Paylaş
Benim gördüklerimi siz de görebilseydiniz…” diyerek başlıyor Ayşe Arman bu haftanın Pazar yazısına. Ve “şaşırma”, “hüzün”, “coşku” sıfatları ile tanımlıyor Düşler Akademisi dansçılarının ona yaşattıklarını.
Ayşe Arman, eşimi kaybettiğim güne kadar onun hem sevdiği hem de beğenip takdir ettiği genç bir meslektaşı idi benim gözümde. Yazıları ile pek ilgilenmez, duygularıma dokunabileceğini ise aklıma bile getirmezdim. Aklımın en başında olmadığı günlerde beni aradı ve çoğunuzun okumuş olduğu o röportajı yapmak üzere evime geldi. Bizi karşı karşıya getiren neydi, hâlâ tam olarak bildiğimi söyleyemem. Belki benim hastalığım, belki hastalığı kabulleniş biçimim, belki eşimin çevresindeki çoğu kişinin bu hastalıktan habersiz oluşu, belki tüm olumsuz koşullara karşın kırk bir yıl süren bir evlilik, belki bunların hepsi, belki de hiçbiri…
Onu gördüğüm anda sevdim. Hem alabildiğine cesurca, hem de beni incitmekten korkarmış gibi yumuşakça sorduğu soruları içtenlikle cevapladım. Sanki bir gazetecinin karşısında değildim de, yakın bir arkadaşımla dertleşiyordum. Şimdi, aradan geçen yedi aydan sonra, düşünüyorum da; aklım başımda olsaydı eğer sanıyorum kabul etmezdim bu röportajı. Ama, “iyi ki aklım başımda değilmiş” diyorum. Çünkü Ayşe Arman’ı tanımış olmak, büyük kaybımın bana kazandırdığı tek şey belki de.
Ayşe Arman’ın Düşler Akademisi ve dansçıları ile ilgili Pazar yazısını büyük bir ilgi ve sevinçle okudum. Ama sakın yanlış anlaşılmasın, bu yazının amacı “tavsiye” değil. Ayşe Arman’ın yazdıklarını tavsiye etmek benim haddime düşmez. O bana iki konuda söz vermişti: Engelliler ile ilgili çalışmalarıma destek olacaktı ve beni kızı Alya ile tanıştıracaktı. Sözünü unuttuğunu hiç düşünmedim. Doğru zamanı beklediğinden emindim. Bu Pazar yazısı yanılmadığımı gösterdi bana…
Düşler Akademisi, Ayşe Arman’ın da ifade ettiği gibi, bir sosyal sorumluluk projesi. Ben, ne yazık ki, çok arzu etmiş olmama karşın hâlâ ziyaret edemedim bu akademiyi. Web sayfalarında kendilerini tanıtırlarken, önce şu dizeye yer vermişler:
“…Körler düş görür mü? Görürler… Asıl düşlerini yitirenler körleşir!..”
Ne mutlu onlara ki, düşlerini gerçeğe dönüştürebiliyorlar öğrencilerinin. Düşler Akademisi’nin yaratıcısı Sayın Ercan Tutal’ın dizeleri ile;
“Düşlerin bittiği yerde yaşam yok demektir artık…
Var olma nedeni biter insanoğlunun…
Ve yaşam, düşten gerçeğe kimimiz için karanlık, kimimiz için aydınlık bir akış olur…
Hızlı, karşı konulmaz..”
Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile...
Paylaş