Paylaş
Okurumun, “Bugün yazmış olduğunuz 'Kaynaştırma eğitimi uygulanabiliyor mu?' başlıklı yazınıza istinaden yazıyorum.” diyerek başladığı mesaj şöyle devam ediyor: “Ben rehber öğretmenim, bu tür olaylar beni çok etkiliyor ve sorunuza cevap vermek gereği hissettim. Evet, istenirse uygulanabiliyor. Sizin de belirttiğiniz gibi 45 kişilik bir sınıfta uygulanamaz ama DESTEK ODA da uygulanabilir. Müzik, resim ve beden eğitimi dersi gibi çocuğun arkadaşları ile daha iyi kaynaşabileceği kendini iyi hissedeceği dersler dışında öğrenci sınıftan ailesinin de izni ile alınarak, destek odada o saatlerde dersi olmayan sınıf öğretmeni tarafından okuma yazma öğretilebilir. Okuma yazma öğrendikten sonra da matematik, hayat bilgisi ve fen bilgisi gibi neye ihtiyacı varsa derslere devam edebilir. 5.,6.,7. ve 8. sınıfta da gönüllü branş öğretmenleri ile devam edebilir. Sınıf öğretmenleri derslerine branş öğretmeni girdiği saatlerde ders ücreti aldıkları için okul müdürünün verdikleri görevleri yaparlar. Biz okulumuzdaki kaynaştırma öğrencileri ile böyle çalışıyoruz ve çok güzel sonuçlar alıyoruz.”
Okurum bu mesajın ardından, not olarak, Destek Eğitim Odası’nı da tanımlamış bizler için. Bu odanın; ilköğretim okullarında kaynaştırma eğitimine tabi olan özel eğitime muhtaç öğrenciler ile üstün yetenekli öğrencilerin ihtiyaç duyulan alanlarda eğitim hizmetleri alabilmesine yönelik düzenlenmiş ortamlar olduğunu söylemiş. Sonra da uzun uzun açıklamış bu odada eğitim alacak öğrencilerin nasıl tanılandığını, hangi özelliklere sahip çocukların destek eğitim odasından hizmet alabileceğini, hangi öğretmenlerin bu odada görev yapacağını ve eğitim verilirken hangi hususlara dikkat edileceğini. Tüm bunlar aslında ayrıntılı bir rapor konusu. Bense, burada bir başka noktaya dikkat çekmek istiyorum. Bana yazan sevgili öğretmenimizin okulu da, Gamze’nin okulu da Türkiye sınırları içinde. Yani her iki okulda da geçerli olması gereken kurallar aynı. Ama sizin de gördüğünüz gibi iki farklı uç söz konusu. Birinde dışlanırken engelli öğrenci, diğerinde kucaklanıyor. Yani sonuçta konu ‘insan’da düğümleniyor. Yönetmelik aynı, kurallar aynı ama uygulayanlar farklı…
Sabancı Üniversitesi engelli bireylerin yaşamın her alanına katılımı konusunda mevcut durumun tespiti ve iyileştirmeye yönelik politika ve uygulama önerilerinin geliştirilmesi amacıyla “Farklı Açılardan Engellilik” başlıklı bir proje yürütüyor. Bu projeden 31 Ağustos tarihli yazımda söz etmiştim sizlere. İlerideki yazılarımda daha da çok bahsedeceğim bu projenin 2. Ay Çalışma Raporu’nda, bütünleştirici (kaynaştırma) eğitimde yaşanan sorunlara da değiniliyor ve bu sorunları çözücü öneriler getiriliyor. Sözü edilen sorunlardan biri de. “Bütünleştirici eğitim uygulaması yapan ilköğretim okullarında oluşturulması gereken kaynak odaların oluşturulmaması ve var olan kaynak odaların amaçlarının dışında kullanılması (depo vb. olarak kullanılması)”.
Nedense, ülkemizde engellilere yönelik olarak yapılan pek çok şey amacı dışında kullanılıyor. Bunun bir örneğini dün İstanbul’un en büyük hastane gruplarından birine ait özel bir hastanede yaşadım. Adını vermek istemediğim bu grup, teşhis ve tedavide son derece güvenilir bir kurum; öyle ki, farklı hastalıklar için ayrı hastaneler açmış. Benim için çok önemli olan bir yakınımın ameliyatı nedeniyle gittim dün bu hastanelerden birine. Ameliyat beklenenden biraz daha uzun sürünce tuvalete ihtiyacımı gidermek istedim. Yakınımın odasının bulunduğu 5.kat hemşirelerine engelli tuvaletinin yerini sordum ve -1. katta olduğunu öğrendim. Altı kat aşağı inip uzun bir yol kat ettikten sonra engelli tuvaletini buldum. Kapıyı açtığımda gördüğüm manzaraya inanamadım. Tam karşımda pis ve dağınık bir depo vardı. Bu deponun ön kısmında, sol taraftaki duvara nerede ise bitişik konulmuş alçak bir klozet bulunuyordu. Klozetin ön tarafında yer alan avabonun altına koca bir çöp torbası konulmuştu. Bir koca çöp torbası da sağ taraftaki duvara dayanmıştı. Burasının engelli tuvaleti olduğunu gösteren yalnızca kapının dışındaki işaret ve duvarlara konulmuş tutma yerleri idi. Ben ve yanımdakiler şaşkınlıktan dona kaldık. Tabii ben tuvalete giremedim. Telefonumla çektiğim birkaç resim yazımın ekinde. Tüm hastane yöneticilerinin bu resimlere bakmalarını ve benzer manzaralara kendi hastanelerinde rastlanmaması için gereken tedbirleri almalarını rica ediyorum.
Yukarıda da söylediğim gibi, her şey dönüp dolaşıp ‘insan’ faktöründe odaklanıyor. Yapılan onca güzel şey, tek bir kişinin yanlışı ile bile boşa gidebiliyor. İlgili makamların ve Sivil Toplum Kuruluşları’nın uğraşları yetmiyor. Bizlerin, yani engelli-engelsiz hepimizin katkısı gerek doğru kuralların doğru olarak uygulanabilmesi için.
Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile...
Paylaş