Paylaş
Söz konusu yazımda, okuyanların da hatırlayacağı gibi, engelli raporu, engelli kimliği gibi belgelere ulaşmanın zorluğunu konu almış; bu konuda Devlet’in değişik kurumlarının birbirlerinden kopuk olarak çalıştıklarını ve bu nedenle engellilerin büyük zorluk yaşadığını anlatmıştım.
Bakın, bana gelen e-postanın sahibi Sayın Evrim Günay nasıl anlatmış kendi yaşadıklarını:
“Merhaba Ayşegül Hanım. Yazınızı okudum ve sizin adınıza sevindim. Kendi mahrumiyetimi de anlatmak ve özürlülerin çektiği çileye bir örnek de kendimden vermek istiyorum.
Ben 2003 yılında bir trafik kazası geçirdim. (İçinde bulunduğum şehir içi yolcu taşıyan minibüs devrildi ve ben de ağır yaralandım bu kaza sonucu. 2 büyük ameliyat geçirdim, tedavim yaklaşık 2 yıl sürdü.) Çok acı şeyler yaşadım ve bir hukuk mücadelesine başladım, çünkü kaza sonucu sol gözüm 1,5 cm içeri girdi gözümde hasar var, çift görüyorum. Sadece yaklaşık 5 derece gibi bir açıda tek görüyorum. Mahkemede iş gücü kaybım olduğunu söyledik, mahkeme de beni adli tıbba gönderip iş gücü kaybımı sordu. Adli tıp da %40,2 oranında iş gücü kaybım olduğuna dair rapor verdi. (Raporda 6 profesör - 4 doçent imzası var) Özürlü olduğum için haklarımdan yararlanmak istedim ve İş-Kur’a, SSK’ya başvurdum. Aldığım cevap: Adli tıptan alınan raporlar geçerli sayılmıyormuş, devlet hastanesinden almak gerekiyormuş, adli tıp Sağlık Bakanlığı’na bağlı değilmiş çünkü. İş-Kur’an aldığım bilgi aynen böyle. Adli tıp, hatta GATA’dan alınan raporlar dahi kabul edilmiyormuş. ‘Git yeniden al’ dediler. Bu raporları almanın ne kadar zor ve insanı yoran bir süreç olduğunu siz de biliyorsunuz. Rica etsem, bunu da köşenizde yazar mısınız? Benim gibi binlerce mağdurun sesi olur musunuz? ADLİ TIP – GATA - DEVLET HASTAHANELERİ, HEPSİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NE BAĞLI DEĞİL Mİ? Lütfen bu konuda da yazın ve bizim şu mağduriyetimizi çözün lütfen.”
Evet, işte böyle anlatmış Sayın Günay yaşadıklarını ve benden de bir istekte bulunmuş. Şimdi ben de buradan tüm yetkili mercilere seslenmek istiyorum.
Engelli olmak ve engelli olarak yaşamak çok güç.
İnsanın “engellilik durumu”nu belgelemek zorunda olması ya da kalması ise, daha da güç.
Kurumlar farklı bakanlıklara bağlı olabilirler, ama sonuçta tüm bakanlıklar Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetmekte olan tek bir hükümete bağımlı. O zaman neden reva görülüyor bu eziyet bizlere? Konular, tüm bakanlıklar tarafından bir bütün olarak ele alınamaz mı?
Sanıyorum, Türkiye’de en yoğun hissedilen şey “güvensizlik”. İnsanlar insanlara, kurumlar kurumlara, bakanlıklar bakanlıklara güvenmiyorlar. Hatta, daha da önemlisi, çoğumuz kendimize bile güvenmiyoruz. Artık güvenmeyi öğrenmemiz gerek… Tabii güvenilir olmayı da… Önce kendimize, güvenmeyi ve güvenilir olmayı öğretmeliyiz; sonra da birbirimize güvenmeyi öğrenmeliyiz. Eğer bireyler olarak başarabilirsek bunu, toplumumuza da yansıtabiliriz. O zaman kurumlar bize, biz kurumlara, kurumlar kurumlara güvenebilir belki.
Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile...
Paylaş