Paylaş
Katarakt, göze gelen ışığın retinaya iletilmesini sağlayan doğal göz merceğinin saydamlığını yitirerek matlaşması anlamına geliyor. Bu süreçte, göz içi merceğin yapısında çeşitli nedenlerle bir takım kimyasal değişimler oluyor. Hastalık, ilerledikçe hem yakın hem uzak görüşte görme kaybına yol açıyor.
Katarakt sonucu oluşan görme kaybının temel nedeni ise, göze dışarıdan giren ışığın saydamlığını yitiren mercekten geçerken sağlıklı bir şekilde kırılımının gerçekleşmemesi. Bunun sonucunda retinada görüntü olması gerektiği gibi odaklanamıyor ve göz içinde dağılım gösteriyor. Katarakt ileri derecede görme kaybı yaratmakla birlikte körlüğe neden olmuyor.
Katarakt, dünyada her yıl ortalama olarak 25 milyon kişide görülüyor. Bu rahatsızlık, 60 yaş üzeri kişilerde, kalıcı görme kaybına en çok neden olan göz problemi. Birçok insanın her iki gözünde de katarakt olmasına karşın, hastalık bir gözden diğerine geçmiyor. Katarakt hastaları, dünyayı buzlu bir camın ardından bakıyormuş gibi bulanık olarak soluk ve pastel tonlarda görüyorlar.
Katarakt oluşumunun temel nedeni göz merceğindeki proteinlerin yapısında yaşanan değişimler. Gözün en öndeki iris adlı bölümünün hemen arkasında yer alan göz merceğinde kristalin proteinleri bulunuyor. Bu proteinlerin yapısında çeşitli sebeplerle kimyasal değişimler gerçekleşebiliyor ve yüksek seviyede moleküler ağırlıklı protein kümeleri meydana geliyor. Merceğin dokusunda yaşanan bu değişimle birlikte, göz merceğinin yüzeyinde sarı ve kahverengi lekelenmeler oluyor. Sonuçta, göz merceği saydamlığını yitiriyor ve katarakt oluşumu başlıyor.
Kataraktın en yaygın görülme nedeni, yaşlanmaya bağlı olarak göz içi lensin yapısında yaşanan değişimler. Hastaların büyük çoğunluğunu 60 yaş üstündeki kişiler oluşturuyor. Hastalığın yaşlanmaya bağlı nedenlerle ortaya çıkan türüne “Senil Katarakt” deniliyor. Ancak özellikle 50 yaş altı kişilerde hastalığa rastlanıyorsa, altında aşağıda özetlenen farklı nedenler görülebiliyor:
· Şeker hastalığı gibi metabolizma bozuklukları
· Göze darbe alınması sonucunda yaşanan göz travmaları
· Daha önce geçirilmiş göz ameliyatı sonrasında yaşanan çeşitli komplikasyonlar
· Gözler korunmadan uzun süre güneş ışığına maruz kalma
· Uzun bir zaman dilimi boyunca radyasyona maruz kalma
· Uzun süre kortizonlu ilaç kullanımı
· Kalıtsal nedenler
Hastalığın doğumla birlikte gelen “konjenital” tipi, yeni doğmuş bebeklerde görülüyor. Ayrıca, çocukluk döneminde de çeşitli nedenlerle hastalığa rastlanabiliyor. Bebeklerde ve
çocuklarda katarakt görünme sebepleri:
· Genetik nedenler
· Hamilelik döneminde annenin geçirdiği hastalıklar
· Anne karnında geçirilen çeşitli göz travmaları
· Annenin hamilelik döneminde kullandığı ilaçlar
olarak sıralanıyor.
Katarakt belirtileri, başlangıç aşamasında; görmede hafif bulanıklık, algılanan renklerde solma, özellikle gece ışıklarda dağılmalar ile kendini gösteriyor. Bu seviyede; daha güçlü bir ortam aydınlatılması ile numaralı gözlük kullanımı, görüşün iyileşmesine katkı sağlayabiliyor. Sonrasında ise hem yakın hem de uzak görme ileri derecede bozuluyor. Ayrıca, ışığa adaptasyon yavaşlıyor ve loş ışıkta görme zorlukları ortaya çıkıyor. Zamanla kişinin günlük aktivitelerini tek başına gerçekleştirebilmesi güçleşebiliyor.
