Fıkralı kriz yönetimi

Ayşe Özek KARASU
Haberin Devamı

O umutsuz an geldi çattı. Ruslar da sonunda kendini mizaha verdi. Çünkü ağlanacak hallerine gülmekten başka çare kalmadı. Ekonomik kriz ortamında yapacak hiçbir şey olmadığı için, hayatın giderek ağırlaşan yükünü esprilerle hafifletmeye çalışıyorlar şimdi.

Bizim Moskova Temsilcisi Nerdun Hacıoğlu ile hergün telefonda konuşuyoruz. Kendisi de bir kriz mağduru olan Nerdun, geçeceği haberlerle ilgili bilgileri verdikten sonra tam telefonu kapatacakken, ‘‘Dur sana son fıkraları anlatayım’’ diyor.

‘‘Yeltsin ile Clinton arasındaki fark nedir?’’ diye soruyor. Tabii cevabı kestirmek o kadar kolay değil. Yanıtı Nerdun veriyor:

‘‘Clinton sadece Monica ile oral seks yaptı. Yeltsin ise bütün Rus halkıyla.’’

Bir diğer rivayete göre Clinton'ın Moskova'ya yaptığı destek ziyareti sırasında Yeltsin'le arasında şöyle bir diyalog geçiyor:

Clinton: Size milyarlar vereceğim.

Yeltsin: Dolar mı?

Clinton: Hayır.

Yeltsin: Ruble mi?

Clinton: Hayır. Monica'ya verdiğimden bir milyar tane...

Rublenin tepetaklak gitmeye başladığı ağustos ayından beri fıkraların ardı arkası kesilmiyor. İşyerleri kapanıp, enflasyon tırmandıkça, raflar boşaldıkça fıkraların sayısal dozu da şiddetleniyor.

Bir işadamı batmak üzere olan bir arkadaşını arayıp, ‘‘Nasılsın?’’ diye soruyor. Karşı taraf, ‘‘Çok iyiyim’’ yanıtını verince özür diliyor; ‘‘Pardon, yanlış numara.’’

Adamın biri bankaya gidip, ‘‘Sizde hesap açtırmak istiyorum. Kime başvurmalıyım?’’ diye soruyor. Memur yanıt veriyor: ‘‘Ruh doktoruna.’’

Geçen 7 Ekim'de ülkeyi baştan sona saran sokak gösterileriyle ilgili siyasi analizlere göre ‘‘Yeltsin istifa’’ diyerek meydanlara dökülenler artık kaybedecek hiçbirşeyleri kalmayan alt gelir grupları; yani Rusya'nın en umutsuz kitleleriydi. Katılım da sendikaların beklediği rakamların altında kaldı. Çünkü orta sınıf siyasal ve sendikal örgütlenmelere inancını tamamen yitirmiş durumda. Ayrıca eski tüfekler sokaklara dökülüp git dedi diye Yeltsin'in gitmeyeceğinin de farkındalar.

Alkolizm ve sağlık sorunları bulunan Yeltsin'e ince bir alayla yaklaşan esprilerden de anlaşılıyor bu durum. Rus halkı Yeltsin gitsin istiyor ama, Başkan'ın mazereti var. Televizyona çıkıp halkına sesleniyor: ‘‘Görevden çekilmiyorum. Bir yere gitmiyorum. Çünkü artık yürüyemiyorum...’’

Başka bir sefer Boris Yeltsin yine TV'de konuşuyor: ‘‘Sevgili vatandaşlarım yıllardır derin bir uçurumun kenarında duruyorduk. Şimdi ise ileriye doğru çok büyük bir adım attık.’’

Yeltsin Moskova dışındaki köylerden birini gezerken lağım çukuruna düşüyor. Yardımına koşan köylü kendisini çıkarınca, ‘‘Lağım çukuruna düştüğümü kimseye söyleme sakın’’ diyor. Köylünün yanıtı şöyle oluyor: ‘‘Siz de, sizi çukurdan çıkardığımı kimseye söylemeyin.’’

Rusların rezervinde her duruma uygun fıkra var.

Muhalefetteki demokratik Yabloko Partisi'nin lideri Gregori Yavlinski, Der Spiegel dergisinde yayınlanan söyleşide Rusya'nın içinde bulunduğu durumu eski bir fıkraya gönderme yaparak anlatıyor.

Adamın biri kör kuyuya düşüyor. Arkadaşı ardından sesleniyor:

‘‘Hala hayatta mısın?’’

‘‘Hayattayım’’ diye sesleniyor beriki.

‘‘Kolun bacağın sağlam mı?’’

‘‘Eveet’’

‘‘O halde çıksana yukarı’’

‘‘Yok olmaz, hala düşüyorum...’’

Parlak ekonomist Yavlinski'ye göre Rusya'nın da durumu aynı. Hala düşüyorlar.

Başka bir ekonomist de Rus reformlarını şöyle tanımlıyor: ‘‘Rus usulü reform, birinin sırtındaki paltoyu çıkarıp tişört giydirmek ve sonra da yeni paltonu güle güle giy demektir.’’

TV haberleri sunucusu Mihail Osokin'in yorumuna göre ise Rusya'da yine stoklama günleri başlıyor ve halk harıl harıl şunu hesaplıyor:

‘‘Acaba bir balkon kaç kilo patates çeker?’’

Yazarın Tüm Yazıları