Kesilen kesildi. Artık tartışmayı da daha fazla uzatmanın alemi yok. Ama, bir dahaki sefere kurban kesmemek için o kadar çok neden var ki. Üstelik bunlara dini nedenler de dahil.
Çünkü, usullere uygun kesim olsa da, modern hayvancılık sanayii, hayvanın etini haram kılabilecek kadar zalim. Kuran'ın doğrudan kurban kesmeyi emretmediği yorumu ise ayrı bir neden. Hayvan hakları savunuculuğu da iyi bir neden olabilir pekala. Ve tabii biyolojik nedenler: Biz insanlar etobur olarak yaratılmış değiliz. En büyük hayvan hakları örgütü PETA bünyesinde faaliyet gösterip kurban kesimine karşı çıkan, hatta vejateryenliği savunan Müslüman din adamları da var.
HAC sırasında her yıl 1.5 milyon hayvan kesiliyor. Bunlar Suudi Arabistan'da yerden bitmediği için önemli bir bölümü ithal ediliyor. Avustralya ve Yeni Zelanda'dan gemilerle yüz binlerce koyun getiriliyor. Koyuncuklar tıklım tıkış, aç ve susuz, büyük eziyetler çekerek ulaşıyor Cidde'ye. Bir kısmı yolda hastalıktan ve sıcaktan, bazıları da diğerlerinin altında kalıp ezilerek ya da boğularak ölüyor.
Mekke'ye vasıl olanlar nasıl emrediliyorsa öyle kesiliyor. Ancak 1.5 milyon hayvanın sadece 600 bin kadarı İslam Kalkınma Bankası aracılığıyla yoksul ülkelere ulaştırılıyor. Geri kalanlar kesilip atılıyor, telef oluyor. Yani sadece kan akıtılmış oluyor ki, kurban kesmekte amaç bu değil.
Bir de kavurma yapılıyor. Hüseyin Hatemi Hoca'nın dediği gibi bayram, kavurma şölenine dönüşüyor.
İşte Yeni Zelanda'dan başlayarak Mekke'ye uzanan bu yolculuk sonunda, kesilen hayvanın etini ‘‘helal’’ kılan tek bir unsur yok. Çünkü hayvanın bayıltılmadan kanının akıtılması yetmiyor, eziyet çektirilmeden yetiştirilmesi ve nakliyesi gerekiyor. Birbirlerinin gözünün içine bakarak kesilmeleri de cabası.
BÖYLE KESMEK HARAM
En büyük uluslararası hayvan hakları örgütü PETA bünyesinde faaliyet gösterip kurban kesimine karşı çıkan, hatta vejateryenliği savunan Müslüman din adamları var. www.islamveg.com adlı sitede İslam ve vejetaryenliğin uyum içinde olabileceğini göstermeye çalışıyorlar. Onlardan biri de Ali Muttaki. Kurbana İslami Bakış Açısı başlıklı makalesinde hacda yapılan kesimlerin tamamen haram olduğunu savunuyor. Çünkü İslam yasalarına göre hayvanların yetiştikleri ortamda ve iyi muamele görerek kesilmeleri gerekiyor.
Oysa hacda kesilen hayvanların yetiştirilmesi Yeni Zelanda'nın ekosistemine zarar verdiği gibi, barbarca koşullar altında nakledilmeleri de insanlığa sığmıyor. Yani 1400 yıl önce varolmayan koşullar ortaya çıkıyor. 1400 yıldır süregelen gelenekleri kitabına uydurmak artık imkansızlaştığı için demek ki, günün koşullarına uymak gerekiyor. Bunun da yolu kurban kesmemekten geçiyor.
Muttaki'ye göre Kuran'da hayvanların insana sunulması tamamen bir zaman ve mekan sorunu. Çöllük arazide insanın hayatta kalabilmesi için doğal ortamındaki canlılardan yararlanması gerekiyor. 1400 yıl öncesinin Arabistan'ında dört ayaklılardan başka yiyecek bulunamayacağı da malum. Kuran, insana hayvanın etini helal kılarken, o masum yaratıklar için olabilecek en iyi koşulları düzenliyor.
Muttaki de, Kuran'da kurban kesiminin doğrudan emredilmediğini savunuyor. Buradaki kurban ‘‘fedakarlık yapmak’’ anlamına geliyor. Yani Allah'ın nimetlerini, içinde yaşadığı toplulukla paylaşmak. Ancak modern dünyada bu ritüel anlamını yitiriyor, lüzumsuz bir kan gölüne ve çevre katliamına neden oluyor. Etin kalp hastalıklarına yol açtığını da belirten Muttaki, son araştırmalara göre vejetaryenlerin çok daha sağlıklı insanlar olduğunu söyleyerek sözü bağlıyor. Ama dünyada vejetaryenlerin en az çıktığı grubu Müslümanlar oluşturuyor.
PEYGAMBERİ DİNLEMİYORLAR
Çağdaş İslam alimlerinden B.A. Masri de, İslam'ın hayvanlara bakış açısını anlattığı Islamic Concern for Animals adlı kitabında Müslümanların, Hz.Muhammed'in hayvanlara iyi muamele konusundaki öğütlerine kulak vermediklerini söylüyor. ‘‘Eğer hayvanlar yetiştirilirken, nakledilirken, kesilirken ya da genel olarak zulme uğruyorsa, onların etini yemek haramdır. Kesimde kurallar sıkı sıkıya gözetilse de, hayvan herhangi bir eziyete uğradıysa, eti bize yasaktır’’ diyor.
Aslında etobur değiliz
Çok paradoksal bir durum ama, gerçek. İnsan beyni, atalarımız ot yemeyi bırakıp etoburluğa geçtikten sonra gelişmeye başlamış. Ancak insan biyolojik olarak bir etobur olarak yaratılmamış.
Eti çiğ olarak yiyemeyen yegane canlılarız. Avlanmak için pençelerimiz, kesici dişlerimiz yok. Silahlarımız olmasa, bırakın yemeyi, herhangi bir hayvanı alt etmemiz bile mümkün değil. Sindirim sistemimiz, etobur hayvanlarınkinden kat kat uzun. Otobur geyiklerinkine benzer bir yapısı var.
Washington'daki Worldwatch Enstitüsü uzmanlarından Brian Halweil, antropolojik göstergelere göre insanda yoğun bir et tüketme arzusunun olmaması gerektiğini söylüyor. Et tüketimi daha çok kültür ve çevreyle ilgili bir olgu. Örneğin Eskimolar, yaşadıkları doğal ortam gereği dirhem yeşillik yiyemiyor. Ancak insanın sindirim sistemi lif oranı yüksek yeşil besinleri tüketmeye daha uygun görünüyor. İnsanda ortaya çıkan kalp rahatsızlıkları ve kanser gibi hastalıklar da büyük ihtimalle aşırı et tüketiminden kaynaklanıyor.