Zorlu geçen günleri geride bırakırken, dezavantajlı çocuklarımızı sevindirmek acılarımızı biraz olsun hafifletebilir. Zira bana göre, bir çocuğun yüzündeki gülümseme dünyada görebileceğimiz en güzel manzaralardan biri…
LÖSEV İyi Şeyler Dükkânı’ndan alınacak yeni yıl hediyeleri; her yıl olduğu gibi bu yıl da bizlere ve sevdiklerimize unutulmaz bir anı olurken, lösemi ve kanserle savaşan çocukların da umudu olacak.
1998 yılında kurulan Lösemili Çocuklar Sağlık ve Eğitim Vakfı (LÖSEV), lösemili ve kanser hastası çocuk ve yetişkinlere yardımda bulunan bir kurum. LÖSEV “Anne Uğraş Atölyesi” ise çalışmalarına küçük bir masanın etrafında, lösemili çocukların annelerinin ve kanserli yetişkinliklerin rehabilitasyonu amacıyla başladı. “LSV Dükkân”, annelerin maharetli ellerinde bir markaya dönüştü. Üretime seramik, magnet, ve bez bebekle başlayan anneler; doğal yiyeceklerden nikah şekerlerine saf ve katkısız çikolatadan oyuncaklara kadar yüzlerde ürünle üretime devam ediyor. LSV Dükkân’ ın satışlarından elde edilen gelirin tamamı lösemili çocukların ve yetişkin kanser hastalarının tedavi, eğitim ve sosyal ihtiyaçları için kullanılıyor. Yeni yılda hem sevdiklerini mutlu etmek hem de lösemili çocukların ve yetişkin kanser hastalarının yüzündeki gülümsemeye katkıda bulunmak isteyenler, LÖSEV’ in “İyi Şeyler Dükkânı”, LSV Dükkân’dan alışveriş yapabilir ya da online olarak sipariş verebilirler.
Türkiye Spastik Çocuklar Vakfı (TSÇV) Cerebral Palsy’li çocuk ve erişkinlere teşhis, tedavi, rehabilitasyon ve eğitim hizmeti sağlayarak meslek sahibi olmaları ve hayata kazandırılmaları amacıyla çalışan bir kurum. TSÇV’ nin de mutlu günlerde sevdiklerimizi sevindirebileceğimiz hediyeler alabileceğimiz, aynı zamanda bir çocuğun hayallerine dokunmasına yardımcı olabileceğimiz bir dükkânı var. Arzu ederseniz TSÇV’ den “Sertifika Bağışı” yapmak da mümkün.
Tohum Türkiye Otizm Erken Tanı ve Hizmet Vakfı, Otizm ve Spektrum Bozukluğu olan çocukların erken tanısının koyulması, özel eğitim ile topluma kazandırılmasına öncülük edilmesi ve bunun yurt çapında yaygınlaştırılması amacıyla çalışan; kâr amacı gütmeyen ve kamu yararını gözeten bir sağlık ve eğitim kurumu. Otizm Spektrum Bozukluğu, yaşamın ilk yıllarında ortaya çıkan gelişimsel bir farklılık. Her 44 çocuktan birinin Otizm tanısı aldığı tahmin ediliyor. Otizmli çocukların erken yaşlarda tanı almaları ve onlar için özel geliştirilmiş eğitim programlarından yararlanmaları hayati önem taşıyor. Otizmli çocukların tek çaresi olan eğitim olanaklarına ulaşmalarına, sevdiklerimize Tohum Dükkânı ürünlerinden alarak destek olabiliriz.
Türkiye Kas Hastalıkları Derneği (KASDER), kas hastalığıyla yaşayan bireylerin sağlıklı kişilerle aynı sosyal standartlarda yaşayabileceği bir Türkiye yaratılmasına katkıda bulunmak amacıyla çalışıyor. Dernek, bu amaç doğrultusunda; kas hastalarının sosyal yaşama tam ve etkin katılımını sağlamak, kas hastalarını doğru bir şekilde bilgilendirmek ve yönlendirmek, toplumu nöromusküler hastalıklar konusunda bilgilendirmek ve kas hastalarının yaşam kalitelerini yükseltmek için çalışıyor. Çoğu ekonomik açıdan dezavantajlı durumda olan kas hastası çocukları sevindirmek için KASDER ’e ‘Sertifika’ bağışında bulunabilir, onlara umut olabiliriz.
Yeni bir yıla girerken, bizler kadar şanslı olmayan kardeşlerimizin yüzlerinde yaratabileceğimiz bir tebessümden daha çok ne mutlu edebilir ki bizi?
