Demir Perde'nin kalkmasından sonra önlenemez bir ivmeyle yayılan Amerikan tarzı kapitalizm, piyasalarda yaşanan depremle birlikte duraklama dönemine girdi. Üstelik dünya, kriz giderici tek bir lidere bile sahip değil. Herkesin kendi kişisel krizleri ve hesapları var. Dünya ekonomisini seçilmişler değil, bürokratlar ve güç simsarları yönetiyor. BUSINESS Week'e göre globalleşme bu depreme rağmen devam edecek ama, iki adım ileri bir adım geri şeklinde. Yani globalleşmenin şu andaki seyri biraz Mehter yürüyüşünü andırıyor. Ve bu yürüyüşü birer adım ileriye götürmek için kimse parmağını kımıldatmıyor. Monica kurbanı Bill Clinton bugünlerde ekonominin adını bile anmıyor; Boris Yeltsin ekonomik çöküşün yanı sıra müthiş bir siyasi kaosla boğuşuyor. Japonya'da yeni Başbakan Keizo Obuchi bankalar krizini yönetmeyi beceremiyor; muhalefet engeli yüzünden vergi reformuna el atamıyor. Yatırımcı ise dolara kaçıyor.Alman Helmut Kohl ise 27 Eylül'deki kritik seçim için kampanya yaptığından ekonomiyle hiç ilgilenmiyor. Daha da beteri, seçmen zor zamanda nasıl olsa iktidara oy verir diye bu krizden yararlanmayı bile düşünüyor. Japon lider, İngiliz Tony Blair'i telefonla arayarak acil bir zenginler zirvesi toplanması için ricada bulunuyor ama, ABD, İngiltere ve Almanya bu talebi reddediyor. Çünkü kimsenin krizi çözecek bir reçetesi bulunmuyor. Böylece para kuruluşlarının başındaki bürokratlar idareyi ele alıyor.Örneğin ABD Merkez Bankası Başkanı Alan Greenspan; Amerikan faiz oranları veya genel ekonomi politikasıyla ilgili aldığı tek bir karar piyasalarda ani reaksiyonlara yol açıyor. Ve Başkan Clinton'ın Greenspan üzerinde çok az kontrol yetkisi bulunuyor. Bir yandan doların güçlenmesi, diğer yandan piyasaların verdiği ani tepkiler nedeniyle Greenspan gün geçtikçe güçleniyor. Greenspan hemen yarın doları korumak için faiz oranlarını artırmaya kalksa, birçok ülkenin iflasa sürüklenmesi işten bile değil.GÜÇ SİMSARLARI IMF Başkanı Michel Camdessus de seçilmemiş patronlar arasında yer alıyor. Uluslararası Para Fonu durmadan reçete çiziktiriyor. Son bir yıldır Asya, Latin Amerika ve Doğu Avrupa hükümetleriyle görüşmelerde bulunan IMF, verdiği toplam 140 milyar dolarlık krediyle bu ülkelerin reform politikalarını yönlendiriyor. Ödeme güçlüğü içindeki bankaların kapatılması, rekabetin artırılması, kamu harcamalarının azaltılıp vergilerin yukarı çekilmesi için baskı yapıyor. Ancak Tayland gibi IMF buyruklarına harfi harfine uyan ülkelerde bile durum daha da kötüye gidiyor. Tasarruf önlemleri yüzünden şirketler batıyor, durgunluk yayılıyor. Güney Kore'de ekonomi giderek küçülüyor.Önümüzdeki 4 Ocak 1999 günü, yani borsaların yeni yıldaki ilk işlem gününde Avrupa da güçlü bir isimle tanışacak. Avrupa Merkez Bankası'nın başkanlığına seçilen Hollandalı Wim Duisenberg, AB'nin para birimi Euro'nun efendisi sıfatıyla işbaşı yapacak. Seçimle değil, liderlerin uzlaşmasıyla başkanlığa getirilen Duisenberg, Euro'nun dolaşıma çıkacağı 4 Ocak'tan itibaren Avrupa ekonomisinin en yetkili ve etkili şahsiyeti olacak. Dünya bu güne kadar hiçbir zaman yeryüzü coğrafyasına bu denli yayılmış bir depresyon yaşamadı. Amerikalı ekonomistler finansman krizinin daha da beter aşamalara geleceği kehanetinde bulunuyor. Hatta dünyanın 21'inci Yüzyıla girerken, Avrupa ve Amerika'yı da içine alan görülmemiş bir durgunluk dönemiyle tanışacağı söyleniyor.‘‘Dünyanın acele tarafından iyi bir habere ihtiyacı var, hem de çabuk’’ diye yakarıyordu geçenlerde Wall Street Journal, Bu şartlar altında o iyi haber biraz gecikecek galiba...