Paylaş
Elimde olmayan sebeplerle yazılarıma ara vermek zorunda kaldığım iki aylık bir sürenin ardından, nihayet yeniden birlikteyiz... Bu iki ayı, ne yazık ki yatarak geçirdim. Önce üst solunum yolları, ardından da alt solunum yolları enfeksiyonu sağlığımı fazlasıyla etkiledi. Zaten mevcut bulunan solunum sorunlarım arttı, hatta beni konuşamaz duruma getirdi. Şimdi, tam olarak iyileşmiş sayılmasam da, Sizler’ le bir an önce buluşmak istedim.
Koç Üniversitesi Hastanesi'nde tedavimi başlatan Dr. Erhan Karataş’a ve tedavi sürecini evimde devam ettiren Dr. Tuncel Ziylan’a geçirdiğim zor günlerdeki yardımları için yürekten teşekkür ediyorum.
Bugün 21 Eylül, Dünya Alzheimer Günü. Ülkemizde ve dünyada yaşlı nüfus büyük bir hızla artmaya devam ediyor. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre; 2023 yılında ülkemizin 65 yaş üstü yaşlı nüfus oranının % 10’un üzerine çıkacağı ve demans hastalıklarının sıklığının büyük bir hızla artmaya devam edeceği tahmin ediliyor. Ankara. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, dünya genelinde 55 milyondan fazla Alzheimer hastası bulunuyor ve bu sayının 2030'da 78 milyona, 2050'de ise 139 milyona çıkması bekleniyor.
Demans; halk arasında bilinen ismiyle bunama, unutkanlığı ortaya çıkaran hastalıkların genel adı. Bu, birden fazla zihinsel alanda kalıcı ve ilerleyici gerilemenin günlük aktiviteleri bozmasıyla sonuçlanan bir klinik sendrom. Alzheimer ise, bunama hastalıklarının en önde geleni. Bu konuda farkındalık yaratmak amacıyla, dünya genelinde, her yıl 21 Eylül “Dünya Alzheimer Günü” olarak anılıyor.
Alzheimer hastalığı 65 yaşın üzerindeki kişilerde % 3-11, 85 yaşın üzerindekilerde ise
% 20-47 oranında görülme sıklığına sahip. Dünyanın değişik bölgelerinde yapılan çalışmaların ortaya koyduğu sonuçlara göre, 65 ile 85 yaşları arasında hastalığın görülme sıklığı her beş yılda bir iki katına çıkıyor. Yaşın ilerlemesi, Alzheimer riskini arttıran en önemli etken. Genetik faktörler de yaşlanan bireyin Alzheimer hastalığına yakalanma ihtimalini arttıran nedenlerin önde gelenlerinden.
Ben, bu dünyada beni koşulsuz sevdiğine inandığım ve tabii ki çok sevdiğim birini Alzheimer nedeniyle, daha ölmeden kaybettim.
Güneş Hanım’ı, henüz yirmili yaşlarımdayken, iş arkadaşlarımdan birinin eşi olarak tanıdım. Benden 15 yaş kadar büyüktü. Tanıştığımız ilk gün ikimiz de birbirimizi çok sevdik.
Dostluğumuz uzun yıllar devam etti. Bu süre içinde hiçbir doğum günümü unutmadı. Her yıl beni, elinde en sevdiğim pasta ile gelip öperek kutladı. Kemik erimesi teşhisi aldığımda verilen oldukça pahalı ilacı sigortadan alamadığımda, O alıp getirdi bana.
Eşimi kaybettikten kısa bir süre sonra beni ziyarete geldiklerinde, pembe çiçekli küçük porselen bir kutu verdi bana. İçinde bir çift pırlanta küpe, altın bir kolye ucu ve birkaç gümüş yüzük vardı. “Bu küpeleri her zaman tak, olur mu?” dedi bana. Çok sevindim, ama bir türlü anlam veremedim bu büyük hediyeye.
Aradan bir süre geçtikten sonra Güneş Hanım’ın Alzheimer olduğunu öğrendim. İşte o zaman neden o küpeleri bana getirdiğini anladım. Güneş Hanım’ın çocuğu yoktu. Sanırım o sıralar hastalığını öğrenmiş ve henüz unutmadan o çok sevdiği küpeleri bana vermek istemişti.
O’nu son gördüğümde henüz beni unutmamıştı. Ama konuşurken kelimeleri şaşırıyor, masadaki bardakların kime ait olduğunu algılamakta zorlanıyordu. O gece her şeye rağmen güzel zaman geçirdik birlikte. Ama daha sonra, artık İstanbul dışında yaşadıkları için, görüşme şansımız olmadı.
Hastalığı daha da ilerleyince eşi O’nu İzmir-Urla’daki Darüşşafaka Tesisleri’ ne emanet etti. Tabii kendisi için de bir yer ayırdı aynı yerde. O gün bu gündür ara ara gidip aynı tesislerde kendisi de kalıyor.
Güneş Hanım’ı en son iki yıl kadar önce kızım ziyaret etti Urla’da. Bana, O’ nun adına yakışır şekilde, “Güneş gibi” parlayarak sessizce yattığını söyledi. Benim oraya gidip kendisini görme olanağım olamadı. Ama biliyorum ki, bu dünyalar iyisi güzel kadını ömrüm oldukça kalbimde yaşatmayı sürdüreceğim. Tek tesellim artık dünya yüzünde herkesten ve her şeyden çok sevdiği eşinin yokluğunu hissetmiyor ve acı çekmiyor oluşu…
İnsanın çok sevdiği bir yakınının tüm anılarının silindiğini düşünmek, hele hele görmek, inanın çok zor ve çok acı. Zira anıları kaybolmuş bir insanın, bana göre, hiçbir farkı kalmıyor bir ölüden. Yalnızca nefes alıp veriyor olmak “yaşamak” anlamına gelmiyor.
Alzheimer hastalığında genç yaştan itibaren risk faktörleri ve koruyucu faktörlerin birbirleri ile yarıştığı; orta yaşlarda risk faktörlerinin azaltılarak fiziksel ve zihinsel aktivitelerin artırılmasının yararlı olduğu biliniyor. Orta yaşlarda daha fazla kart oyunları, dama oynayanlar ve bulmaca çözenlerin beyinlerinin daha hacimli olduğu ve bu kişilerin zihinsel yetilerinin bu aktiviteleri yapmayanlara göre daha iyi durumda bulunduğu da kanıtlanmış bulgular arasında.
Orta yaşlarda koruyucu faktörlerin etkisi daha belirgin iken, risk altındaki yaşlılarda koruyucu faktörlerin ve risk olasılıklarının düzenlenmesinin yararlı etkisinin olup olmadığı yakın zamana kadar bilinmiyordu. 2 yıl boyunca İskandinav ülkelerinde 1260 yaşlı kişi (60-77 yaş arası) ile yapılan bir çalışma, yaşlı kişilerde; beslenme önlemleri, zihinsel egzersiz, sosyal aktiviteler ve kalp sağlığı önlemleri ile zihinsel gerilemenin azaltılabileceğini ve demansın kısmen önlenebileceğini gösterdi. Böylelikle düzenli beslenme, daha sosyal bir hayat ve zihinsel egzersizlerin hastalığa karşı etkili yöntemler olduğu bilimsel olarak ispatlanmış oldu.
Dilerim ki, hepimizi bekleyen sağlıklı bir yaşlılık süreci olsun… Bu dünyadan ayrılırken, biriktirdiğimiz anıların tümü bizimle gelsin…
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz günler dileğiyle…
Paylaş