New York'taki medya dünyası son günlerde bir kitaba kilitlenmiş durumda. Kitabın adı, ‘‘Tina ve Harry Amerika'ya Gidiyor’’. Kahramanları, çok yakın geçmişe kadar New York'un en güçlü ve parlak çifti olarak görülen Tina Brown ile eşi Harry Evans.
İngiltere'den ithal bu iki ünlü yayıncının ihtiraslı yaşam öyküleri, hiç duyulmamış sırları bu kitapta ortalığa seriliyor. Son zamanlarda başarısızlıkları nedeniyle çaptan düşen çifte için için kin besleyen bütün medya şahsiyetleri Brown ve Evans'la ilgili kötü anılarını kitabın yazarına anlatmış.
HOŞ görünümü ve başarılı kariyeriyle baş döndüren Tina Brown, bir gün konyak üreticisi J&F Martell'in genel müdürü Andrew Smith'le bir toplantıda buluşuyor.
New York'un en başarılı medya yöneticisiyle yapacağı toplantıya heyecan içinde giden Smith, o dönemde Vanity Fair'in genel yayın yönetmeni olan Brown'ı karşısında kıllı bacaklarıyla görünce dehşete kapılıyor. ‘‘Vanity Fair gibi prestijli bir dergiden bakımlı bir hanımefendi beklerken kıllı bacaklarla karşılaştım. Üstelik bir de naylon çorap giymişti. Yamyassı olmuş, yol yol kılları berbat görünüyordu’’ diyor.
Judy Bachrach'ın kaleme aldığı, Simon&Schuster'in yayınladığı kitapta bu tür pis ve kötü niyetli ayrıntılar var. Yazar Bachrach Vanity Fair'de çalışıyor. Yani, Tina Brown'ın 1999 yılında çok sükseli bir şekilde yayın hayatına soktuğu Talk dergisinden bir önceki iş yeri.
Bachrach,Tina ile Harry'nin ülkenin en korkunç çifti olduğunu, çünkü rakip kuruluşlarda çalışıp, birbirleriyle düello yapan kalemleri kontrol ettiklerini yazıyor. Tina'nın işindeki başarısını, ünlüler, yıldızlar ve iş adamlarıyla kurduğu ilişkiler sayesinde yakaladığını anlatıyor. ‘‘Yüksek topuklu Stalin’’ diye anılan Tina'yla birlikte çalışanların, ağır hakaretlere uğradığını ve kadının şerrinden kaçıp tuvaletlerde ağladığını anlatıyor.
Güçlü çiftin rakip yayın organlarında birbirlerinin çıkarlarını gözettiği de kitapta yer alıyor. Örneğin Evans New York Daily News adlı tabloid gazetenin editörüyken, Disney'in Başkanı Michael Eisner'in şirket içinde yaşadığı sıkıntılarla ilgili bir yazıyı alıp baştan sona değiştiriyor. Çünkü Disney, Tina Brown'un yayınladığı Talk dergisinin sahiplerinden biri. Evans, tamamen değiştirdiği yazıda Michael Eisner'i Tarzan'a benzetiyor ve ‘‘O hala ormanlar kralı’’ diye başlık atıyor.
Bu tür iktidar oyunlarıyla ilgili ayrıntılar tamam da, neden önemli olduğu pek anlaşılamayan bazı unsurlar da var kitapta. Örneğin 47 yaşındaki Tina Brown'ın yıllar önce Dudley More ve Martin Amis ile aşk yaşamış olması. Ve o günlerde Sunday Times genel yayın yönetmeni olan Harry Evans'a ilk görüşte aşık olduğunu söyleyip, ‘‘Tanrım o bütün zamanların en seksi genel yayın yönetmeni’’ demesi ve sonra da kendisinden 25 yaş büyük olduğu halde evlenmesi. Evans'ın da Sunday Times'ta çalışan Barones Sheri de Borchgrave ile aşk yaşamış olması.
YÜKSELİŞ VE DÜŞÜŞ
Tina ile Harry'nin 1984'te başlayan Amerika macerası gerçekten çok etkileyici bir öykü. Tina Brown'ı, ilk sayısında Hillary Clinton'ı kapak yaptığı Talk dergisinin yayın hayatına atıldığı 1999 günlerinden tanıyoruz. Dergiye muhteşem bir partiyle start veren Tina Brown'ın parlak kariyeri dünya basınına günlerce konu olmuştu.
Tina'nın eşi Harry Evans, Rupert Murdoch'un satın almasından sonra Sunday Times'ı bırakıyor, ABD'nin ünlü Random House Yayınevi'ne başkan sıfatıyla transfer olup büyük güç ve iktidara kavuşuyor.
Tina kariyerine İngiltere'nin ünlü Tatler dergisinde editör olarak başlıyor ve tirajı beş katına çıkarıyor. Sonra ABD'de Vanity Fair'de de aynı başarıyı gösteriyor. 1993 yılında Vanity Fair'den ayrılıp The New Yorker'ın genel yönetmenliğine geçiyor. The New Yorker'ı cinsellikle salçalamaya kalkınca eleştirilere hedef olmakla birlikte, bazı okurlar 74 yıllık derginin yaşadığı değişimi beğeniyorlar. Ancak derginin hisse fiyatları ağır ağır düşüşe geçince 1998 yılında Talk dergisini çıkarmak üzere burayı da terkediyor.
Bachrach şöyle yazıyor: ‘‘Tina lüks bir otomobil gibiydi. Çok güzel bir dizayna ve parlak bir cilaya sahipti. Onu kullanmak pahalı bir işti, yuttuğu her doları hakediyordu. Ancak bir zaman sonra motor problemleri çıkarmaya başladı.’’
Şimdi Talk dergisi, hayli kalabalık olan dergi piyasasında kimlik sahibi olabilmek için mücadele veriyor.
Evans ise Random House'dan sonra US News dergisinin editörlüğünden de ayrılıyor ve şu anda sadece The Week dergisinin Amerika baskısında danışman olarak görev yapıyor. Yani şöhret basamaklarını çok hızlı tırmanan çift kariyerlerinde inişe geçiyor.
Bir dönem Tina ile Harry'nin ayağına basmamak için dikkat kesilen medya bu düşüşle birlikte tırnaklarını çıkarıyor. Hatta bir dönem Tina Brown'la çok sık birlikte görünen Hillary Clinton'ın bile onun için ‘‘Tina gazeteciliğin abur cuburudur’’ dediği söyleniyor.
Bachrach'ın kitabı da intikama son noktayı koyuyor.