Paylaş
Bilindiği gibi 11 Mart 2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü tarafından Covid-19 salgını nedeni ile küresel pandemi ilan edilmesi neticesinde tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de birçok özel şirket ve kurum, sosyal izolasyon sağlamak amacıyla, evden çalışma uygulamasına geçti. Bu uygulama elbette ki aile hayatında bazı değişiklikler yarattı.
Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Mahmut Bayazıt ile İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi İlknur Özalp Türetgen, “COVID-19 Gölgesinde Evden Çalışma ve İş-Yaşam Dengesi” başlıklı bir araştırma gerçekleştirdiler. TÜBİTAK desteği ile yürütülen araştırma, pandemi sırasında Türkiye’de ailesi ile birlikte yaşayan ve kısmen de olsa evden çalışan beyaz yakalıların bu durumdan nasıl etkilendiklerini ve bu yeni düzenle nasıl başa çıktıklarını ortaya koydu.
Söz konusu çalışma kapsamında, pandemi nedeniyle başkalarıyla birlikte yaşadığı evde uzaktan çalışmak durumunda kalan bireylerin iş-aile dengelerinin ne şekilde etkilendiği sekiz hafta süren boylamsal bir araştırma ile incelendi. İki bölümden oluşan araştırma verileri çevrimiçi anket yöntemiyle 23 Mayıs-13 Temmuz tarihleri arasında toplandı. Çalışmanın ilk aşamasına 441, boylamsal verileri içeren ikinci aşamasına 163 çalışan dahil edildi.
Bireylerin pandemi döneminde eve, işe ve kendilerine ayırdıkları zaman, algılanan sosyal destek ve iş güvencesi gibi konulardaki verileri bir araya getiren araştırma; evden çalışma deneyiminin kıdeme, cinsiyete, evli ve çocuk sahibi olma gibi durumlara göre anlamlı farklılıklar gösterdiğini ortaya koyuyor.
Araştırma, pandemi sürecinin kadınları erkeklere kıyasla daha fazla zorladığını gösteriyor. Evden çalışılan dönemde; kadınların işle ilgili rollerinin ailevi sorumluluklarını, ailedeki rollerinin ise işle ilgili sorumluluklarını engellemesine dayalı çatışmaları daha fazla yaşadığı görülüyor. Kadınlar, kariyerleri eşlerinin kariyerinden daha öncelikli olması durumunda bile ev işlerini onlardan daha fazla üstleniyorlar. Ayrıca vücutta ağrı, yorgunluk gibi fiziksel stres belirtileri ve çaresizlik, kızgınlık gibi psikolojik stres belirtileri kadınlarda daha fazla gözleniyor. Hem iş-aile, hem de aile-iş çatışmasının en yüksek olduğu grubu ise, altı yaşından küçük çocuğu olan kadınlar oluşturuyor. Tüm bu sonuçlara rağmen kadınlar pandemi sonrasında olabildiğince sık evden çalışmayı erkeklere oranla daha çok tercih ediyorlar.
Araştırmanın ortaya koyduğu bir diğer sonuç, pandemi sürecinde evde çalışan evli kadınların bekâr olanlara kıyasla daha fazla zorlanmış oldukları. Bulgular; evli kadınların ev işleri için daha fazla süre harcayıp kendilerine daha az zaman ayırdıklarını, iş alanlarını evden ayrı tutmakta daha fazla zorlandıklarını işaret ediyor. Medeni durumun yanı sıra çocuk sahibi olma durumu da evden çalışma isteğini etkileyen faktörler arasında yer alıyor. Çocuğu olmayan çalışanlar arasında olabildiğince evde çalışmayı tercih edenlerin oranı %35’e yakınken, çocuğu olanlarda bu oran %20’nin altına düşüyor.
Araştırma bulgularına göre; karantina döneminin sona erdiği 1 Haziran’ın ardından işe ve eve ayrılan süre hızla artarken, bireyin kendine ayırdığı süre düşüş gösteriyor. Ayrıca, yöneticisinden ve ailesinden yüksek düzeyde sosyal destek aldığına inananların fiziksel ve psikolojik zorlanmalarının daha düşük, memnuniyet düzeylerinin ise daha yüksek olduğu bulgular arasında yer alıyor.
Yarın yayınlanacak yazımda “COVID-19 Gölgesinde Evden Çalışma ve İş-Yaşam Dengesi Araştırması” ile ilgili bilgi vermeye devam edeceğim.
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz günler dileği ile…
Paylaş