Kataraktın en sık görülen belirtileri aşağıdaki gibi sıralanıyor:
· Okuma zorluğu
· Detayları görmede zorlanma
· Görmede yavaş yavaş azalma
· Işığa karşı hassasiyet
· Çift görme
· Renklerde soluklaşma ve sararma
· Gece görüşünde bozukluk
· Araç kullanırken güçlük yaşama
Katarakt, göz doktoru tarafından yapılacak göz muayenesi ile teşhis ediliyor ve tedavi için, hastalığın seviyesine göre, çeşitli seçenekler sunuluyor. Başlangıçta; bazı ilaçların kullanımı, vitamin takviyesi ve özellikle yakın gözlük kullanımı ile kişi günlük yaşamına devam edebiliyor. Ancak katarakt tedavisi için tek kalıcı yöntem, cerrahi operasyon. Mikrocerrahi niteliğindeki bu operasyon çeşitli yöntemlerle hastanın doğal göz içi lensinin alınarak yerine yapay göz içi mercek yerleştirilmesi anlamına geliyor.
Katarakt oluştuktan sonra ilerlemesini durdurmanın imkânı yok. Ancak bazı konulara dikkat etmek, hastalık kişide mevcutsa kataraktın ilerlemesini yavaşlatabiliyor; mevut değilse de hastalığı tetikleyen fizyolojik unsurları engelleyebiliyor. Bu konular;
· Güneş ışığının yoğun olduğu dış ortamlarda güneş gözlüğü takmak
· Omega-3 bakımından zengin beslenmek
· Akdeniz diyeti adı verilen sebze ve meyve ağırlıklı bir beslenme alışkanlığı edinmek
· Sigara içmemek, içiliyorsa da bırakmak
· Mecburi durumlar dışında kortizonlu ilaç kullanmamak
· Gözleri dışarıdan gelecek darbelere karşı korumak
şeklinde sıralanıyor.
Çoğu hastalıkta olduğu gibi kataraktta da erken teşhis büyük önem taşıyor. Bu yüzden, şikayetler başlar başlamaz doktora müracaat edilmesi öneriliyor.
Ben de yaklaşık bir buçuk-iki yıl kadar önce, her iki gözümden de üç gün arayla, bu operasyonu geçirdim. Doktorumdan öğrendiğime göre operasyona damla anestezi kullanılarak gözün uyuşturulması ile başlanmış. Gözün kenarına açılan mikro kesi yardımıyla göz içine girilmiş ve katarakt çeşitli cerrahi yöntemlerle göz içinden çıkartılmış. Son olarak göz içi lensi yerine başka bir kesiden yapay mercek yerleştirilerek operasyon tamamlanmış.
Operasyondan sonra yaklaşık dört hafta boyunca doktorumun verdiği göz damlalarını kullandım ve belirlenen tarihte kontrole gittim. Bu kez eskisine göre oldukça düşük dereceli bir gözlük kullanmam önerildi.
Ameliyatlı gözde ikinci bir kez katarakt oluşmuyor. Ancak; merceğin yerleştirildiği ve merceğin kendi kapsülü olan şeffaf dokudan hücrelerin çoğalması sonucu, zamanla opaklaşan bir zar gelişebiliyor. İkinci katarakt olarak adlandırılan bu durumda, hasta tekrar bulanık görmeye başlayabiliyor. Bu zar tabakası, çok kısa süren ve hasta otururken özel bir aletle uygulanan bir lazer tedavisiyle ortadan kaldırılıyor ve hasta tekrar iyi görmeye başlıyor.
Bir ay kadar önce görüşümdeki şikayetlerim üzerine, benim gözlerime de yukarıda anlattığım, acısız ve ağrısız lazer tedavisi uygulandı. Sonuçtan memnunum. Ve hem katarakt ameliyatımı hem de lazer tedavisini gerçekleştiren Sevgili Doktorum Prof. Orkun Müftüoğlu’ na bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz günler dileğiyle…
Not: Bu yazıyı hazırlarken, bilgilerimi tazelemek için İstanbul Retina Enstitüsü ve Veni Vidi Göz Sağlığı Merkezi web sitelerinden yararlandım
Paylaş