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…
Mersin Büyükşehir Belediyesi tarafından yerel düzeyde cinsiyet eşitliğinin sağlanması, kadının ve ayrımcılığa uğrayan diğer grupların statüsünün güçlenmesi için izlenmesi gereken yol haritasını belirlemek üzere stratejik bir çalışma yapıldı. Bu çalışma sonucunda hazırlanan “Yerel Eşitlik Eylem Planı”, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nde, Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer’in ev sahipliğinde düzenlenen lansmanda açıklandı.
Herkes için temel bir hak olan eşitlik ilkesinin yaşamın her alanında etkili bir biçimde uygulanması, eşitlikçi bir toplumun geliştirilmesi ve mevcut eşitsizliklerin giderilmesinde belediyelere önemli bir görev düşüyor. Bu sorumluluğun bilincinde olan Mersin Büyükşehir Belediyesi, eşitlikçi yerel yönetim anlayışının 3 yıllık (2021-2022-2023) hedeflerini ortaya koyan Yerel Eşitlik Eylem Planı ’nı hazırladı. Plan, gerçekçi ve uygulanabilir olması amacıyla, iç ve dış paydaş toplantılarında elde edilen talep ve beklentiler dikkate alınarak oluşturuldu.
Belediye’nin daire başkanları ile şube müdürlerine, Kadın ve Aile Hizmetleri Dairesi Başkanlığı personelinin tamamına ve Belediye’nin tüm birimlerinden seçilen çalışanlara “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” eğitimi verildi. Toplamda 231 çalışan bu eğitimden yararlandı. Plan hazırlık sürecinde; 3 yüz yüze çalıştay, derneklerle yüz yüze 8 odak çalışması, 5’i tematik 102 çevrimiçi toplantı gerçekleştirildi. Mersin ilindeki kadın dernekleri, LGBTİ+ dernekleri, ayrımcılığa uğramış diğer grupların dernekleri, üniversiteler, ilgili odalar, yaşlı dernekleri, engelli dernekleri ve mülteci dernekleri ile görüşülerek talep ve beklentileri alındı.
Yerel Eşitlik Eylem Planı ’nda, cinsiyete duyarlı belediyecilik anlayışı ile; toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık oluşturulması, şiddetin önlenmesi, kadının ve ayrımcılığa uğramış diğer grupların güçlenmesine yönelik hizmetler sunulması, kadınların sosyal hayatlarının iyileştirilmesi, kadın emeğinin değerlendirilmesi, kırılgan grupların desteklenmesi, belediye yönetiminde kadınların aktif olmalarının sağlanması hedeflendi. Bu hedefler doğrultusunda Eğitim, Sağlık, İstihdam, Kentsel Hizmetler, Şiddet, Katılım ve Kurumsal Kapasitenin İyileştirilmesi konularında Mersin’deki kadınların ihtiyaçlarına yönelik kısa ve orta vadeli etkin çalışmalar gerçekleştirilmeye başlandı.
Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin eşitlik çalışmaları kapsamındaki bir diğer hedefi ise, kendi eğitici havuzunu oluşturarak Mersin’de eşitlik temelli eğitimleri yaymak. Böylelikle; kadının ve ayrımcılığa uğramış diğer grupların güçlenmesi, haklarının korunması, kentte eşitlik farkındalığı oluşması sağlanmış olacak. Ancak, bu planın gerçekleşmesi için Belediye’nin tüm birimlerinin yanı sıra, Mersin’deki kadın ve ayrımcılığa uğramış diğer grupların temsilcilerinin de desteği ve iş birliği gerekiyor.
Mersin Belediyesi’nin amacı; belediye yönetiminde ve hizmet sunumunda temel bir insan hakkı olan toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlandığı, kimsenin cinsel kimliği, yaşı, engeli ve sosyo-ekonomik durumu nedeniyle dezavantaj yaşamadığı, kırılgan grupların güçlendiği ve toplumun aktif bireyleri olarak hizmetlere erişimde ve kararlara katılımda rol aldığı, toplumsal birlikteliğin eşitlikçi ve kapsayıcı bir anlayışla desteklendiği, sevgi, barış ve demokrasi kenti olmak.
“Kentimizin Geleceği, Halkımızın Mutluluğu İçin” sloganı ile hayata geçirilen Yerel Eşitlik Eylem Planı, Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin kurduğu Kadın ve Aile Hizmetleri Daire’si bünyesinde oluşturulan Toplumsal Cinsiyet Şefliği tarafından hazırlandı. Plan kapsamında paydaş beklentilerinin ve çalıştay raporlarının analizleri sonucu oluşturulan hedefler, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Göstergeleri olan eğitim, sağlık, istihdam, kentsel hizmetler, şiddet ve katılım alanlarında ele alındı. Plan’ da ayrıca, kapsayıcı kamusal hizmet tasarımı amacıyla, belediye çalışanlarına yönelik eğitim ve faaliyetlerin yer aldığı ‘Kapsayıcı Hizmet Sunumu İçin Kurumsal Kapasitenin İyileştirilmesi’ hedefleri bulunuyor.
Başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere, ayrımcılığa uğrayan tüm gruplar için büyük önem taşıyan
Toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısını yaygınlaştırmak ve kadınların her alanda güçlenmesine katkı sağlamak amacıyla 2009 yılında kurulan Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği, yürüttüğü ulusal ve uluslararası projelerle ve hak temelli eleştirel medya okuryazarlığı konusundaki öncü çalışmalarıyla tanınıyor.
Dernek, son yıllarda, kız çocuklarının insan haklarını güçlendirmeye yönelik faaliyetlere ağırlık veriyor ve onları bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik (STEM)* alanlarına yönlendiren geniş kapsamlı projeler uyguluyor.
Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği, geçtiğimiz günlerde Türkiye’deki İsviçre Büyükelçiliği’ nin desteği ile engelli kız çocukların STEM alanlarına yönlendirilmesi ve onların bu alanda iş ve meslek sahibi olmaları için yüreklendirilmeleri amacıyla bir atölye çalışması düzenledi. 8 Aralık’ta İsviçre Büyükelçiliği rezidansında yapılan atölyeye; down sendromlu, otizmli, serebral palsili, görme engelli, koklear implant kullanıcısı ve nadir hastalığı bulunan toplam altı kız çocuğu refakatçileri ile birlikte katıldı. Engelli hakları aktivisti Ayşe Sarı’nın gözlemci olarak yer aldığı, omurilik felçli bilgisayar mühendisi Gamze Yılmaz’ın ‘rol model’ olarak mesleki deneyimlerini paylaştığı atölyede katılımcılara; STEM alanlarında öncü çalışmalara imza atmış, uzay bilimlerinden bilgisayar yazılımına fizikten tıbba kadar pek çok meslekte başarılı olmuş engelli kadınlar tanıtıldı. Gamze Yılmaz
Toplumsal cinsiyet bakış açısıyla engelli kız çocuklara odaklanan ve Türkiye’de bir ilk olan “Bilim ve Teknolojide Engelli Kız Çocuklar” atölyesinde basit deneylerden oluşan STEM uygulamaları yapıldı. Atölyenin kolaylaştırıcıları Uçan Süpürge Derneği’nden Selen Doğan ve Sinem Sefa Akay, STEM Maker’ ı ise Sezer Abak idi.
İsviçre’nin Türkiye Büyükelçisi Jean-Daniel Ruch atölyenin ilk bölümünde yaptığı konuşmada, bu etkinliğin 3 Aralık Dünya Engelliler Günü ile 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nün ortasına denk gelmesinin anlamlı olduğunu ifade etti. Kadınların STEM mesleklerinde yer almalarının önemini vurgulayan Büyükelçi, engelliler için yaşamın her alanında yapılması gereken düzenlemelerin lütuf değil hak olduğunun altını çizerek, “Engelliler kendileri için iyilik yapılmasını değil, haklarının verilmesini istiyorlar” dedi.
Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Selen Doğan; kız çocukların eğitimde ve meslek seçiminde yetenekleri ve hayalleri doğrultusunda karar veremediklerini, toplumsal cinsiyet rol kalıplarının onları belli alanlardan dışladıklarını söyledi. Mesleklerin cinsiyetlendirilmesinin fırsat eşitsizliğini derinleştirdiğini belirten Selen Doğan; örneğin, öğretmenlik, hemşirelik gibi meslekler kız çocuklara uygun görülürken, mühendisliğin erkeklere daha çok yakıştırıldığını ifade etti. Küçük yaşlardan itibaren oyun ve oyuncak seçiminde ailelerin cinsiyetçi tutumunun etkisinin de büyük olduğunu söyleyen Doğan, bilimsel buluşlara imza atan pek çok kadın bulunduğunu ancak onların kendilerini kanıtlamak için erkeklerden daha çok çalışmak zorunda kaldıklarını; üstelik bunu toplumsal cinsiyet rollerinin dayattığı ev, aile ve çocuk bakımı işleri ile bir arada yürütmek durumunda olduklarını belirtti.
Selen Doğan’ın da ifade ettiği gibi kız çocuklara biçilmiş toplumsal cinsiyet rolleri onları bilim ve teknoloji alanında hayal kurmaktan, üretmekten ve yeteneklerini ortaya koymaktan alıkoyuyor. Ancak gelişen dünyada bilim ve teknolojinin önemi arttıkça, kız çocukların bu alanlarda eğitime ve mesleğe yönlendirilmeleri daha da önem kazanıyor. Kız çocukların ve kadınların potansiyellerinin farkına varılması ve desteklenmeleri onların güçlenmelerini sağlayacak. STEM bu anlamda uygun bir strateji.
Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği, çalışmalarını kız çocukları meslek seçiminde bilim ve teknoloji alanlarına yönlendirmek amacıyla sürdürmeye devam ediyor. STEM konusunda gerçekleştirdikleri birçok başarılı proje ile kız çocukların kendilerini ifade edebilmelerine öncülük ediyor, onları pozitif bilimler konusunda desteklemek ve yüreklendirmek için eğitim ve etkinlikler düzenliyor. Engelli kızlarla STEM odağında çalışmanın kendileri için yeni ve öncü bir adım olduğunu ifade eden Dernek yetkilileri, bu alandaki çalışmalarını genişleterek sürdüreceklerini söylüyorlar.
Türkiye’nin üniversite kimliği taşıyan uluslararası tek uzun metrajlı film festivali olan Eskişehir Uluslararası Film Festivali, 3 Aralık 2021 tarihinde, Sinema Anadolu’da gerçekleştirilen görkemli bir törenle sinema severlerle buluştu.
1998 yılında, Anadolu Üniversitesi’nin 40’ıncı yılını kutlama etkinlikleri çerçevesinde,
8 filmlik bir seçki ile başlatılan etkinlik 2007 yılında Uluslararası Eskişehir Film Festivali adını alarak kentteki sinema salonlarına yayılmış ve daha çok izleyiciye ulaşmış bulunuyor.
Bu festival bir devlet üniversitesi tarafından 21 yıldır aralıksız yapılan tek uluslararası festival. Tüm festival ekibi ülkemizin iletişim alanında eğitim veren en köklü fakültelerinden biri olan Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi’nin akademik personeli ve öğrencilerinden oluşuyor ve ekibin tamamı gönüllülük esası ile çalışıyor. Festivalin bugünkü şeklini almasında, desteklerini 21 yıldan bu yana aralıksız olarak sürdüren T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Müdürlüğü katkıların da çok önemli bir payı bulunuyor.
Festival kapsamında, 1999 yılında ‘Onur’ ve ‘Emek’ Ödülleri verilmeye başlanmış. Bugüne kadar Türk Sineması’ na emek vermiş Türkan Şoray, Kadir İnanır, Şener Şen, Hülya Koçyiğit, Fatma Girit, Yavuz Turgul, Tarık Akan, Ömer Kavur, Tuncel Kurtiz, Halil Ergün, Cüneyt Arkın, Ediz Hun, Filiz Akın, Nebahat Çehre gibi pek çok değerli sanatçıya ‘Onur’ ve ‘Emek’ Ödülleri sunulmuş. Son dört yıldır ‘Sinema Kültürüne Katkı’ ve ‘Yılın Performansı’ adlı iki yeni kategoride de ödül veriliyor. Bu yıl; Onur Ödülleri usta yönetmen Erden Kıral ile deneyimli oyuncu Nur Sürer’ e; Emek Ödülleri Prof. Dr. Kadir Beycioğlu ile oyuncu ve seslendirme sanatçısı Tijen Par’ a; ‘Sinema Kültürüne Katkı’ Ödülü de sinemamızın köklü yapım şirketlerinden biri olan Arzu Film’ e verildi. ‘Bir Nefes Daha’ filmindeki rolü ile Hayal Köseoğlu ve ‘Cemil Show’ filmindeki rolü ile Ozan Çelik ise ‘Yılın Performansı’ Ödülü’nün sahibi oldular. Festival Yönetmeni, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Sinema-Televizyon Bölümü Sinemada Yapım Yönetim Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Serhat Serter. Serhat Hoca ile Açılış Töreni sonrasında kısa bir söyleşi yaptık.
1974 yılında Eskişehir’de doğan, öğrenimini Anadolu Üniversitesi’nde tamamlayan ve halen aynı üniversitenin İletişim Bilimleri Fakültesi’nde görev yapan Doç. Dr. Serhat Serter; 21 yıldan beri doğduğu ve büyüdüğü şehirde, ‘üniversitem’ dediği eğitim kurumu tarafından düzenlenen festivalde aktif olarak görev yapıyor. “Doğduğum-büyüdüğüm şehirde, mezun olduğum ve hâlâ akademik hayatımı sürdürdüğüm üniversitemde böyle bir etkinlik gerçekleştirilmesi ve benim de bu etkinliğin bir parçası oluşum şahsım açısından son derece onur verici bir durum” diyen Serter; festivalin Eskişehir’e kazandırdıklarını bizzat yaşayarak görme şansına sahip olan kişilerden biri olduğunu ifade ediyor. Pandemi sürecinde zorunlu olarak ara verilen festival, bu yıl -2021 yılında- 21. kez düzenleniyor. Serhat Hoca, Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fuat Erdal’dan aldıkları cesaretle yeniden festival hazırlığına giriştiklerinde, üniversite öğrencilerinin ve genelde tüm Eskişehir sinema severlerinin bu festivale kavuşmayı beklediğini gördüklerini söylüyor. Bu nedenle de festivalin bu seneki teması ‘kavuşmak’ olarak belirlenmiş.
