Paylaş
2017’nin bu ilk yazısına 2016 yılının tüm beklentilerimi karşılamış, tüm dileklerimi gerçekleştirmiş olduğunu söyleyerek başlayabilmek isterdim. Okuyanlarınız hatırlayacaktır, 1 Ocak 2016’da yayımlanan “2016’dan beklediklerim” başlıklı yazımda 2016 için ne gibi umutlar beslediğimi aktarmıştım sizlere. Ancak ne acıdır ki 2016 yılı ile ilgili umutlarımın bir teki bile gerçekleşmediği gibi, bu yazıyı kaleme aldığım 1 Ocak 2017 sabahına İstanbul Ortaköy’deki gözde bir eğlence mekânına düzenlenen saldırı haberi ile uyandım. 39 kişinin hayatını yitirmesine, 65 kişinin yaralanmasına neden olan bu saldırıyı esefle kınıyorum.
Geçtiğimiz salı günü Kas Hastalıkları Derneği’nin düzenlediği geleneksel yılsonu etkinliğine davetliydim. 12.00–16.00 saatleri arasında Avcılar Paşaeli Piknik Alanı, Gölpark Tesisleri’nde gerçekleşen etkinliğe kas hastaları ve yakınları, Dernek Yöneticileri ve Derneğin Gönül Dostları katıldılar. 2012 yılında başladığı çalışmalarını halen sürdürmekte olan Dernek Korosu Koro ES, 2013’ten bu yana kendisine eşlik eden Gönül Dostları Orkestrası ile birlikte sahne aldı bu özel günde.
Gönül Dostları Orkestrası, dördü görme engelli olmak üzere yedi kişiden; Koro ES ise, sekizi tekerlekli sandalyede olmak üzere dokuz kas hastası, iki diyaliz hastası, bir görme engelli ve üç hasta yakınından oluşuyor. Koro’yu görme engelli şef Yusuf Basmacı yönetiyor.
Tekerlekli sandalyeye bağımlı kas hastaları etkinlik alanına özel araçlarla getirilmişlerdi. Bu konuda Kas Hastalıkları Derneği’ne bazı belediyelerden de destek gelmişti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere destek veren tüm belediyelerimize şahsım ve tüm kas hastaları adına yürekten teşekkür ediyorum. Zira bu hastalar özel araç desteği alamadıklarında evlerinden çıkamıyorlar. Evlerinden çıkamadıkları için de sosyalleşmeleri mümkün olamıyor. Oysaki hayata bağlanabilmeleri için sosyalleşmeleri şart.
Tekerlekli sandalyelerinde piste çıkan kas hastalarının dansları çok etkileyiciydi. Özellikle Dernek Başkanı Prof. Dr. Coşkun Özdemir’in kendilerine katılmasının ardından mutlulukları yüzlerinden okunabiliyordu.
Kas hastalıkları, ne yazık ki, ilerleyici ve tedavi olanağı bulunmayan hastalıklar. Bu yüzden hastaların hayatları zorlu bir mücadele içinde geçiyor. Kas Hastalıkları Derneği üyelerinin sosyal hayata katılımlarını ve hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmamalarını sağlamak amacıyla onların özgüvenlerini arttırmaya ve hayata daha sıkı tutunmalarını sağlamaya çalışıyor. Önde gelen diğer amaçlarını gerçekleştirmek için çaba verirken, bu konudaki çalışmalarından da ödün vermemeye uğraşıyor.
Eve dönerken hayatın ne olduğunu, yaşanmışlığın ne anlama geldiğini tartıştım kendi içimde. Sonunda, hayatın yaşadığımız anların belleğimizde bıraktığı izler bütünü olduğuna karar verdim. İnanıyorum ki, hatırladığımız zaman bizi gülümsetecek güzel anılar biriktirmek yaşamımızı daha anlamlı kılacak. Ve yine inanıyorum ki, 27 Aralık tarihinde gerçekleşen etkinliğin bıraktığı olumlu izler kas hastalarının belleklerinden hiçbir zaman silinmeyecek.
Gençlik yıllarımda katılmış olduğum, Sevk ve İdare Derneği’nce düzenlenmiş olan bir seminerde Sayın Ergun Zoga’dan etkileyici bir hikâye dinlemiştim. Pandora’nın Kutusu adlı bu hikâye, mitolojik bir karakter olan Pandora’ya hiç açmaması şartı ile verilmiş bir kutu ile ilgiliydi. Ancak Pandora, kutunun içinde ne olduğunu çok merak ediyor ve hiç olmazsa göz ucuyla bakabilmek için kutunun kapağını hafifçe aralıyordu. Pandora’nın araladığı kapaktan dışarıya arka arkaya kuşlar uçmaya başlıyordu. Pandora her ne kadar kutunun kapağını kapatmaya çalışsa da, tek bir kuş haricinde bütün kuşlar kutudan çıkmayı başarıyordu. Tam o sırada Pandora’ya kutuyu veren bilgenin sesi duyuluyordu: “Ne yaptın sen? Kaçanlar; ebedi hayat, koşulsuz sağlık, hiç sona ermeyen gençlik, ebedi güzellik ve sınırsız zenginlik kuşlarıydı. Tuta tuta tek bir kuş tuttun… Umut kuşu… Şimdi insanlar bir ömür boyu bir umudun peşinden koşup duracaklar…”
İşte bu yüzden silahların değil dillerin konuştuğu bir ülkede yaşama umudum 2016 yılında gerçekleşmemiş olsa da, 2017’ye de aynı umutla giriyorum. Ayrıca, 1 Ocak 2016’da yayımlanan “2016’da beklediklerim” başlıklı yazımda dile getirdiğim tüm diğer dileklerimi de yineliyorum.
Dilerim 2017 hem ülkemize hem de dünyaya barış ve huzur getirir…
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…
Paylaş