Paylaş
Bir insan hakkı ihlâli ayrımcılık biçimi olan ve topyekûn mücadeleyi gerektiren küresel bir sorun olarak kabul edilen kadına yönelik şiddet; kültürel, ekonomik, coğrafi sınır tanımaksızın tüm dünyada varlığını sürdürüyor. Bu sorun, günümüzde ulaştığı boyutlarla, uluslararası ve ulusal düzeyde önemli bir gündem haline gelmiş durumda.
Kadına yönelik şiddet; şiddet mağdurunun temel haklarının varlığını hiçe sayıyor, kişinin insan olmaktan kaynaklanan imkanlardan yararlanarak kendini geliştirmesinin önüne geçiyor, insanın değerine ve onuruna yaraşır bir hayat sürme hakkına zarar veriyor. Bu ihlâl biçiminin varlığı; yalnızca mağdurları değil, onların ailelerini ve sonuçta toplumu olumsuz etkiliyor. Göçmen kadınlar, çatışma bölgelerinde yaşayan kadınlar, engelli kadınlar gibi belirli grupların ise; çoklu dezavantajlı durumda olmalarından dolayı, şiddete maruz kalma olasılıkları daha yüksek.
Kadına yönelik şiddeti doğuran etkenler; kadınlar ve erkekler arasındaki sosyal, politik ve ekonomik gücün dengesiz dağılımı, diğer bir deyişle kadınların toplumdaki eşit olmayan statülerinden kaynaklanıyor ve çoklu ve karmaşık bir yapıya sahip.
Gerek şiddetle mücadeleye ilişkin literatür gerek hukuki düzenlemeler incelendiğinde; kadına yönelik şiddetin birbirinden farklı biçimleri olduğu görülüyor:
Fiziksel şiddet
Kişinin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden ve onun bütünlüğünü hedef alan, ona acı çektiren her türlü saldırı fiziksel şiddet olarak adlandırılabiliyor. Kişinin bedensel olarak zarar görmesine neden olan her türlü eylem ve ihlâli kapsayan fiziksel şiddet, sağlıksız koşullarda yaşamaya mecbur bırakmaktan töre ve namus gerekçeleriyle kasten öldürme eylemine kadar uzanıyor. Özetle, bu tür şiddet kadınların sağlığının, gelişiminin ve onurunun zarar görmesiyle sonuçlanıyor ve hayatta kalmalarını zorlaştırıyor.
Cinsel şiddet
Bu tür şiddet kişinin cinsel dokunulmazlığını hedef alan eylemlerden oluşuyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) cinsel şiddeti “Cinsel eylem gerçekleştirmek amacıyla girişim, istenmeyen cinsel içerikli konuşmalar, birini cinsel amaçla kullanma, mağdur ve fail arasındaki ilişkinin niteliğine bakmaksızın ev ya da iş ortamında kişinin cinselliğine yönelik zorlayıcı yaptırımlar” şeklinde tarif ediyor.
Psikolojik şiddet
Birine karşı sistemli şekilde psikolojik baskı uygulamak, duygusal olarak sömürmek ve aşağılamak, kontrol etmek veya cezalandırmak amacıyla toplumdan soyutlamak ve izole etmek için uygulanan her tür hareket psikolojik şiddet niteliği taşıyor. Bağırmak, korkutmak, küfür etmek, tehdit etmek, hakaret etmek, eve kapatmak, küçük düşürmek, aile içi kararlara katılmasını engellemek, çocuklarını göstermemekle tehdit etmek, silah göstermek gibi eylemler psikolojik şiddet kapsamına giriyor.
Ekonomik şiddet
Genel olarak kadının istihdama katılımını engelleyen ya da ekonomik olarak zarara uğramasına neden olan eylemler ekonomik şiddet sayılıyor. Kadının istihdama katılımının engellenmesi gibi istemediği işlerde zorla çalıştırılması da ekonomik şiddet olarak karşımıza çıkıyor. Kadının kazandığı gelire el konması, para harcamasının kısıtlanması ya da nereye harcayacağına karışılması bu türün en yaygın şekilleri.
Tek taraflı ısrarlı takip
Türkçe’ ye “musallat olma”, “dadanma”, “sırnaşma” olarak çevrilebilecek bu kavram; “6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna İlişkin Uygulama Yönetmeliği” nin 3’ üncü maddesinde, “Arasında aile bağı veya ilişki bulunup bulunmadığına bakılmaksızın şiddet uygulayanın şiddet mağduruna yönelik olarak güvenliğinden endişe edecek şekilde fiziki veya psikolojik açıdan korku ve çaresizlik duygularına sebep olacak biçimde içeriği ne olursa olsun fiili, sözlü, yazılı olarak ya da her türlü iletişim aracını kullanarak baskı altında tutacak her türlü tutum ve davranış” şeklinde tanımlanıyor. Sürekli telefonla aramak ya da kısa mesaj atmak, sosyal medya aracılığıyla takip edip sürekli karşısına çıkmak ya da kadının çalıştığı/yaşadığı yere gelerek rahatsız etmek gibi eylemler tek taraflı ısrarlı takibe giriyor.
Siber şiddet
Siber şiddet; bireyin koşulları, özellikleri veya güvenlik açıklarından yararlanarak kişilerin fiziksel, cinsel, psikolojik ya da ekonomik zarara girmesi ile sonuçlanan veya sonuçlanma olasılığı olan eylemler ile sömürülmesini içeriyor. Kadınlara yönelik siber şiddet kişisel bilgileri ele geçirme, siber takip, intikam amaçlı pornografi, cinsiyete dayalı hakaret ve saldırı ile tecavüz ve ölüm tehdidi gibi çeşitli biçimlerde görülebiliyor. İnternete erişimin artması, mobil bilgilerin hızla yayılması ve sosyal medyanın yaygın kullanımı, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik siber şiddetin büyüyen küresel bir sorun olarak ortaya çıkmasına yol açıyor.
