Paylaş
Sevgi, yaşamım boyunca hep birinci önceliğim oldu benim. Sevgiye daima her şeyden daha fazla önem verdim. Etrafımdakilere hep sevgiyle yaklaştım. Sevgiyle yaklaştığım herkesi sevemedim belki, ama sevdiklerimi tüm kalbimle ve koşulsuz sevdim. Koşulsuz sevdim demek yanlış belki, çünkü ben koşullu sevginin sevgi olmadığına inananlardanım. Gerçek sevginin koşulu olamaz. Birini gerçekten seviyor olmak demek, onu olduğu gibi kabulleniyor olmak demektir. Birini iyi ve kötü tarafları, güçlü ve güçsüz yönleriyle sevebilmek ve onu değiştirmeye çalışmamaktır gerçek sevgi. Birini olduğu gibi kabullenebilmek için onu anlayabilmek gerekir. Bu da empati gerektirir.
Sosyal Hizmet Uzmanı Web Sitesi editörü Kemal Gökcan’ın sözleri ile; “karşımızdakinin yaşamına ve sorunlarına ilişkin yaşantılarını anlamak ve kavramak için kendimizi onun yerine koymak, bir süre bu durumda kalıp gereken bilgi ve kavrayışa ulaştıktan sonra kendi konumumuza geri dönerek elde ettiğimiz verileri kullanarak davranmak empati yapmaktır”.
Dün, hayatımda en çok sevdiğim ve bana en yakın olan kişilerden biri bana empati yapmayı bilmediğimi söyledi. Yalnızca kendisi için değil, en sevdikleri için de gözümü kırpmadan canımı vereceğim sevdiğimin bu sözleri beni derinden yaraladı. Dünden beri düşünüyorum, kendi yanlışımı bulmak istiyorum. İnsanın kendi yanlışını düzeltebilmesi her zaman daha kolaydır çünkü. Ama birini çok seviyorsanız eğer, koşulsuz seviyorsanız, onun size güvenmesini istersiniz. Onu üzmek, kırmak istemeyeceğinizi bilmesini istersiniz. Bence biraz da budur empati yapmak.
Empati, engelliler ve engellilik açısından da çok önemli bir kavramdır. Sayın Kemal Gökcan şöyle yazıyor bu konuda:
“Engellilik de toplumsal alanda etiketlenmeyle karşı karşıya olan gruplardan biridir. Etiketlenmeyle ilgili pek çok sosyal psikolojik olumsuzluk söylenebilinir. Burada engelli bireyin algılanması ve değerlendirilmesinde empatiyi gerçekleştirememe durumunda; acıma duygusu ve daha sonra ise uzaklaşma söz konusudur. Temel acıma duygusu olmamalı, engelli bireyi olduğu gibi kabul etme olmalıdır.”
Gördüğünüz gibi, “olduğu gibi kabul etme” durumu burada da çıkıyor karşımıza. Olduğu gibi kabul etmek, gerçeği görmek ve kabullenmek anlamına gelir. İnsan ancak bu durumda gerçek anlamda sevebilir, anlayabilir karşısındakini. Karşısındaki ister annesi, ister kardeşi, ister evlâdı, ister eşi, ister arkadaşı, ister pek tanımadığı ama kendine yakın hissettiği herhangi biri olsun…
Kendimizi engelli bir bireyin yerine koyup onun yaşantısındaki zorlukları gerçek anlamda anlamayı başarabilirsek eğer, engelliliğe toplumsal bakışımız da hızla değişecektir. İşte o zaman bakışlarımız engele değil, engelin ardındaki bireye odaklanacaktır. Ve inanın, gördüklerimiz bizi hem şaşırtacak hem de mutlu edecektir.
Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile...
Paylaş