Paylaş
8 Ağustos 2016 günü İlter Yüksel adlı anne 52 yaşındaki zihinsel engelli oğlu Tahir ile birlikte Lefkoşa’dan Adana’ya gidecekti. Seyahat edeceği uçak şirketinin kontuarına geldiğinde oğlu için 1 numaralı koltuğun verilmesini istedi. Zira Tahir’in bir takıntısı vardı:
Uçakla seyahat edeceği zaman hep 1 numaralı koltuğa oturmak isterdi. Ancak İlter Hanım’ın ricası dikkate alınmadı ve Tahir’e 2 numaralı koltuk verildi.
Uçağa bindiklerinde Tahir yine gidip 1 numaralı koltuğa oturdu. Çoğu zaman anlayış gösteren hostesler bu sefer zorluk çıkardı. Çok üzülen Tahir krize girdi, isteklerini sözle ifade etmekte yetersiz kaldığı için el-kol hareketleriyle oradan kalkamayacağını anlatmaya çalıştı. Olay kaptan pilota duyuruldu. Pilot anne-oğulu uçaktan indirme talimatı verdi. İlter Hanım ise itiraz etti; Tahir’in normal bir insan olmadığını, akıl sağlığı yerinde olsa bu şekilde davranmayacağını anlatmaya çalıştı. Kaptan pilottan empati beklediğini bildirdi, ancak sonuç alamadı.
Uçağa 5-6 polis ve bileti kesen görevliyi çağırdılar. İlter Hanım pilotla konuşmak istedi, ancak izin vermediler. Bu durumu gören uçaktaki diğer yolcular “onları indirirseniz biz de ineriz” diyerek ayağa kalktılar. Yarım saatlik bir rötarın ardından hostesler İlter Hanım’a kaptan pilotun kendilerini bir şartla uçurabileceğini bildirdiler. İlter Hanım’ dan, oğlunun uçakta herhangi bir taşkınlık yapması durumunda varışta polise teslim edilmesine izin veren bir yetki belgesi imzalaması isteniyordu. İlter Hanım bu teklifi kabul etti. Ancak havayolu şirketi böyle bir yetki belgesi imzalatmadan, hiçbir şey olmamış gibi uçağı kaldırdı.
Lefkoşa-Kıbrıs’tan Caner Kadıoğlu söz konusu havayolunun Tahir Yüksel ve ailesinden özür dilemesi için tek imza ile bir kampanya başlattı Change.org’da. Ve bu kampanya 33.863 destekçi ile değişim yarattı. “Yaşanan bu olay engelli misafirlerimizin ihtiyaçlarını daha iyi anlamamız gerektiğini göstermiştir” diyen havayolu şirketi, Yüksel Ailesi’nden özür diledi.
Ameliyatımdan önce, vücudum çok fazla eğrilmiş olduğundan ve arkama dayanamadığımdan, uçak koridorlarında bindirdikleri dar sandalyeye oturamadığım için ben de buna benzer sorunlar yaşadım. Her seferinde durumumu uzun uzun anlatmama karşın bir türlü anlamak istemeyen görevlilerin bir kez de kendilerinin denemeleri için izin vermek zorunda kaldım. Sonuçta hem benim canım acıdı, hem de o sandalyeye oturmak mümkün olmadı. Ve beni mecburen ön sırada, acil çıkış haricinde bir yere oturttular. Ameliyatımdan sonra henüz hiç uçağa binmedim. Umarım bu sorunum hallolmuş olsun.
Engellilerin uçak yolculukları ile ilgili sıkıntıları yalnızca “koltukla” sınırlı değil. Gelin, Ayça Kubat’ın “Hepimizin Başına Gelebilir” başlığı ile yazdıklarına kulak verelim:
“Bodrum-İstanbul uçuşunun ardından Sabiha Gökçen Havalimanı’nda Port Clinic görevlisi beni önce tekerlekli sandalyeye, sonra da golf arabasına aldı bagaja kadar gittik. Görevli, ‘siz bagajınızı alın, ben birazdan gelirim’ diyerek beni orada indirdi. ‘%58 engelliyim, sağ bacağımdaki ortez ve bastonla ayakta durabiliyorum; ayrıca sağ kolum da sakat, hareketi sınırlı. Gecenin 1’inde ve ayağımda bir de yara varken ben nasıl alabilirim bagajımı, alamam’ deyince görevli; ‘bana ne nasıl alacağınız, benim işim sadece sizi taşımak’ dedi. Bunun üzerine ben de ‘5 yıldır yalnız seyahat ediyorum, ilk kez böyle bir şeyle karşılaşıyorum’ diyerek cevapladım onu. Bu cevaptan sonra görevli, ‘böyle dediğin için almaya gelmekten de vazgeçtim, nasıl gidersen git’ dedi ve uzaklaştı. ‘İsminizi öğrenebilir miyim’ diye seslendim arkasından ama duyuramadım. Bagajı alıp zorlukla dışarıya çıktığımda, son Havaş servisi çoktan gitmişti.”
Benzer bir şikâyet de uluslararası bir konferansta sunum yapmak üzere geçtiğimiz ay Varşova’ya giden Akademisyen Zeynep Yelçe’den geldi.
