Paylaş
Ülkemizde, nedense, bir şeye çok sevinince ya da herhangi bir olayı kutlamak amacıyla havaya ateş açmak gibi bir adet var. Ve bu adet, yarattığı çeşitli olumsuz durumlara rağmen, bir türlü sonlandırılamıyor.
Dün, hemen hemen tüm gazetelerde bu konu ile ilgili bir haber yer alıyordu. Habere göre; İzmir’in Ödemiş İlçesinde, koronavirüs yasağına rağmen sünnet düğünü sonrası yapılan konvoydan havaya açılan ateş evinin balkonunda oturan beş yaşında bir çocuğun yaralanmasına neden oldu. Olayın şüphelilerinin üzerinde beş av tüfeği, bir gaz tabancası ve çok sayıda kartuş bulunduğu kaydedildi.
Bir önceki günün gazetelerinde yayınlanan bir haberde ise, Çankırı’nın Alaçatı Köyünde düzenlenen düğün merasiminde davetliler tarafından havaya açılan ateşin damadın yaralanmasına neden olduğu bildiriliyordu.
Bu yıl Ramazan ayı başında da Rize’de bazı vatandaşların bu hayırlı ayın girişini havaya ateş ederek kutladıklarını okumuştum. Kutlama sırasında mermilerden biri mahalledeki evlerden birinin camına isabet etmiş ve camda hasar oluşmuştu. Bu haber beni fazlasıyla şaşırtmıştı. Zira Ramazan’ı havaya açılan ateşle karşılamak, benim açımdan hiçbir şekilde kabul edilemezdi.
Geçtiğimiz yıl Antep’te yapılan bir düğünde davetlilerin av tüfekleri ve tabancalarıyla havaya açtıkları ateş sonucunda kurşunlardan birinin 12 yaşındaki bir çocuğa isabet ettiğini ve o küçücük çocuğun ölümüne neden olduğunu ise hâlâ unutmuş değilim.
Umut Vakfı’nın “Türkiye Silahlı Şiddet Haritası” 2019 Raporu’na göre, sokaktaki ve evlerdeki şiddet sona ermiş değil. 2019 yılında Türkiye genelinde 3 bin 623 silahlı olay basına yansımış durumda. Bu silahlı olayların 2 bin 867’ sinde ateşli silahlar (bin 402’si her tür tüfek, 132’si beylik silahı olmak üzere 1465’i tabanca), 756’sında ise her türlü kesici, delici alet kullanılmış. 2019 yılında basına yansıyan söz konusu silahlı şiddet olaylarında 2 bin 211 kişi hayatını kaybetmiş, 3 bin 736 kişi de yaralanmış bulunuyor.
1970’li yıllarda, henüz öğrenciyken girmiş olduğum ilk işimde muhasebe bölümünde görev yapan sessiz, sakin bir arkadaşımız vardı. Kendisi benden daha sonra başlamıştı işe. Bir süre sonra onun eşimin askerlik arkadaşı olduğunu öğrenmiş ve ailece görüşmeye başlamıştık. Günlerden bir gün arkadaşımız işe gelmedi. Öğrendik ki bir gün önce oynanan maçta takımının kazandığı galibiyetin sevinciyle balkondan bir iki el ateş açmış ve ne yazık ki kaza kurşunuyla bir komşusunun ölümüne neden olmuştu.
Bu olaydan çok fazla etkilenmiş; havaya açılan ateşin bir kutlama biçimi olmaması, toplumun bu doğrultuda bilinçlendirilmesi ve bu konuda hepimizin katkı vermesi gerektiğini anlamıştım. Ancak ne yazık ki, aradan geçen onca yıla rağmen, bu konuda fazla yol aldığımızı söyleyemiyorum.
Bireysel silahlar yaralanma, sakatlanma ve hatta ölüme neden olarak halk sağlığını tehdit ediyor. Dünya genelinde halk sağlığı çalışanları ve tıp otoriteleri diğer toplumsal sağlık problemleri (sigara kullanımı, sağlık için hijyen vb.) ile mücadelede başarıya ulaşmış yöntemlerin kullanılmasıyla bu sorunun da çözülebileceğini ileri sürüyorlar. Dünya Sağlık Örgütü, Şiddeti Önleme Programı’nda ateşli silahlara erişimin kısıtlanması hususuna alınacak önlemlerin ilk üç sırasında yer verilmesini öneriyor.
Umarım bu dünyaya veda etmeden havaya ateş açmanın artık bir kutlama biçimi olmadığı, silahların kutlamalarda yer bulmadığı günleri görebilirim…
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz günler dileği ile…
Paylaş