vekâlet bile bu işlem için geçerli değil. Ancak, işin tuhafı, noter sizi bu konuda uyarmıyor. Vekâlet verdiğiniz kişi postaneye gidiyor ve orada öğreniyor bunu. Neyse, sonuçta ben şahsen gittim şifremi almaya. Ne PTT memuru gördü beni doğru dürüst, ne de ben onu. İmzayı da, benim yerime, beni oraya götüren kişi attı. Ama ben “şahsen” almış oldum şifreyi…
“Engelsiz Yolculuk” başlıklı yazımın ardından mesaj gönderen Sayın Volkan Yıldız ise şunları söylüyor:
“Kısa süre önce ABD’deydim ve metroda aynı vagonda yolculuk ettiğimiz bir bayan tekerlekli sandalyesi ile metrodan benimle aynı durakta indi. Ben merdivenden yukarıya çıkarken, o da hiç beklemeden herhangi bir yardım istemek zorunda kalmadan asansörle çıktı. Ve caddede aynı yönde ilerlemeye başladık. Tüm kaldırımlar kusursuz olduğu için akülü aracıyla rahatlıkla ilerledi. Bu arada hiç bir kaldırımda araç kamyon vb bir engel yoktu. Kaldırımlardan yola iniş çıkış rampaları onların inip çıkabileceği eğimde ve genişlikteydi. Işıklarda herkes kendisine yol ve öncelik verdiği için rahatlıkla karşıdan karşıya geçebildi ve bir süre sonra benden daha hızlı yol alarak köşeden dönerek yoluna devam etti.
Uzun süredir şehrin en merkezi caddelerinde bu konuyu gözlemliyorum ve ne maaşla çalışan şehir planlamacılarının ne seçimle gelen yöneticilerin zerre kadar bu konulara kafa yormadıklarını görüyor ve kahroluyorum. İnsanların gezip nefes alabileceği Bağdat Caddesi, Caddebostan sahil parkı gibi yerlerde tekerlekli sandalye kullananları bırakın, bebek arabalı annelerin bile ilerlemesi mucizelere kalmış. Tüm kavşaklarda kaldırımların inişleri park eden araçlarla kaplı. Kaldırımların üzerindeki araba, kamyon ve motosikletler, bırakın engellilerin ilerlemesini, herkesin kendisini yola atarak araçların arasından yürümesine neden oluyor. Kaldırımları kullanan motosikletlerin nasıl tehlikeli biçimde insanların arasından geçtiğini gördükçe sinirlenmemek elde değil. Ülkenin en gözde caddeleri böyle ise gerisini düşünmeye gerek yok. İnsanların bu kadar duyarsız olduğunu görmek ise ayrı bir üzüntü nedeni. Bu konulara çözüm için yerel yönetimler ve Ulaştırma Bakanlığı’nda engellilerin ilgili komisyonlarda temsilini sağlayacak bir yasa ya da yönetmelik çıkarılmalı. Kent planları, imar planları ve hatta inşaat izinleri engellilerin de onaylarından geçmeli. Türkiye engellilerin siyasi istismar malzemesi olmaktan çıkıp yönetimde söz aldıkları bir ülke olmalı. Siyasetçilerin meclisteki temsil konusunda duyarsız olduklarını anladık ve artık bir umut beslemiyoruz bu konuda. En azından yukarıda bahsettiğimiz konuda adım atmalılar. Engellilerin evlere hapsolmalarının önüne geçmek için biraz daha duyarlılık lütfen.”
Evet, keşke herkes Sayın Yıldız kadar duyarlı olabilse… Aslında tek yapılması gereken biraz empati. Ben, nefes alıp verdiğim sürece, bunu sağlamayabilmek için elimden geleni yapacağım. Umarım başarılı olurum.
Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile...
Paylaş