Doç. Dr. Serter festivalin bugünkü şeklini almasında desteklerini 21 yıldır aralıksız olarak sürdüren T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Müdürlüğü’nün katkılarının çok önemli yer tuttuğunu ifade ediyor.
Eskişehir Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi aynı zamanda Türkiye’nin en köklü ve en eski İletişim Fakültelerinden ve Sinema Okullarından biri olduğu için, ülkemizde başka hiçbir festivalde olmayan kategorileri de bünyesinde barındırıyor. Bunlardan en önemlileri Film Festivali’nde verilen Sinema Dersleri, Atölye ve Paneller. Bu etkinliklerde; günümüzde sinema, televizyon ve reklam endüstrisinde çok önemli yerlerde bulunan ve çoğu Anadolu Üniversitesi mezunlarından oluşan kişiler öğrencilerle buluşuyor. Festivalin vazgeçilmezlerinden biri olan ‘Sinema Dersleri ’nde, bu yıl da alanında fark yaratan isimler ilginç konularla başta sinema ve televizyon öğrencileri olmak üzere alana ilgi duyan izleyicilerle buluşuyor.
Engelli bireylerin televizyon yayınlarına kolay erişebilmeleri için ekran ve dijital platformlarında ayrıntılı altyazı, sesli betimleme ve işaret dili seçenekli yayınlar yapan TRT, bugüne özel içeriklerini izleyici ve dinleyicilerinin beğenisine sunuyor. Türk televizyon tarihinde bir ilke imza atarak işitme engeli olmayan bireyleri işitme engelli bireylerin dünyasına davet eden TRT 2’nin yeni programı “Sessizce” de; “Engel Olma Destek Ol” kitabını yazan, Türk İşaret Dili ve Dini Kavramlar Sözlüğü’ nün hazırlanması ve yayınlanması çalışmalarına komisyon üyesi olarak katılan işitme engelli Mustafa Epik’ in hikayesi ekrana taşınıyor. “Sessizce” programının yayın saati 14:45.
TRT 2’de yayınlanan “Yeryüzleri” programının 15:45’te ekrana gelecek olan bölümünde; çizdiği dikkat çekici figürler tuvalinden taşarak evinin duvarlarına yansıyan, resim tutkusuyla hayatına renk katan zihinsel engelli Muhammet Yalçın tanıtılıyor. TRT 1 radyolarında ise gün boyunca “3 Aralık Dünya Engelliler Günü” ne özel programlara ve engelli sporcularla yapılan röportajlara yer veriliyor.
“Dünya Engelliler Günü” kapsamında Ankara Üniversitesi tarafından düzenlenen “Engelsiz Üniversitelerin Dünü, Bugünü, Yarını…” adlı Dünya Engelliler Günü Paneli, saat 11:00-13:00 arasında https://etkinlik.ankara.edu.tr/pages/meetings/2190953 adresli link üzerinden izlenebiliyor. Özel Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hatice Bakkaloğlu, Engelsiz Ankara Üniversitesi Koordinatörü Prof. Dr. Cevriye Ergül ve Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Ünüvar'ın açılış konuşmaları ile başlayan etkinlik; Panel programı ile devam ediyor. Panel’ de; Engelsiz Üniversite Platformu Kurucusu Claire Özel “25 Yıllık Yolculuk…’, Boğaziçi Üniversitesi Görme Engelliler Teknoloji ve Eğitim Merkezi Direktörü Dr. Engin Yılmaz ‘Üniversitelerde Akademik Sağlamcılıkla Mücadele”, Engelsiz Ankara Üniversitesi Koordinatörü Prof. Dr. Cevriye Ergül “Üniversitelerde Engelsiz Üniversite Birimlerinin İşleyişi” konuları üzerine konuşuyorlar.
İstanbul Üniversitesi Engelli Uygulama ve Araştırma Merkezi (ENUYGAR) tarafından “Dünya Engelliler Günü” kapsamında düzenlenen Panel programı, 09:00-17:30 saatleri arasında Üniversite'nin Youtube kanalından çevrimiçi (online) izlenebiliyor. ENUYGAR Merkez Müdürü Prof. Dr. Ayşe Resa Aydın, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ömer Ekmekçi ve İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Ak’ın açılış konuşmalarından sonra başlayacak programda;
konuları ele alınacak.
Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Özel Eğitim Bölümü tarafından gerçekleştirilecek programda da;
konularını içeren bildiriler sunuluyor.
Eskişehir Uluslararası Film Festivali tüm dünyayı etkisine alan Covid-19 pandemisi nedeniyle zorunlu olarak uzak kaldığı sinema salonlarına geri dönüyor. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü destekleriyle Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi tarafından gerçekleştirilen Eskişehir Uluslararası Film Festivali, bu yıl 3-11 Aralık 2021 tarihleri arasında sinema severlerle buluşuyor.
Türkiye’nin üniversite kimliği taşıyan uluslararası tek uzun metrajlı film festivali olan Eskişehir Uluslararası Film Festivali 21. yılında da çizgisini koruyor. Her yıl büyük bir özen ve hevesle hazırlanan ancak bir süre ara verilmek zorunda kalınan festival, Eskişehir’e ve sinema severlere yeniden kavuşmanın heyecanını yaşatacak. Her zaman olduğu gibi bu yıl da Festival sinema severlere ve üniversite öğrencilerine, gösterimi yapılan filmlerin yönetmenlerinin ve usta sinemacıların içinde bulunduğu söyleşilerin ve sinema derslerinin yer aldığı, zengin bir program sunacak. Geçmiş yıllarda da olduğu üzere bu sene de Festival yeni filmleri ve yönetmenleri keşfetmeyi, filmlerin yaratıcıları ile buluşturmayı, sinema üzerine düşündürmeyi hedefliyor.
Eskişehir Film Festivali’nin ülkemizde düzenlenen diğer uluslararası festivallerden en önemli farkı, yıllardır seçkilerinin içerisine “Engelli Farkındalık” bölümü ekleniyor oluşu. Bu sene festival ekibi, bu sorumluluk bilinciyle, Festival açılış tarihini 3 Aralık olarak belirlemiş bulunuyor. Bu kapsamda Jerry Rothwell imzalı “The Reason I Jump” * (Zıplama Nedenim) ve Ignacio Marquez imzalı “The Special” ** (Özel)” filmlerinin de sanat severlerle buluşturulması hedefleniyor. Anadolu Üniversitesi akademisyenlerinden oluşan Festival Düzenleme Ekibi, Engelli Farkındalık alanında duyduğu sorumluluk bilinci ile sanatın birleştirici gücünü arkasına yürütüyor çalışmalarını.
Sunuculuğunu oyuncu Sermet Yeşil’in üstleneceği Festival’ in açılış gecesinde Sinema Anadolu pek çok konuğa ev sahipliği yapacak. Bu sene İspanya, İzlanda, Ukrayna, Costa Rika, Hırvatistan, Malta, Meksika, Avusturya, Japonya, İran, Fransa, Çad Cumhuriyeti, Danimarka, Çekya, Hindistan, Birleşik Krallık, ABD, Venezuela, Almanya ve Türkiye’den filmlerle izleyiciyi buluşturacak Festival’ de, açılış filmi Parallel Mothers (2021) başta olmak üzere Kaçış/Free (2021), Clara Sola (2021) ve Özel/The Special (2021) filmlerinin de Türkiye prömiyeri 21. Eskişehir Uluslararası Film Festivalinde gerçekleşecek.
21 yılı geride bırakmış olsa da her zaman genç bir ruhla izleyicisiyle buluşan Eskişehir Uluslararası Film Festivali’nin bu özelliği ve kavuşma heyecanı bu sene Festival afişlerinde de kendini hissettiriyor. Usta fotoğraf sanatçısı Tamer Yılmaz’ ın imzasını taşıyan rengârenk afişler Aralık ayının soğuk havasında görenlerin içini ısıtacak. Onur Ödülleri bu yıl usta yönetmen Erdem Kral ile deneyimli oyuncu Nur Sürer’ e takdim edilecek. Emek Ödülleri ise Prof. Dr. Kadir Beycioğlu ile oyuncu ve seslendirme sanatçısı Tijen Par’ a verilecek. “Sinema Kültürüne Katkı Ödülü” de sinemamızın köklü yapım şirketlerinden biri olan Arzu Film’ e sunulacak. “Bir Nefes Daha” filmindeki rolüyle Hayal Köseoğlu ve “Cemil Şov” filmindeki rolüyle Ozan Çelik ise, “Yılın Performans Ödülleri” ne sahip olacaklar Festival’ in 21 yılı geride bırakacağı bu özel gecede.
