Turizm bakanına kızmayın. Bütün suç hain turistlerde. Adamlar sadece Türkiye'ye gelmemekle kalmıyor, hiçbir yere gitmiyorlar. Yok orman yangınıymış, Dünya Kupası kalabalığıymış, ekonomik durgunlukmuş; böyle fasaryadan nedenlerle durup dururken rezervasyonlarını iptal ediyorlar. Türkiye'ye neden beklenenden az turist geldiğini tam olarak bilemediğim için, açıyorum Internet'te Alman Dışişleri Bakanlığı'nın turistik akıl-fikir sayfalarını. Almanların Türkiye'ye gelmesini engelleyen muhtemel nedenleri bulmaya çalışıyorum. Terörle mücadeleye sahne olan malûm bölgeler ve olası tehlikeler sayılıp döküldükten sonra şu uyarı yapılıyor: ‘‘Antalya çevresindeki turistik beldelerde de Türkiye'nin diğer tatil merkezlerinde de yüzde yüz güvenlikte sayılmazsınız.’’Sonra Alman basınında çıkan anketlere bakıyorum. Seyahete çıkmaktan vazgeçenler türlü neden sayıyor, ancak terör tehlikesinden kesinlikle söz etmiyorlar. Yani Almanların kafasında güvenlikle ilgili bir sorun yokmuş gibi görünüyor. Gerekçeler daha çok yolculuğun yarattığı stres ve tatili evde geçirmenin faydaları üzerinde yoğunlaşıyor. Alman Dışişleri Bakanlığı'nın uyarısı konusunda alınganlığın lüzumu yok. Benzer uyarılar Amerika için de geçerli. Örneğin şöyle bir uyarı dikkat çekiyor: ‘‘ABD'de silahlı saldırıya uğrarsanız, sakın kendinizi savunmaya kalkışmayın!’’ Sonra ‘‘Çocuklarınızı plajda çıplak gezdirmeyin!’’ şeklinde bir cümleye rastlıyorum. Uyarının amacı, Amerikan plajlarının büyük bölümünde çıplaklığın yasak olduğunu hatırlatmak. Ama, sanki Alman çocuklarını Amerikan sapıklarından koruma içgüdüsü ağır basıyormuş gibi geliyor bana.Gerçekten de Florida'daki adli kayıtlara bakarsanız, her sezon en az iki-üç Alman turist tecavüze uğrayıp boğazlanıyor. Ama şu anda Almanları Florida'ya gitmekten alıkoyan neden tecavüz tehlikesi değil, orman yangınları. Yangınların saldığı smog bazı plajları, örneğin Daytona Beach'i etkilediği için astım hastaları bölgeye gitmemeleri konusunda özellikle uyarılıyor. Aynı durum İspanya, İtalya ve Yunanistan için de geçerli. Orman yangınları yüzünden turist sayısında azalma var. Almanların yanı sıra İngilizler de yangınlardan kaçıyor. Fransa ise kupa günlerini geleneksel turistlerinden yoksun bir şekilde geçirdi. Holiganlardan kaçan kaliteli müze ve saray gezicileri Fransa'nın semtine uğramadılar. Geçtiğimiz yıl 62.4 milyon turisti ağırlayarak dünya sıralamasında İspanya ve ABD'nin önünde birinci olan Fransa büyük ihtimalle geçen yılki rakamı tutturamayacak. Çünkü Japonlar, ülkedeki ekonomik durgunluk nedeniyle bu yıl dünyaya yayılma seferlerine ara vermiş bulunuyorlar. Yani Paris'e gittiğiniz takdirde Fransız başkentini Tokyo zannetmeniz için hiçbir neden yok. Japonların yanı sıra Almanlar da dünya turizmine kazık atmaya iyice kararlı görünüyorlar. Die Welt Gazetesi'nde yayınlanan bir haberde, dünyanın gezmeye en meraklı ulusu olan Almanların bu yıl geçtiğimiz dönemlere oranla çok daha az rezervasyon yaptırdığı belirtiliyor. Habere göre Almanların önemli bir bölümü, ‘‘Seyahate çıkmanın en iyi tarafı yeniden eve dönmek’’ şeklinde görüş belirtiyor. Yan sütunda yer alan ankette de görüleceği üzere Almanlar turist muhabbetinden fena halde sıkılmış. Ankete katılan Almanların tamamı yabancı ülkelerdeki içme sularından korkuyor. Ama, ne yazık ki bu tehlikeyi bertaraf edebilmek için İngiltere Kraliçesi İkinci Elizabeth olmaları gerekiyor. Çünkü Majesteleri, görev icabı yurtdışına çıkmak zorunda kaldığı zaman yanına bir ton içme suyu alıyormuş...Evde tatilin faziletleri Ankete göre Almanlar seyahate çıkmamak için yığınla bahane ileri sürüyorlar. İşte bunlardan birkaçı:Yurtdışı hastalık sigortası ve yığınla aşı yaptırmak, hastalık halinde helikopter getirtmek için önceden önlem almak zorunda kalmazsınız.Charter uçağının kaç yaşında olduğunu, pilotun becerilerini düşünmeniz gerekmez. Bavullarınız yanlışlıkla Bangkok'a gitmez; uslu uslu gardrop üstünde durur.Yabancı bir ülkenin paralarını ezberlemek için uğraşmazsınız. Ayaklarınıza kum kaçmaz. Güneş ışınlarından korunmak için bilmemkaç faktörlük yağ sıvanmanız, plajda yer kapmak için şafak sökerken şezlonga havlu döşemeniz; otel, lokanta ve kaptan masalarını düşük seviyeli insanlarla paylaşmanız gerekmez. Evde oturur, mis gibi sinemanıza gidersiniz. Hem herkes yolculuğa çıktığı için park yeri bulmanız da zor olmaz.Gazetelerinizi gününde okur, otobüsten indiğinizde tuhaf figürler, şiş, lokum ve tespih satan adamların hücumuna uğramazsınız. Lokantalarda önünüze çıkarılan turistik mönülere içerlemez, garson hesabı şişirdiği için kızmazsınız. Hiç de ilgi çekici olmayan kilise, cami, manastır ve tapınaklar karşısında hayranlık belirtmek, bilmemhangi prens ya da piskoposun hangi taşın altında yattığını öğrenmek zorunda kalmazsınız.Sanki turist değilmiş gibi davranmak zorunda kalmazsınız.