Paylaş
Ülkemizde ve dünyada kadınlarda en sık görülen ve aynı zamanda en sık ölüme neden olan meme kanseri, meme dokusunda yer alan hücrelerin kontrolsüz çoğalması ile ortaya çıkıyor. Meme kanseri gerek dünyada gerekse ülkemizde en sık görülen ilk on kanser arasında birinci sırada yer alıyor.
Meme kanseri insidansı dünya geneli için yüz binde 46.3 iken, Kuzey Avrupa ülkeleri için 92.6, Doğu Asya için 39.2, Amerika Birleşik Devletleri için 38.3, ülkemiz için 45.6. 40 yaş altı meme kanseri görülme sıklığı sıralamasında ise Avrupa ülkeleri arasında Türkiye birinci sırada yer alıyor. Ülkemizde bir yıl içinde yaklaşık 18.000 kadına meme kanseri teşhisi konuluyor ve meme kanseri her dört kadın kanserinden birisi olmayı sürdürüyor.
Ancak, geçmişte ileri evrede teşhis edilen meme kanseri; günümüzde, Sağlık Bakanlığımızca yürütülen tarama programları sayesinde erken teşhis edilebiliyor.
Erken evrelerde tespit edilen meme kanserlerinin hem tedavileri daha başarılı oluyor hem de yaşam kalitesi önemli ölçüde artıyor. Bu nedenle yürütülen toplum tabanlı taramalar yolu ile kadınlarımızın hastalığı erken evrede, henüz klinik bulgular ortaya çıkmadan tespit edilebiliyor. Bu sayede, kadınlarda meme kanserine bağlı ölüm hızını düşürmek de mümkün olabiliyor.
Her yılın Ekim Ayı bu önemli hastalığa dikkat çekmek amacıyla “Meme Kanseri Farkındalık Ayı” olarak anılıyor ve konu ile ilgili farkındalık çalışmaları yürütülüyor. Ülkemizde toplum tabanlı kanser taramalarına tüm illerimizde “Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezleri” (KETEM) kurularak başlanmış, ardından bu tarama programlarına Aile Sağlığı Merkezleri (ASM) ve Sağlıklı Hayat Merkezleri (SHM) dahil edilmiş bulunuyor. Sözü edilen merkezlerimizde Avrupa Birliği kalite standartlarına uygun tarama programları ile son teknoloji dijital mamografi cihazları kullanılarak halka ücretsiz hizmet sunuluyor.
Kendi Kendine Meme Muayenesi (KKMM) meme kanseri erken tanısında önemli bir tarama ve tanı yöntemi. Her kadının evinde tek başına rahatlıkla her an uygulayabileceği bir muayene yöntemi. KETEM, ASM ve SHM’ lerde Kendi Kendine Meme Muayenesi Eğitimi veriliyor. Erken dönemde teşhis edilen meme kanserinde iyileşme oranları %98’ lere varıyor. Bu nedenle her kadın 20 yaşından itibaren elle ve ayna karşısında kendi kendine meme muayenesine ve sağlık kuruluşlarında yapılan klinik meme muayenelerine başlamalı, 40 yaşından itibaren ise yılda en az bir kez mamografi çektirmeli. Söz konusu tetkikler dikkatle uygulanırsa, hasta meme kanserine yakalansa bile erken teşhis ihtimali çok yüksek olduğundan büyük olasılıkla hastalığı atlatmış oluyor.
Meme kanseri oldukça zor ancak önlenebilir ve iyileştirilebilir bir hastalık. Ben bu hastalıkla ilk kez 1975 yılında, annem meme kanseri olduğunda tanıştım. O dönemde kız kardeşim Amerika’da eğitim görüyordu. Dört yaşındaki kızıma da annem bakıyordu. Annem, kardeşimin dönmesini ve kızımın biraz daha büyümesini bekleyerek konuyu bizlere açmayı ve doktora gitmeyi ertelemiş. Sonunda doktora göründüğünde ise, ne yazık ki, iş işten geçmişti. Annemin göğsü ve koltuk altındaki lenf bezleri zorlu bir ameliyatla alındı. Ardından kırk gün süren radyoloji tedavisi yapıldı. Tedavi sırasında annemin göğsü yandı. Aradan kısa bir süre geçtikten sonra da annemin karaciğerinde metastaz tespit edildi ve biz annemi ameliyatından bir buçuk yıl sonra kaybettik.
1997 yılında kendi kendimi muayene ederken sol göğsümle koltuk altım arasında nohut büyüklüğünde bir kitle fark ettim. Önce hemen jinekoloğuma müracaat ettim. Kendisi bunun zararsız bir nodül olduğunu düşündüğünü ancak yine de bir ultrason yapmanın doğru olacağını söyledi. Ultrason sonucuna göre tedbir olarak biyopsi yapılması ve kitlenin tahlil edilmesi kararlaştırıldı.
Biyopsi İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi’ nde, çok değerli dostumuz Prof. Dr. Yavuz Bozfakıoğlu tarafından yapıldı. Alınan nodül iki kez tahlil edildi ve neticede ikinci evre meme kanseri olduğum anlaşıldı. Acil olarak ameliyata alındım. Yine Prof. Dr. Yavuz Bozfakıoğlu tarafından gerçekleştirilen bir operasyonla hem göğsümdeki tümör hem koltuk altındaki lenf bezlerim alındı ve tümörün çıkarıldığı yer tamamen temizlendi. Alınan kitleye yapılan test sonucunda östrojen reseptörüne bakıldı ve sonuç pozitif çıktı. Bu çok iyi bir haberdi. Zira bu tip için kemoterapi yerine geçen bir hap mevcuttu. Doktorumun önlem olarak önerdiği radyoterapi tedavisini kabul etmedim ancak beş yıl süre ile yukarıda bahsettiğim hapı kullandım. Ardından uzun süre ile her yıl kontrolden geçtim. Çok şükür hastalık bir daha tekrarlamadı. Artık yıllık kontrol yaptırmama da gerek kalmadı.
Ancak meme kanserine yakalanma konusunda benimle aynı kaderi paylaşan Sevgili Kuzenim benim kadar şanslı olamadı. Zira ona konulan teşhis Triple Negatif -Üçlü Negatif- (östrojen reseptörü negatif, progesteron reseptörü negatif, HER2/Neu* negatif) Meme Kanseri idi. Diğer meme kanseri türlerine göre daha nadir görülen -tüm meme kanserlerinin yaklaşık %15'ini oluşturan- Triple Negatif. Meme Kanseri, diğerlerine oranla çok daha agresif. Kuzenim bu agresif kanserle büyük bir gayretle sürdürdüğü savaşı ne yazık ki kazanamadı.
Tüm kanserlerde olduğu gibi;
* Sebze ve meyveden zengin, uygun koşullarda hazırlanmış gıdaların tüketimi ile sağlıklı beslenme alışkanlıklarının yerleştirilmesi,
* Fiziksel aktivitenin artırılması,
* Sağlıklı kiloda olma,
* Sigara ve alkol kullanımından uzak durma
ile meme kanseri riski azaltılabiliyor.
Tüm bayan okurlarımın gereken önlemleri alacaklarına, önerilen tetkikleri yaptıracaklarına ve bu suretle meme kanserinden korunacaklarına inanıyorum.
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz günler dileğiyle…
* HER-2/neu bir onkogendir. Hücre büyümesine neden olan özel bir büyüme faktörünün reseptör proteinini kodlar
Not. Bu yazıyı hazırlarken bilgilerimi tazelemek için T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü web sitesinden yararlandım.
Paylaş