Paylaş
Sabancı Vakfı Hibe Programları tarafından desteklenen Platform, GÖZDER (Görme Özürlüler Derneği) ve KASDER (Kas Hastalıkları Derneği) öncülüğünde, 32 sivil toplum kuruluşunun katkıları ile oluşturulmuş. Engelli Ayrımcılığını Önleme ve Mücadele Platformu Projesi; Sivil Toplum Kuruluşları’nın tek platform etrafında toplanarak ortak hareket etmelerini ve güç birliği kurmalarını, yardım temelli çalışmalar yerine hak temelli çalışmalar yapmalarını amaçlıyor.
Platformun 13 Nisan’da Kadir Has Üniversitesi’nde gerçekleştirdiği “Engelli Ayrımcılığıyla Mücadelede STK – Kamu İlişkileri Paneli”, ülkemizde engellilere yapılan ayrımcılığı bir kez daha gözler önüne sermiş oldu. Proje kapsamında gerçekleştirilen “Engelli Konumlandırma, Algı ve Ayrımcılık Araştırması” sonuçları ülkemizdeki engellilerin “ötekileştirilmiş”, daha da kötüsü bu ötekileştirmeyi kabullenmiş olduklarını gösteriyordu. Bana göre, toplumumuzun engelliye bakışını yönlendiren biraz da bu kabulleniş. Başkalarının bizler için yapabileceklerinin bir sınırı var. İşte o sınırda kişi kendi haklarını korumayı bilmek zorunda. Bunu yalnızca engelliler için söylemiyorum, herkes için geçerli bu kural.
Avrupa Birliği engellileri pasif ve yardıma muhtaç bireyler olarak değil, toplumda diğer bireylerle eşit haklara sahip ve bu haklar doğrultusunda toplumla bütünleşmek için mücadele eden bir topluluk olarak görüyor. Ülkemizdeki engellilerin Avrupa Birliği tanımına uygun bir topluluk oluşturabilmeleri, kanımca, henüz olanaksız görünüyor. “Neden?” diye soracak olursanız eğer, tek bir cevap veremem size; ama, “fırsat eşitsizliği”nin doğurduğu tüm sonuçların bu ortamı hazırladığını söyleyebilirim. Örneğin; engelsiz öğrencilerle eşit eğitim hakkı vermediğimiz bir engellinin hangi bilgi ile hakkını savunmasını bekleyebiliriz?
6 Nisan tarihli “Önce öğretmenlerimiz kaldırmalı engelli ayrımcılığını” başlıklı yazımın ardından aldığım bir e-postada yazılanlar engelli ayrımcılığını tüm çarpıcılığı ile seriyor gözler önüne. Konuyla ilgisi nedeni ile, özetle, paylaşıyorum bu mesajı sizlerle:
“Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde engelli öğrencilerle çalışan bir rehber öğretmenim. "Engelliler Öğretmen Olamazlar mı?" başlıklı yazınızı okuduğumda "öğretmenler bu duruma nasıl yaklaşırlar acaba" diye düşünmekten kendimi alamamıştım. 06/04/2012 tarihli yazınızda yer verdiğiniz mektup ne yazık ki beni şaşırtmadı. Bakın neden şaşırmadım...
Çocuklarımız için engel tür ve derecelerine göre eğitsel tedbirleri almakla görevliyiz. Bu tedbirlerin önemli bir bölümünü "Tam Zamanlı Kaynaştırma" adı verilen bir uygulama oluşturuyor. Bu uygulamanın temel mantığı, engelli çocuğun yaşına uygun sınıfta normal öğrencilerle birlikte kendine özgü bir eğitim planı ile eğitim görmesi olarak açıklanabilir. Bu tedbiri normal sınıfa uyum sağlayabilecek yeterlikteki çocuklar için alıyoruz. Uygun olmayan çocukları gerekli hazır bulunuşluk seviyesine getirmek için farklı tedbirler de var, onları tercih ediyoruz. Ancak, özellikle sınıf öğretmenleri bu öğrencileri sınıflarına kabul etmekte o kadar zorluk çıkarıyorlar ki... Çocuğu sınıflarından uzak tutmak için velileri örgütleyeni de gördüm, engelli annesi olan veliyi bezdirerek kaçıranı da... Sınıfında engelli bir miniğe tahammül edemeyen öğretmenler engelli bir meslektaşına tahammül edebilir mi? Öğretmenin ilk kademede ne kadar önemli bir model olduğunu söylememe gerek bile yok. Öğretmenin tavrını hisseden çocuklar da kaynaştırma öğrencisi ile kaynaşmamayı tercih ediyorlar. Bu ortamda çocuklar hoşgörü mü öğrenecek, farklılıklara saygıyı mı öğrenecek? Hangi insani değeri verebileceğiz ki?”
Ne yazık ki bizim gerçeğimiz, şu an için, bu. Ama ben, hepimizin ortak çabası ile, yakın bir gelecekte bu gerçeğin olumlu yönde değişebileceğine inanıyorum. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün çalışmaları ve tek bir platform çatısı altında toplanabilmeyi başaran sivil toplum kuruluşlarının varlığı bu inancımı destekliyor.
Gelin hepimiz el ele verelim ve “engelli ayrımcılığı”nı önlemeye çalışalım. Engellileri aramıza kabul edelim. Hep birlikte, birbirimizden olumlu yönde etkilenerek, yaşamayı öğrenelim.
Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile...
Paylaş