Paylaş
Postayı gönderen Sayın Ahmet Hulusi Tekin otistik bir çocuk babası. Bana gönderdiği mesaj ise şöyle:
“Ben bir ay sonra 17 yaşında olacak bir otistik çocuk babasıyım. Eşim hali hazırda özel sektörde sigortalı olarak çalışmakta, Geçen yıllarda hükümet engelli çocuğu olan annelere 2007 senesinden başlamak üzere senede 3 ay yıpranma hakkı tanıdı. Bizde bu haktan yararlanmak için bağlı bulunduğumuz SGK müdürlüğüne baş vurduk, bir masadan diğerine uzun bir mücadele sonrasında derdimizi anlatabildik ve bizi halihazırda ilaç almakta kullandığımız yüzde 90 oranında engelli raporumuz olduğu halde Göztepe Devlet hastahanesine sevk ettiler ve buradan da 3gün içinde raporumuz çıktı ve bize evde bakıma muhtaç çocuğu vardır diye rapor özeti verdiler ve raporun aslını SGK ya gönderdiler. Biz herşeyin yolunda gittiğini zanneder iken SGK Genel Müdürlüğünden başvurumuzun kabul edilmediğine, kriterlerimizin uygun olmadığına dair bir cevap yazısı aldık.
Madem herşey Ankarada Genel Müdürlükte bitiyor, giden rapora rağmen çocuk hakkında masa başında karar verilebiliyor nerede hak nerede adalet nerede sosyal devlet lütfen bu durumu bir irdeleyin bizim gibi çok mağdur aile olduğunu göreceksiniz.”
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SS ve GSS) Kanunu ile malul çocuğu olan annelere çalışmaları halinde erken emeklilik ile ilgili düzenlemeler getirilmiştir. Buna göre; sürekli bakıma muhtaç derecede malul (engelli) çocuğu bulunan kadın sigortalıların, kanunun yürürlüğe girdiği tarih olan 1.10.2008 gününden sonra geçen prim ödeme gün sayılarının dörtte biri, prim ödeme gün sayıları toplamına eklenecektir. Ancak, bu ilavenin yapılabilmesi için çocuğun başka birinin sürekli bakımına muhtaç durumda olduğunu sağlık kurulu raporu ile belgelendirmeleri gerekmektedir.
Sanırım Ahmet Hulusi Bey’in eşi bu kanundan yararlanmak istiyor. Ben hukukçu değilim. Kendilerinin haklı ya da haksız olduklarını söyleyemem. Ancak söyleyebileceğim bazı değişmez gerçekler var. Öncelikle, engelli bir çocuğun annesi ya da babası olmak insanın kendisinin engelli olmasından çok daha zor. Bu zorluğa bir de bizlere hak olarak sunulanlara ulaşmak isterken önümüze sürülen zorluklar eklendiğinde, yükümüz taşınmaz hale geliyor.
Ahmet Hulusi Bey’in eşini bir örnek olarak kabul edelim ve diyelim ki kriterleri gerçekten uygun değil; o zaman niçin SGK ve Göztepe Hastanesi kendilerini bu konuda uyarmadı? Hastane rapor vermeyi uygun gördüyse, Ankara neye dayanarak bunu kabul etmedi?
Sanırım ihtiyacımız olan şey biraz empati. Bu konuda biraz daha anlayışlı olabilmek için kendimizi engelli bir çocuğun annesi ya da babasının yerine koyabilmemiz gerekiyor. Onların yaşadığı zorluklara dışarıdan bakmak yerine, onları anlamaya çalışmamız gerekiyor. Eğer bunu başarabilirsek önemli bir adım atmış ve çözüme biraz daha yaklaşmış olacağız.
Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile...
Paylaş