Festivalin 3 Aralık akşamı Sinema Anadolu’da gerçekleşecek açılış törenine ben de konuk olacağım. Ve aynı gün doğum yapan iki annenin hikayesini anlatan Pedro Almodóvar imzalı İspanyol filmi Parallel Mothers’ ı (Paralel Anneler) keyifle izleyeceğim.
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…
*Otizmli Japon yazar
Kadına şiddet dünya genelinde en önemli toplum sağlığı ve insan hakları sorunlarından biri. Her yaş grubunda, etnik kökende, ırkta ve sosyo ekonomik düzeyde kadın, şiddet olgusuyla karşılaşabiliyor.
Fiziksel, sözel, cinsel, psikolojik ve ekonomik olarak sınıflandırılabilen şiddet, kadınları hem bedensel hem de ruhsal olarak etkilemeye devam ediyor. Şiddetin görünür en belirgin sonucu yaralanma ve hatta ölüm olabiliyor. Ayrıca depresyon, anksiyete bozuklukları, travma ile ilişkili bozukluklar ve sonuçta intihar riskindeki artış da ruhsal açıdan yine birçok kadının yaşamını tehdit ediyor.
Gazetelerde her gün en az bir kadın cinayeti vakası ile karşılaşıyoruz. Cinayet nedenleri ise çoğu zaman önem arz etmeyen ve çözülmesi mümkün olan sorunlar. Örneğin, uyurken eşi Sevgül Ulaşkın’ a bıçakla saldıran ve onu göğsünden ve kolundan bıçaklayarak yaralayan Ramazan Ulaşkın ifadesinde; “ilaçlarını düzenli kullanmadığı için eşinin kendisini uyardığını, bu nedenle olaydan bir gün önce akşam tartıştıklarını, sabah da uyurken onu bıçakladığını” söylüyor. Yıllardır psikolojik ve fiziksel şiddet gördüğünü söylediği eşinden boşanma aşamasında olan H.Ç. de, çocukları görme bahanesiyle geldiğinde eşinin kendisini yine darp ettiğini; can güvenliğinin olmadığını ifade ediyor. Eşi ise onun “çok sevdiğini bilmesine rağmen, ‘patlıcan oturtma’ yemeğini evlilikleri boyunca sadece 1 kez yaptığını, ekmek almaya, çöp atmaya çıkmadığını” ileri sürerek savunuyor kendisini. Bunlar yalnızca 24 ve 25 Kasım tarihli gazetelerden aldığım iki örnek; şükür ki, ikisi de ölümle sonuçlanmamış. Ölümle sonuçlanan vakalarda ise, ne yazık ki, şiddet mağdurunu dinleme şansımız yok.
Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet toplumsal ve küresel bir sorun. BM Kadın Birimi Ülke Direktörü Asya Varbanova dünyada her üç kadından birinin fiziksel ya da cinsel şiddete maruz bırakıldığını söylüyor. Covid-19 pandemisi ile kadınlara yönelik şiddet dünya genelinde artarken, şiddete maruz bırakılan kadınların çoğunun utanç, korku ve önyargılar yüzünden şiddeti raporlayamadıklarını ifade eden Varbanova; durumu ilgili mercilere bildiren kadınların oranının dünya genelinde %40’tan az olduğunu belirtiyor.
Kadınlara yönelik şiddetin özel ve ailevi bir mesele olduğu algısı ve şiddetin nereye ve nasıl raporlanması gerektiği hakkında bilgi eksikliği, şiddete tanık olanların sessiz kalmalarına neden oluyor. Kadınlara yönelik şiddete engel olmak için hepimizin haklarımızı ve mevcut şiddet ihbar mekanizmalarını bilmemiz gerekiyor. Ülkemizde İçişleri Bakanlığı’nca kadına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla hayata geçirilen “Kadın Acil Destek Uygulaması KADES”, bugüne kadar 3 milyona yakın kadın tarafından cep telefonlarına yüklenmiş bulunuyor. Şimdiye değin, uygulama üzerinden gerçekleşen ihbarların tamamına anında müdahale edilmiş durumda.
25 Kasım tarihi, 1999 yılında, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nca “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olarak ilan edilmiş bulunuyor. Bu özel günde, her yıl, ilgili sivil toplum kuruluşları konu ile ilgili farkındalık yaratmak amacıyla çeşitli etkinlikler gerçekleştiriyorlar.
