Paylaş
“Güven”, bana göre, tüm ilişkilerin “olmazsa olmazı”dır. Güvene dayalı olmayan bir ilişki kopmaya mahkûmdur. Ama bazı ilişkiler vardır ki, onların kopması mümkün değildir. Bu ilişkilerde güvenin önemi hayati düzeye çıkar. Devlet-vatandaş ilişkisi işte bu türden bir ilişkidir. Çünkü bu ilişki koparılamaz bir ilişkidir. Vatandaşın Devletine, “Ben sana güvenmiyorum ve ilişkimi bitiriyorum” diyebilme şansı yoktur. Devletine güvenmeyen bir vatandaşın ise huzur içinde yaşayabilme şansı yoktur. Bu yüzden, Devlet vatandaşlarına güven vermek ve verdiği bu güveni korumak zorundadır. Tabii vatandaşlar da, aynı şekilde, devletin kendilerine sunduğu güveni sarsmamalı ve karşı güven kazanmalıdırlar.
Şimdi sizlere Devletine olan güvenini yitirme aşamasına gelmiş engelli bir okurumun hikayesini anlatacağım. Anadolu’da yaşayan ve adı bende saklı olan okurum bakın neler anlatıyor:
“Annemden dolayı yetim aylığı almakta iken, 30.05.2012’de evlendim. 31.05.2012’de Ankara SGK Emekli Sandığı birimine ‘evlendim maaşımı kesin’ diye mektup yazıp aynı gün MNG kargo ile gönderdim. Mektubum Kurum’a 4 Haziran’da teslim edilmiş.
Emekli Sandığı yine de 1.670.31 TL’lik üç aylık maaşı hesabıma yatırdı. Geri alacaklar diye 23/6’ya kadar parayı çekmedim. Almadılar. Almayınca istediklerinde öderim diye çektim. İstemediler. Ağustos ayında SGK’dan bir yazı geldi. ‘6.494,29 TL tutarında 1 yıllık maaş ikramiye verdik, üç aylık ödeme olan 1.670,31 TL’nı kestik, bakiye 4.886 TL'nı gidin alın.’ dediler. Bankayı aradık, paranın gelmediği bilgisini aldık. Banka bizi 10 Eylül 2012’de arayıp ‘para geldi’ dedi. Gittik aldık. Yani evlendikten 3 ay 10 gün sonra…
21 Şubat 2013’de SGK’dan bir mahkeme celbi aldım. SGK, haksız yere evlenme ikramiyesi aldığım için dava açmış bana ve ilk duruşma 24 Ocak 2013 tarihinde, gıyabımda yapılmış.
Bana daha önce geri ödeme isteğinde bulunduklarını söylüyorlarsa da ben bu konuda hiçbir talep almadım. Zaten onların elinde de böyle bir bildirim aldığıma dair herhangi bir belge yok. Şimdi, hem verdikleri parayı, hem faizini hem de mahkeme masraflarını talep ediyorlar benden. Eşim 22 Şubat günü adliyeye dosya evraklarını almaya gitti, ödeme emri kime gitmiş, kime tebliğ edilmiş görelim diye. ‘Ya kendisine ya da avukatına veririz’ demişler. 25 Şubat Pazartesi günü ben gittim; adliye girişinde en az 30 basamak var, içerisi nasıl bilmiyorum ama engelli biri o merdivenleri hayatta çıkamaz. Demek ki mutlaka avukat tutmak zorundayım. SGK avukatının giderleri ve mahkeme giderlerinin benden talep edilmesi yetmiyormuş gibi, bir de kendim için avukat parası ödenecek demek bu.
Ben, namuslu bir vatandaş olarak, evlendiğimin ertesi gün bildirdim bunu SGK’ya. Onlara yalnızca ‘benim maaşımı kesin’ diye istekte bulundum; herhangi bir ikramiye talebim olmadı.
Onlar hesabıma ikramiye yatırınca, doğal olarak, bunun hakkım olduğunu düşündüm. SGK’nın yanlışlık yapmış olabileceği aklıma bile gelmedi. Şu anda Devlete olan güvenim sıfırlanmış durumda. Çok üzgünüm…”
Okurum ikinci evliliğini yapmış. İkramiye ise yalnızca ilk evliliğini yapanlara veriliyormuş. Bunu ben bile yeni öğrendim. Sıradan bir vatandaşın tüm kanunları ezbere bilmesi beklenemez. Gerekli olan, bu gibi birimlerde işini iyi bilen, ilgili kanunlara vakıf elemanların çalıştırılması. Ya da, eğer böyle elemanlar çalıştırılmıyorsa, Kurum’un yaptığı hatanın cezasının vatandaşa kesilmemesi.
Okurum mahkeme celbinin ve ekindeki evrakın kopyalarını da göndermiş bana. Bu evrak arasında SGK Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 25 Temmuz 2012 tarihinde Başkanlık Makamı’na yazdığı yazının kopyası da var. Bu yazıda aynen şöyle deniliyor:
“Birimce yapılan inceleme neticesinde ….. isimli şahsa ekteki borç tablosunda belirtilen tutarların Kurumun hatalı işlemlerinden yersiz olarak ödendiği tespit edilmiştir.
Söz konusu yersiz ve fazla ödemenin takip ve tahsil edilebilmesi için yazımız ve eki borç tablolarının takip birimine sevk edilmesi hususunu olurlarınıza arz ederim.”
Bu yazının altında Şef Sultan Kantemir’in imzası var. “Olur” ise, 27 Temmuz tarihinde, Daire Başkanı adına Şube Müdürü Sadık Erdem tarafından verilmiş. Burada benim anlayamadığım bir şey daha var. 10 Eylül tarihinde, 27 Temmuz’da yani tam 1,5 ay önce hakkında takip emri çıkmış bir ödeme nasıl oluyor da yapılabiliyor? Diyelim ki büyük bir yanlışlık oldu ve yapıldı; olayda hiçbir kusuru bulunmayan okurum nasıl oluyor da kendisine yanlışlıkla ödenen bu ikramiyeyi “haksız ve yersiz” almakla suçlanabiliyor?
Yazımın başında da ifade etmiş olduğum gibi, okurum engelli. Yaşamını zor şartlar altında kazanıyor. SGK’nın istediği bu parayı ödeyecek gücü yok. Kredi almak zorunda kalacak… Ve Devlet’e artık hiç güvenmeyecek…
Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile...
Paylaş