Paylaş
Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş.’nin bir kuruluşu olan Camelyaf’ta işe başladığım günlerde tanışmıştım Şahap Bey ile. Şişecam’ın Genel Müdürü, Camelyaf’ın ise Yönetim Kurulu Başkanı idi. Şişecam Genel Müdürlüğü Karaköy’deki Anadolu Sigorta Han binasındaydı o zamanlar, Camelyaf ise Çayırova’da. Yönetim Kurulu toplantıları, çoğu zaman, Karaköy’de yapılırdı. O günlerde hem çalışıp hem de yüksek öğrenimini tamamlamaya çalışan gencecik bir kız olan ben, toplantıdan önceki gece heyecandan uyuyamazdım. Hem Genel Müdürüm Sayın Tarhan Erdem’i mahcup etmemek, hem de Sayın Kocatopçu’nun gözüne girebilmek için var gücümle çalışırdım.
Şahap Kocatopçu, 44.üncü Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nde Sanayi ve Teknoloji Bakanı olarak görevlendirilince, Eylül 1980’de Şişecam’dan ayrıldı. Ancak Aralık 1981’de, bakanlıktan istifasının ardından, Yönetim Kurulu Başkanı olarak geri döndü T.Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş.’ne. O yıllarda ben de Camelyaf’tan Şişecam Genel Müdürlüğü’ne geçmiştim. Onu daha sık görüyordum ve bu da bana kendisini daha iyi tanıyabilme fırsatı verdi. Daha iyi tanıdıkça da onu, hem sevgim hem de hayranlığım arttı.
Şahap Bey son derece bilgili ve kültürlü, ancak bir o kadar da mütevazi bir kişi idi. Herkese eşit mesafeden bakardı. Astlarının kendisine gösterdikleri saygı, korkudan değil sevgiden kaynaklanırdı. Çok özel ve çok güzel bir insandı Sayın Kocatopçu. Onun kişiliğini biraz daha iyi anlatabilmek için, 80’li yıllardan kalan bir anıyı paylaşacağım sizlerle,
Müzik her zaman hem en büyük tutkum hem de en büyük zevkim oldu benim. İstanbul Festivali kapsamındaki klasik müzik konserlerini son yıllara kadar hiç kaçırmazdım. Sanırım 1982 yılıydı, çok istediğim bir konsere bilet bulamamıştım bir türlü. Şahap Bey o yıllarda İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi idi. Tüm cesaretimi toplayıp aradım kendisini. “Sen merak etme, ben hallederim” dedi bana. Konser tarihine bir gün kala aradı beni ve “Yarın ben gelip götüreceğim seni konsere” dedi. Çok heyecanlandım. O yıllarda kas hastalığım bu denli ilerlememişti. Ancak yine de tek başıma yürürken biraz zorlanıyordum. Konser Aya Irini Kilisesi’ndeydi ve kilisenin zemini oldukça biçimsizdi. Düşmekten çok korkuyordum. Şişecam Genel Müdürlüğü o yıllarda Şişli’deki Beytem Han’da idi. Ben sekizinci katta görevliydim ve açık büro sisteminde çalışıyorduk. Şahap Bey konserden birkaç saat önce masama kadar geldi ve kolunu bana uzatarak “gir koluma, gidiyoruz” dedi bana. Mesai arkadaşlarımın gıpta eden bakışları altında gururla girdim bana uzanan kola. Aya İrini’de en ön sırada izledik konseri. Ve o gün anılarımda yaşamımın en güzel ve en önemli günlerinden biri olarak aldı yerini. Sonradan anladım ki, Şahap Bey kendi adına verilen davetiye ile götürmüştü beni konsere. Kendi adına verilmiş bir davetiyeyi başkasına vermeyecek kadar kibar ve ince düşünceliydi.
Türkiye’ye gelmiş geçmiş ender insanlardan biri olan Sayın Şahap Kocatopçu’yu tanıma fırsatını bulmuş olduğum için çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Son yolculuğuna çıkarken yanında olup, görevlerimi yerine getirebilmek isterdim, engelim izin vermedi. Ama kalbim onunlaydı. Mekânı cennet olsun…
Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile...
Paylaş