Paylaş
Alzheimer; başta unutkanlık olmak üzere çeşitli zihinsel ve davranışsal bozukluklara yol açan, günlük yaşam aktivitelerini etkileyen ilerleyici bir beyin hastalığı. Beyinde belirli proteinlerin birikmesine yol açan değişikliklerle karakterize olan bu hastalık, beynin küçülmesine ve beyin hücrelerinin sonunda ölmesine neden oluyor. Halk arasında “bunama” olarak bilinen “demans” hastalığının en yaygın nedeni, Alzheimer.
Bugün, “21 Eylül Dünya Alzheimer Günü”. Tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de bu özel günde ve devam eden hafta içinde düzenlenen çeşitli etkinliklerle kesin tedavisi bulunmayan bu ilerleyici hastalık konusunda farkındalık yaratılmaya çalışılıyor. Bu yılın teması ise; “Alzheimer’ı tanı, Alzheimer’dan korun” şeklinde belirlenmiş bulunuyor.
Alzheimer hastalığı; yaşam süresinin uzamasıyla birlikte giderek artan sıklıkta görülen, hastalanan bireylerin ailelerini de psikolojik, sosyal ve ekonomik bakımdan etkileyen önemli bir sağlık sorunu.
Dünya Sağlık Örgütü tahminlerine göre; halen 55 milyonun üzerinde olan demanslı hasta sayısı 2030 yılında 75 milyona, 2050 yılında da 132 milyona ulaşacak. Yapılan incelemeler her üç saniyede yeni bir demans tanısı konulduğunu ve bunların %60-80’inin Alzheimer hastası olduğunu gösteriyor.
Alzheimer, dünyada altıncı en sık ölüm nedeni. Bu hastalığın dünyaya yıllık maliyeti yaklaşık 604 milyar dolar olarak hesaplanmış bulunuyor. Bu rakam tüm dünya bütçesinin %1’ini oluşturuyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre; “Türkiye 2050 yılında dünyada en fazla Alzheimer hastasına sahip dört ülkeden biri durumuna gelecek…”
TÜİK tarafından yayımlanan 2022 yılı Türkiye Sağlık Araştırması Raporu’na göre, ülkemizde 65 yaş üzerindeki bireylerde Alzheimer hastalığı görülme sıklığı %5,5. Bu durum, dünyada olduğu gibi ülkemizde de Alzheimer ile etkin bir şekilde mücadele etmenin gerekliliğini ortaya koyuyor.
Hastalığın seyri genel olarak üç evreye ayrılıyor: Erken, Orta ve İleri Evreler
Alzheimer'ın erken evresinde birey bağımsız olarak yaşamına devam edebiliyor, örneğin; çalışabiliyor, araba kullanabiliyor ve sosyal aktivitelerin bir parçası olabiliyor. Belirtiler bu aşamada belirgin olmayabiliyor, ancak aile ve yakın arkadaşlar durumu fark edebiliyor. Erken evre belirtileri:
Alzheimer'ın orta evresi, yıllarca sürebilen en uzun evre. Hastalığın orta evresinde demans belirtileri daha belirgin oluyor. Bu evrede Alzheimer hastası, yardım alarak günlük yaşam aktivitelerine devam edebiliyor. Orta evre belirtileri:
Hastalığın ileri evresinde ise belirtiler şiddetleniyor. Bireyler çevrelerine tepki verme, konuşmayı sürdürme ve en sonunda hareketlerini kontrol etme yetilerini kaybediyorlar. Hâlâ cümleler kurabiliyorlar ancak iletişimde güçlük yaşıyorlar. Bellek ve bilişsel beceriler kötüleşmeye devam ettikçe önemli kişilik değişiklikleri meydana gelebiliyor ve bireyler, zamanla, kapsamlı bakıma ihtiyaç duymaya başlıyorlar. İleri evre belirtileri:
Alzheimer’ın teşhisi, ilgili doktorun hastalık belirtilerinin gelişimi açısından neler olup bittiği konusunda detaylı ve doğru olarak bilgilendirilmesi süreciyle başlıyor. Gerektiğinde; hafıza, dikkat, dil ve sözel akıcılık testleri ile beyin görüntüleme vb. tetkikler teşhis için uygulanabiliyor.
Alzheimer hastalığının başlıca risk faktörleri fiziksel hareketsizlik, sigara kullanımı, aşırı alkol tüketimi, hava kirliliği, seyrek sosyal temas, düşük eğitim seviyesi, obezite, hipertansiyon, diyabet, depresyon, işitme bozukluğu ve ileri yaş.