Dünya genelinde kadına yönelik şiddetin yaygınlığının belirlenmesine yönelik olarak uluslararası, bölgesel, ulusal kurum ve kuruluşlar tarafından pek çok çalışma gerçekleştiriliyor. DSÖ tarafından 2023 yılında yayımlanan “Kadına Yönelik Şiddet Yaygınlık Tahminleri” raporunda, karşılaştırılabilir veriye sahip 161 ülke ve bölge üzerinden; 2018 küresel tahminleri hesaplanmış bulunuyor. Rapora göre, dünya çapında eşi veya birlikte olduğu kişi -literatürde genellikle kullanılan terim ile yakın partneri- tarafından fiziksel ve/veya cinsel şiddete maruz kalan kadın oranları şöyle:
15 yaş üzerinde, yaşamın herhangi bir dönemi için % 26
15 yaş üzerinde, son on iki aylık dönem için % 10
15-49 yaş arasında, yaşamının herhangi bir dönemi için % 27
15-49 yaş arasında, son on iki aylık dönem için % 13
Rapordaki bölgeler bazında oranlar incelendiğinde, yaşam boyu kadına yönelik şiddet yaygınlığının en düşük olduğu bölgenin Güney Avrupa (% 16), en yüksek olduğu bölgenin ise Güney Asya (% 35) olduğu görülüyor.
Ülkemizde kadına yönelik şiddet biçimlerinin yaygınlığına, kadına yönelik şiddetin sonuçlarına ve mücadeledeki duruma ilişkin değerlendirmeye esas olacak verilerin elde edilmesi amacıyla; Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü (KSGM) tarafından, “Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması” gerçekleştirilmiş bulunuyor. Araştırma sonuçları Türkiye’de yaklaşık her on kadından dördünün partneri tarafından yaşamının herhangi bir döneminde fiziksel ve/veya cinsel şiddete maruz kaldığını ortaya koyuyor. Araştırma sonuçlarına göre kadına yönelik şiddet her yaştan, her eğitim grubundan, her bölge ve refah düzeyinden kadın için tehdit oluşturuyor. Bununla birlikte;
15-24 yaş arasındaki kadınlar
İlkokul ve altında eğitim durumuna sahip olanlar
Boşanmış olanlar veya ayrı yaşayanlar
18 yaşından önce evlenenler
Ücretli bir işte çalışmayanlar
Düşük refah düzeyine sahip olanlar
arasında son on iki ay içerisinde görülen şiddet daha yaygın.
BM Kadın Birimi olarak da bilinen Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlenmesi Birimi, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve kadınların güçlenmesi için çalışan bir Birleşmiş Milletler kuruluşu. Bu birim her yıl yaptığı 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ nden başlayarak, 10 Aralık İnsan Hakları Günü’ ne kadar devam eden “16 Günlük Aktivizm Kadınlara Yönelik Şiddete Son” Kampanyası ile; kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin önlenmesi ve ortadan kaldırılması çağrısında bulunuyor.
BM bu yıl 16 Günlük Aktivizmi tüm dünyada “BİRLEŞİN! Kadınlara ve Kız Çocuklarına Yönelik Şiddeti Önlemek için Yatırım Yapın” teması ile başlatıldı. #BahanesiYok sloganını kullanan kampanya, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin önlenmesi için yatırım yapılması ve toplumsal normların dönüştürülmesi için çağrıda bulunuyor.
BM Kadın Birimi Türkiye, küresel kampanya ile paralel olarak #BahanesiYok kampanyası ile kadına yönelik şiddete hiçbir koşulda, hiçbir yerde ve hiçbir zaman müsamaha gösterilemeyeceğini vurguluyor.
16 Günlük Aktivizm boyunca #BahanesiYok kampanyası, koruyucu yasal çerçevelerin öneminin altını çiziyor ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi için yasaların etkin bir şekilde uygulanması çağrısında bulunuyor. Kampanya, kadınlara yönelik şiddetin bahanesinin olmadığını ve bir insan hakları ihlali olduğunu bir kez daha #BahanesiYok diyerek vurguluyor.
#BahanesiYok kampanyası, 24 Kasım 2023 tarihinde Ankara’da, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ile ortaklaşa düzenlenen bir etkinlikle başladı. Etkinlik, sivil toplum kuruluşlarını, hükümet yetkililerini, diplomatik temsilcileri ve medyayı bir araya getirdi. Etkinlikte, sivil toplum kuruluşlarından temsilciler sahne alarak şiddetin her türlüsüne “Bahanesi Yok” dediler. Kadınların öncülük ettiği sivil toplum kuruluşları sadece kadına yönelik şiddetin sona erdirilmesine yönelik manifestolarını ve kararlılıklarını ifade etmekle kalmadılar, aynı zamanda, hayatta kalan kadınların hayatlarının dönüştürülmesinde oynadıkları önemli rolü de paylaştılar.
Evet, hiçbir şekilde, #BahanesiYok…
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…
Not: Bu yazının kaleme alınması sırasında, T.C. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ nca hazırlanan, “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele IV. Ulusal Eylem Planı’ ndan (2021 – 2025) yararlandım.
Paylaş