Paylaş
Yazılarımı takip edenler bilirler; karamsar bir insan değilim ben. Her zaman olumlu yönden yaklaşmaya çalışırım olaylara. Karşımdaki insanlara güvenirim; bir söz verdiklerinde, tutacaklarına inanırım. Farklı bir durumla karşılaşmak hem çok şaşırtır, hem de çok üzer beni.
AK Parti Adana Milletvekili Mehmet Şükrü Erdinç ve Amasya Milletvekili Avni Erdemir'in verdikleri kanun teklifinin kabul edilmeyeceğinden, belki de bu yüzden çok emindim.
Hepimizin bildiği gibi, 2005 yılında yürürlüğe girmiş olan 5378 Sayılı Özürlüler Yasası ile; başta belediyeler olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşlarının alanlarına giren yerlerdeki yaya geçitlerinin, resmi yapıların, yeşil ve spor alanları gibi alt yapıların engellilerin erişilebilirliğine uyumlu hale getirmesi için "7 yıl"lık bir süre tanınmıştı. Yapılması gerekenlerin verilen süre içinde tamamlanmamış olması, tabii ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin hatası değil. Hayata karışabilmek için ümitle 7 yıllık sürenin dolmasını bekleyen engellilerin hatası da değil. Ancak cezalandırılanlar, yalnızca engelliler. Yapılması gerekenleri tamamlamayan belediyelere ve kamu kurumlarına herhangi bir ceza yok.
Ziraat Bankası Kızıltoprak Şubesi’nin girişinde iki basamak merdiven var. Bu yüzden, olanak verildiği anda, düz girişli özel bir bankaya taşıdım emekli maaşımı. Ancak SGK’nın üç ayda bir ödediği bir sağlık gideri yalnızca Ziraat Bankası’ndan alınabiliyor. Bu nedenle, üç ayda bir de olsa, gitmek zorundayım bu bankaya. Son gidişimde, aşağıda beklerken bir fotoğraf çektirdim sizlere gösterebilmek için. Sizin de görebileceğiniz gibi, ön cephenin yarısını şık bir çiçeklik kaplıyor. Eğer istenseydi, yedi yılda bu çiçekliğin yerine bir rampa yapılabilirdi. O zaman, ben ve benim gibiler kapıda beklemek zorunda kalmazdık. O zaman, ilgili memur aşağıya inip bana ve benim gibilere sokakta makbuz imzalatırken kaybettiği vakti daha verimli bir iş için harcayabilirdi.
Üzerlerine düşeni yapmayanlar yalnızca Devletimiz’in kurumları değil. Bu ülkenin yurttaşları da, genelde, sadece kendilerini düşünüyorlar.
Geçtiğimiz günlerde, Feneryolu istikametinde bir yere gitmem gerekti. Apartman görevlimiz tekerlekli sandalyemle yola çıkardı beni. Yolların ve kaldırım kenarlarındaki rampaların ne kadar bozuk olduğunu bir kez daha yinelemek istemiyorum. Güçlükle vardık gideceğimiz yere ve işimizi bitirip dönüşe geçtik. Tam Feneryolu’ndan sonraki ilk sokak ayrımına geldiğimizde, kaldırımdan inişin mümkün olmadığını gördük. Rampanın önü park halinde bir araçla kapatılmıştı. Bu aracın hemen arkasında da başka bir araç park etmişti. İkisinin arasında da hiç boşluk yoktu. Kaldırımın ön tarafından inmek de mümkün değildi caddeye, çünkü cadde ile kaldırım arasında ekili bir alan vardı. Geriye döndük, bir süre sonra ana caddeye indik ve tabii ki ekili alan boyunca ana caddeden yürümek zorunda kaldık. Sözünü ettiğim ana cadde, Bağdat Caddesi; yani trafik her zaman çok yoğun. Bana ya da apartman görevlisine bir araba, daha da kötüsü bir otobüs çarpabilirdi. Yanında bebek arabası bulunan bir anne de o yolu kullanmak zorunda kalabilir ve bebeğini kaybedebilirdi.
Eminim ki, o rampayı kapatan aracın sahibi bunları düşünemedi. Çünkü kimse ona bunların düşünülmesi gerektiğini öğretmedi. Ama, artık öğrenme zamanı…
Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile...
Paylaş