Yanıp sönen ışıkları sayesinde birbirleriyle iletişim kuran ve karanlığı aydınlatan ateş böcekleri, BM Kadın Birimi’nin (UN Women) 2018 ve 2019 yıllarında gerçekleştirdiği Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddete Karşı Mücadele için 16 Günlük Aktivizm kampanyalarının ilham kaynağı olmuştu. BM Kadın Birimi 2019 yılında, kadın ve kız çocuklarının kamusal alanda maruz bırakıldığı şiddete dikkat çekme amacı ile “Karanlığı Aydınlat” ismini verdiği bir kampanya başlatmış; www.atesbocekleri.info sitesinde interaktif bir Türkiye haritası oluşturarak herkesi, yaşadığı kentte güvende hissetmediği noktalara birer ateş böceği bırakarak karanlığı aydınlatmaya davet etmişti. Birden fazla belediyenin, sonuçlarını kullanarak ateş böceklerinin yoğun olduğu noktalarda iyileştirme yaptığı “Karanlığı Aydınlat” kampanyası, 2020 Effie* Ödülleri’ nde Gümüş Effie Ödülü’ ne layık görülmüştü.
Birleşmiş Milletler Kadın Birimi’nin 2018’den bu yana Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddete Karşı Mücadele için 16 Günlük Aktivizm Programı ile bütünleştirdiği ateşböcekleri, bu yıl kadınlara yönelik şiddete tanık olanları aydınlatıyor.
Çağımızın en önemli sağlık sorunu olan kanser dünya genelinde artmaya devam ediyor. Dünyada her yıl giderek daha fazla kişinin ölümüne sebep olan kanser; yaş, cinsiyet, din, dil, ırk ayrımı yapmaksızın tüm insanları etkiliyor. Kanserde benzer seyir devam ettiği takdirde, 2040 yılında 29,5 milyon yeni vakanın ortaya çıkması bekleniyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) bir alt kuruluşu olan Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (International Agency for Research on Cancer- IARC) tarafından 15 Aralık 2020’de küresel kanser yüküne ilişkin en son tahminler yayınlandı. Çevrimiçi erişilebilmekte olan GLOBOCAN (IARC Küresel Kanser Gözlem Evi’nin bir parçası) 2020 veri tabanı, 185 ülkede 36 belli kanser türü ve 2020 yılı için birleştirilmiş tüm kanser türleri için sıklık ve yaşam kaybı oranı tahminlerini içeriyor. Bu veriler ışığında, küresel kanser yükünün 2020 yılında 19,3 milyon yeni vakaya ve 10 milyon yaşam kaybına yükseldiği bildiriliyor.
Dünyada her beş kişiden biri yaşamı boyunca bir kez kansere yakalanıyor. Her 8 erkekten ve her 11 kadından biri kanser nedeniyle yaşamını yitiriyor. Kanser teşhisi konduktan sonraki beş yıl içinde hayatta olan toplam kanser hastası sayısının ise, dünya genelinde (5 yıllık prevalans*) 50,6 milyon olduğu tahmin ediliyor.
Yeni tanı konulan kanser vakalarının %60’ından, kansere bağlı ölümlerin ise %70’inden fazlasından sorumlu olan 10 kanser türü bulunuyor. Dünya genelinde meydana gelen en yaygın kanser, kadın meme kanseri (yeni vakaların %11,7’si). Bunu sırasıyla akciğer kanseri (%11,4), kolorektal kanser (%10), prostat kanseri (%7,3) ve mide kanseri (%5,6) takip ediyor. Kanser nedeniyle meydana gelen ölümlerin başta gelen sebebi ise akciğer kanseri (toplam kansere bağlı ölümlerin %18’i).
Dünyada erkekler arasında en sık görülen kanser türü olan akciğer kanseri, kadınlarda üçüncü sırada yer alıyor. Akciğer kanseri dünya çapında ve ülkemizde kanserden kaynaklanan ölümlerin en yaygın nedeni. Sigara kullanımı ise akciğer kanserinin en sık görülen sebebi. Günlük içilen sigara sayısı, sigara içme süresi, sigaraya başlama yaşı, dumanı derin çekme ve alınan nikotin oranına bağlı olarak kanser gelişme riski artıyor. Sigara dumanında
4 binden fazla kimyasal ve 70’den fazla kanser oluşumuna neden olan madde bulunduğu biliniyor. Sigara dumanına pasif olarak maruz kalınması da akciğer kanseri riskini artırıyor. Kendileri sigara içmedikleri halde evde veya iş yerlerinde pasif olarak dumana maruz kalan kişilerde akciğer kanseri gelişme riski %20-30 oranında artıyor. Sigaranın bırakılması durumunda akciğer kanseri olasılığı zamanla azalıyor ve sigara bırakıldıktan 10-20 yıl sonra hiç içmemişlerin düzeyine yaklaşıyor.
Akciğer kanserini en sık rastlanan belirtiler;
Geçmeyen veya giderek kötüleşen öksürük