Zeynep Hanım Varşova’dan İstanbul’a dönerken check-in işlemini yapan görevliye sandalyesini uçağın kapısında bırakacağını, Atatürk Havalimanı’nda da aynı şekilde uçağın kapısında istediğini söylüyor. Uçağa bindiğinde bu bilgiyi kabin ekibine de aktarıyor. Uçağın inmesine yakın, durumu bir kez daha hatırlatıyor kabin ekibine. Uçak indikten sonra yineliyor sandalyesini beklediğini. Ancak sonuçta kendisini uçaktan indirmek için gelen görevlilerin bu durumdan haberdar olmadıkları ve sandalyenin de kapıya gelmediği çıkıyor ortaya. Görevli bizzat kendisi aşağı inerek Zeynep Hanım’ın sandalyesini banttan alıyor ve uçağın kapısına getiriyor. İsterseniz bundan sonrasını olayı bizzat yaşayan Akademisyen’den dinleyelim:
“Benimle birlikte beş kişilik bir turist grubu daha yardım alarak uçaktan indi. Bu grupta üç kişi tekerlekli sandalye kullanıyordu. Özel araçla terminal binasının önüne geldiğimizde bizi içeri bırakarak beklememizi söylediler. Kısa bir süre sonra üç adet akülü sandalye geldi. Sözünü ettiğim üç yolcu yerlerinden kaldırılarak bu sandalyelere bindirildi. Bir görevli de beni alarak beş metre kadar ileriye götürdükten sonra bir köşeye bıraktı ve birilerinin gelip beni alacağını söyleyerek uzaklaştı. Uzun bir süre bekledim bu koridor köşesinde. Gelen giden olmadı. En sonunda yanımdaki arkadaşımla kendi başımızın çaresine kendimiz bakmaya karar verdik. Uzun süren uğraşlardan sonra bavulumuzu alıp benim kucağıma koyabildik. Arkadaşım hiç kolay olmayan bir şekilde hem eşyalarımızı taşıyıp hem de benim sandalyemi idare etmek zorunda kaldı. Ancak bu şekilde havaalanından çıkabildik. Ben yine de şanslı sayılırım, kavga döğüş de olsa kendi sandalyeme uçağın kapısında kavuşabildim. Diğer yolcular ise üç kere sandalye değiştirmek zorunda kaldılar. Anlaşılan o ki, Türk Hava Yolları’nın hizmet aldığı firma havalimanını kısımlara bölmüş ve her kısımda ayrı ekip ve ayrı sandalye ile hizmet veriyor. Bu yüzden de engelli yolcu o kısmın sandalyesine geçmek zorunda kalıyor. Ben kendi sandalyemi kullandığım için sadece ekip değiştirmem gerekti, ama onlar da gelmedi.”
Aynı durumu ben de geçen yıl Eylül ayında Bodrum’dan İstanbul’a dönüşümde Sabiha Gökçen Havalimanı’nda gözlemledim. Benim yolculuğumda da uçaktan tekerlekli sandalye ile indirilen yolcu sayısı oldukça fazlaydı. Ancak benim dışımdaki engelli yolcuların hiçbiri kendi sandalyesini kullanmıyordu. Zeynep Hanım’ın anlattığı gibi, uçaktan indirdikten sonra, hepimizi terminalde bir köşeye yerleştirdiler. Ardından başka görevliler geldiler ve tüm engellileri oturdukları sandalyelerden kaldırıp başka sandalyelere aldılar. Benim için gelen görevli kendisinin akülü araçla önden gideceğini söyleyerek yardımcımın benim sandalyemi iterek kendisini arkadan takip etmesini istedi. Bunun kesinlikle mümkün olmadığını, beni kendisinin götürmesi gerektiğini söyledim. Sanıyorum yaşça ondan çok daha büyük olduğum için bana karşı gelmedi ve istediğimi yaptı. Ancak, yine de bizi çıkışa kadar ulaştırmadan bıraktı.
O gün, o engellilerin sandalye değiştirirken çektikleri zorluk gözlerinden okunabiliyordu. Oysaki yakın zamana kadar ne kadar da güzel işliyordu havalimanlarında engellilere kolaylık sağlayan sistem. 2012 yılının Aralık ayında Atatürk Havalimanı’nı gezmiş ve TAV’ın engellilerin rahat etmesi için kurduğu sistemi yazı konusu yapmıştım. O zaman “mükemmel” olduğunu savunduğum sistemde bu kadar kısa süre içerisinde aksaklıklar görülmesi çok üzücü bir durum.
Küçükken bir büyüğümden aldığım nasihati hiç unutmadım. Zaten hayat da unutmama fırsat vermedi. Zira pek çok kez bana bu nasihati hatırlatan durumlarla karşılaştım. Yukarıda özetlemeye çalıştığım sistem bozukluğu da işte bu durumlardan biri: “Yapmaktan ziyade tutmak önemlidir”.
Umarım konunun ilgilileri ve yetkilileri bin bir emekle kurdukları sistemi korurlar ve aksamadan çalışması için gereken tedbirleri vakit geçirmeden alırlar.
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…
Paylaş