Keşfedecek ne kaldı

Ayşe Özek KARASU
Haberin Devamı

Acaba dünya üzerinde, ya da evrende keşfedecek birşey kaldı mı? Bu alanda iki bilim yazarı arasında ilginç bir tartışma hüküm sürüyor. John Horgan, insan aklının sınırları nedeniyle artık hiçbir keşif yapılamayacağını söylüyor. John Maddox ise tam tersini iddia ediyor.

SIR Edmund Hillary, 1953 yılında Sherpa Tenzing Norgay'la birlikte Everest'in zirvesini fethetmişti. Yeni Zelandalı Hillary, bütün kaşifler gibi serüvenci bir ruh taşıyordu.

Oğlu Peter Hillary de maceracı. Geçenlerde iki arkadaşıyla birlikte Güney Kutbu'na 3 bin km'lik yolculuğa çıktı. Ama baba Hillary'ninki gibi bir keşif yolculuğu değil bu, sadece macera. Daha doğrusu bir rekor denemesi. Hiçbir lojistik destek almadan, yani sadece yola çıktıkları olanaklarla 100 gün içinde hedefe ulaşıp, sonra da çıkış noktası olan Yeni Zelanda'ya ait Scott Üssü'ne dönecekler. Peter Hillary, Jon Muir ve Eric Philips'ten kurulu ekip amacına ulaştığı takdirde bir ilki gerçekleştirmiş olacak. Ama, o kadar. Keşif filan yapılmayacak.

Çünkü artık kutuplarda keşfedecek hiçbir şey kalmadı. Kutupların haritası santimi santimine belli. Sıfırın altında bilmemkaç derecede yeni bir canlı türüne rastlamak da mümkün değil.

Acaba? Acaba gerçekten yeryüzünde, ya da evrende keşfedecek hiçbir şey kalmadı mı?

İşte bu acaba sorusu bilim dünyasında şiddetli bir tartışmanın da merkezini oluşturuyor. İki rakip düşünce kıran kırana çatışıyor. Küçük bir grup bilimin sınıra ulaştığını, artık keşfedecek birşey kalmadığını savunuyor. Çoğunluğu oluşturan kesim ise insanın geleceğe yazılı keşifleri önceden göremeyeceğini; yani keşiflerin asla bitmeyeceğini düşünüyor.

Bu tartışmada birinci grubun sözcülüğünü Amerikalı bilim yazarı John Horgan yapıyor. Horgan iki yıl önce yayınladığı ‘‘The End of Science’’ (Bilimin Sonu> adlı kitabında şunu iddia ediyordu: İnsanın kökeni, yaşamın oluşumu ve evrenle ilgili bütün sorunlar çözümlendi; atomun yapısı, genlerin ne işe yaradığı, elementlerin büyük patlamada nasıl oluştuğu keşfedildi ve geriye sadece ortaya çıkan tablonun rötuşları kaldı.

Keşiflerin sonsuzluğunu savunan grubu ise diğer bir bilim yazarı John Maddox temsil ediyor. Uzun yıllar boyunca İngiliz Nature dergisinin editörlüğünü yapan Maddox geçenlerde ‘‘What Remains To Be Discovered’’, (Keşfedecek Ne Kaldı) adlı kitabını yayınladı. Maddox, öncelikle bilginin haritasını çıkarıyor; bu haritanın içindeki kocaman kocaman boşluklar, bilimin keşfedemediği alanları gösteriyor. Maddox, bu boşlukların dolup dolmayacağını kimse önceden göremez diyor.

Horgan'a göre yanıtı bulunamayan sorular tabii ki var. Evrende başka uygarlıkların bulunup bulunmadığı, insan aklının nasıl işlediği, zaman kavramının esasıyla ilgili sorular halen cevabını bulabilmiş değil. Ancak bunlar sonsuza kadar sır olarak kalmaya mahkum, çünkü insan aklı ve doğa bilimleri bu esrarı çözebilecek kapasiteye asla ulaşamayacak.

Geçenlerde Horgan ve Maddox, New York'taki bir tartışma oturumunda karşı karşıya geldiler. Horgan özetle şunu söylüyordu: ‘‘Şu anda hayatta bulunan kuşak bilimsel ilerlemenin patlama çağına tanık oldu, bu nedenle de çok doğal görünen bu sürecin sonsuza kadar devam edeceğini sanıyor.’’

Olabilir ama, hiç belli olmaz.

Amerikalı fizikçi Albert Michelson 1894 yılında bilimin sonuna gelindiğini iddia ediyordu. Artık icat olunup keşfedilecek hiçbir şey kalmamıştı. Ama, 10 yıl sonra Albert Einstein, izafiyet teorisiyle fiziğin en büyük devrimini gerçekleştirdi. Hem de Michelson'un bıkıp usanmadan yinelediği ışık hızı ölçümleri sayesinde.

Yazarın Tüm Yazıları