Paylaş
15 Aralık 1937’de, Bursa’da, karlı bir kış gününde açtı gözlerini dünyaya. Orta halli bir ailenin üçüncü çocuğuydu. Bir ablası, bir ağabeyi vardı. Ablası kendisinden on dört yaş büyük olduğu için ikinci annesi gibiydi.
On beş yaşına geldiğinde, bir kızı oldu ablasının. Dayı olmuştu… O küçük bebek, doğduğu günden itibaren büyük yer tuttu hayatında. Biraz büyüdüğünde, elinden tutup parka götürdü. Biraz daha büyüdüğünde, her hafta çocuk sinemasına götürmeye başladı onu.
Çok yakışıklı bir delikanlı olmuştu. Genç kızların gözdesiydi, O’ nu, o zamanların gözde aktörü Alain Delon’ a benzetiyorlardı. Ama onun kalbi yalnızca tek bir kız için çarpıyordu. İktisat Fakültesini bitirdikten sonra Merkez Bankası’ nda memur olarak göreve başladı. Ancak bir süre sonra hayalindeki işin bu olmadığını fark etti. Devletin yurt dışında yüksek lisans yapmak isteyenlere yönelik olarak açtığı imtihana girerek, Amerika Birleşik Devletleri’nde burslu olarak master ve doktora yapma hakkı kazandı.
Yurt dışına çıkmadan önce sevdiği kızı ailesinden istedi ve söz kesildi. O zamanlar yurtiçindeki şehirlerarası görüşmeler bile santral aracılığıyla yapılmaktaydı. Amerika ile telefon görüşmesi ise hayal bile edilemeyecek kadar uzak görünüyordu. Bu yüzden, iki sene boyunca, hem ailesiyle hem de sözlüsüyle yalnızca mektupla haberleşebildi. İki yıl sonra da koltuğunun altında büyük bir kutuyla döndü geldi. Ancak bu geliş daimi değildi. Ta Amerika’ dan özenle taşıyıp getirdiği gelinliği sözlüsüne götürecek ve Türkiye’de kaldığı süre içinde onunla evlenecekti.
Yakın dostlar ve aile arasında yapılan mütevazi ancak çok güzel bir düğünle evlendiler. O zamanlar on dört yaşına gelmiş olan yeğeni herkesten daha mutluydu. Yengesi çok güzeldi ve dayısıyla birbirlerine çok yakışıyorlardı.
Bir süre sonra çiçeği burnunda karısını ablasıyla eniştesine emanet ederek Amerika’ ya döndü. Eniştesi gerekli işlemleri tamamladıktan sonra onun yanına
gönderecekti eşini. Nitekim bir iki ay sonra gelin hanım da Amerika’ya uçtu ve hasretlik sona erdi. Evleri New York ’taydı. Devlet’ in verdiği burs ikisini birden geçindirmeye yeterli olmadığından eşi de çalışmaya başladı.
Önce dil eğitimi, ardından master ve doktora derken beş altı yıl kadar sürdü yüksek lisans eğitimi. Sonunda iktisat doktoru oldu. Türkiye’ye dönme zamanı gelince Devlet’ e olan borcunu ödeyip Amerika’da kalmayı seçti. Vermont Eyaleti’ ndeki University of Vermont’ ta göreve başladı. İki oğlu oldu. Eşi de kendisi de mutluydu.
Yeğeni ilk kez Vermont’ ta otururlarken ziyaret etti onları. Geçen zaman içinde kendisi de evlenmiş ve bir kızı olmuştu. Ama o kadar özlemişti ki dayısını, uzunca bir süre kızından ayrı kalmayı göze almıştı. Yeğeni, çocukları çok sevmiş ve onlarla iyi anlaşmıştı. Birlikte çok güzel günler geçirdiler ve bir çok anı biriktirdiler.
Üç beş yıl sonra Pennsylvania Eyaleti’ nde, University of Pennsylvania’ da görev aldı. Meşhur çikolata fabrikasının bulunduğu Hershey’ e taşındılar. Yeğeni iki kez ziyaret etti onları Hershey’ de. O kadar güzel bir yerdi ki uzun süre unutamadı çikolata kokan sokakları yeğeni. Ve yine, biriktirdikleri güzel anılarla birlikte döndü Türkiye’ ye…
Sonra çocuklar büyüdü Türkiye’ye daha sık gider oldular. Beş yıl kadar önce de yıllarca hayalini kurdukları Bodrum’daki evlerine kavuştular. Geçen yıl Türkiye’ye geldiğinde epey yorgun görünüyordu. Parkinson hastalığı çok zorluyordu. Bu nedenle bir süre önce bir rehabilitasyon merkezine yattı. Ne yazık ki orada kolu kırıldı. Geçen hafta merkezden ayrılıp evine döndü. İstanbul’daki yeğeninin aklı da kalbi de dayısının yanındaydı. Ancak ne yazık ki sağlığı uzun bir seyahat yapmasına el vermiyor, bu yüzden gidip biricik dayısını göremiyordu. Ama neyse ki artık Amerika ile telefon görüşmesi yapmak çok kolaydı, üstelik görüntülü olarak…
Birkaç gün önce bir telefon aldı yeğeni. Dayısı maalesef son nefesini vermişti. Bu güzel adam benim Dayım’ dı. Ben bu yazıyı kaleme aldığım saatlerde O Amerika’da ebedi istirahatgâhına naklediliyordu.
Dayım’ la birlikte çok şey gitti hayatımdan. O benim tek büyüğümdü. Çocukluğumun kahramanıydı… O’ nu çok özleyeceğim…
Gittiğin yer, inanıyorum ki, bu dünyadan daha güzel… Yattığın yerde ışıklar içinde uyu Canım Dayım. Ben de oraya gelinceye kadar, şimdilik, hoşça kal…
Engellerimiz hissettirmeyecek engelsiz günler dileğiyle…
Paylaş