İleri yaş bir risk faktörü olsa da her yaşlı bireyde bu hastalık görülmüyor. Araştırmalar; söz konusu risk faktörleriyle zamanında ve etkin bir mücadelenin, bugün için hastalık riskini azaltmada ve hastalıkla mücadelede ilk ve en etkili aşama olduğuna dair kanıtlar sunuyor. Hastalıktan korunmak, tedavi etmeye göre çok daha etkili ve yararlı bir yaklaşım. Hastalıktan korunmak için:
Unutmamalıyız ki; kolay ve uygulanabilir yaşam tarzı değişlikleri ile hastalıklara yakalanma riski azaltılabiliyor.
Bugün, aynı zamanda, “Dünya Barış Günü” ya da “Uluslararası Barış Günü”. Bu özel gün; dünya çapındaki çatışmaları ve savaşları engellemek isteyen Birleşmiş Milletler’ in 7 Eylül 2001 tarihli Genel Kurulu’nda alınan A/RES/55/282 sayılı kararı ile kabul edilmiş bulunuyor.
Birleşmiş Milletler, “Barış Günü” nü ilan ederken; her yıl “barış” ın hayati önemini yeniden hatırlatmayı ve insanları bilinçlendirmeyi amaçlıyordu. Bu yüzden, her 21 Eylül’de Birleşmiş Milletler Merkezi’ndeki “Barış Çanı” çalınıyor. Savaşlardaki insani kıyımın anısına Japonya tarafından yaptırılan bu çan, dünyanın tüm kıtalarından çocukların bağışladıkları bozuk paralarla üretildi. Çanın üzerine, “Çok Yaşa Mutlak Barış” yazısı kazındı.
1909-1990 yılları arasında yaşamış olan büyük şair Yannis Ritsos; bir yurtsever olarak, Yunanistan’ın İkinci Dünya Savaşı yıllarında ve iç savaş yıllarında duyduğu toplumsal acılara dair şiirler yazmış ve dünya halklarının ortak özlemi olan “barış” ı mısralarında dile getirmişti. O’nun Kürtçe, Zazaca, Ermenice, Arapça, Çerkezce, Romanca, Gürcüce, Azerice ve Lazca’ ya da çevrilen “BARIŞ” adlı şiiri; Ataol Behramoğlu’nun çevirisi ile Türkçe’ ye kazandırıldı. İşte o şiir;
“BARIŞ
Çocuğun gördüğü düştür barış.
Ananın gördüğü düştür barış.
Ağaçlar altında sevdalıların sevda sözleridir barış.
Bir babanın alnında ter damlalarıyla eve dönmesidir barış.
Açılan bir pencereden ne zaman olursa olsun, gökyüzünün içeriye dolmasıdır barış
Bir tas sıcak süttür barış ve uyanan bir çocuğun gözleri önünde duran kitaptır.
Barış, bir annenin gülümseyişinden başka bir şey değildir.
Barış, sımsıkı kenetlenmiş elleridir insanların, sıcacık bir ekmektir o masası üstünde dünyanın…
Barış ışın demetleridir yaz tarlalarında, iyilik alfabesidir o dizlerinde şafağın.
Herkesin kardeşim demesidir birbirine, yarın yeni bir dünya kurmamızdır türkülerle
Kardeşler, uzatın ellerinizi. Barış Budur işte…”
Yannis Ritsos
Dünyamızın bazı bölgelerindeki insanlar hâlâ ateş altında, ölümle burun buruna yaşarlarken; “Uluslararası Barış Günü” daha büyük bir önem ve daha derin bir anlam kazanıyor. Bu yıl, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun Barış Kültürü Bildirgesi ve Eylem Programı’nı kabul etmesinin 25. yıldönümü. 2024 Küresel Barış Günü Teması da “Barış Kültürü Oluşturmak”.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün ( UNESCO ) Anayasası; “Savaşlar insanların zihninde başlar, bu yüzden barışın savunmaları insanların zihninde inşa edilmelidir” fikriyle başlıyor. Bu yılki Uluslararası Barış Günü’nün teması ve logosunu çerçeveleyen de işte bu fikir.
Herkesin barışçıl bir ortamı hak ettiğine inanıyor ve “Uluslararası Barış Günü” nün Dünyamız’ a barışı getirmesini diliyorum. Ve yazımı Ulu Önde Atatürk’ ün unutulmaz sözlerinden biriyle sonlandırıyorum: “Yurtta sulh, cihanda sulh.”
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…
Not: Bu yazının hazırlanmasında TC Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü, Türk Nöroloji Derneği ve Alzheimer Derneği web sitelerinden yararlandım.
Paylaş