Oxfam’a göre şu anda dünyada 23,6 milyon tekstil işçisi, insanlık dışı koşullar altında çalışıyor, sendikalı olduğu için tacize uğruyor ve ailesini geçindiremiyor.
Aralarında, pahalı markalara üretim yapan deniz aşırı imalat atölyelerinde çalışanlar da var. Globalleşme böyle gelişiyor. Ancak Batı’da da yepyeni bir trend yükselişe geçiyor. Sömürü ürününü tüketmeme bilinci gelişiyor. ‘Fair trade’ mücadelesi yürüten örgütler, pamuk alımına, tekstil üretimine haksız ticaret karışmamış tasarımlar sunuyor. Örneğin Bono’nun eşi Ali Hewson ‘Edun’ diye bir marka yarattı. Önümüzdeki ay İngiltere’de de ‘Mark’ markası piyasaya çıkıyor. Şu anda İngiltere’de yüzde 68; Kuzey Amerika’da ise yüzde 30’luk bir kitle ‘Pahalı da olsa, fair trade ürününü tercih ederim’ diyor.
Starbucks’a giriyor, ‘Bir orta boy latte’ diyor, sonra da ‘fair trade olsun’ diye ekliyorsunuz. Kasadaki kız ya da oğlan da ‘Sadece karamel ve vanilya aromalı var’ diye yanıt veriyor.
Bu diyalog son derece absürd görünebilir. Ancak İngiltere’deki Starbucks’lara giren müşteri artık fair trade ürünü kahve istiyor. Nitekim buluyor da. Starbucks’ların çoğunda ‘Fairtrade’ marka filtre kahve ve aynı markanın kahve çekirdekleri satılıyor.
İngiliz tüketici, çikolata ve muzun da haksız ticaret karışmamışını istiyor. Etik kriterlerle üretilmiş kahve, çikolata ve muz kampanyası yürüten Fairtrade Vakfı’na göre İngilizler bir günde 3 milyon ‘etik’ sıcak içecek ve 500 bin ‘etik’ muz tüketiyor.
Tüketici davranışlarını analiz eden Mintel adlı kuruluşun son raporuna göre bilinçli tüketiciler artık kendi tercihleriyle ilgili daha bireysel tavır alıyor ve kitlesel pazarlamaya başkaldırıyorlar. Çocuk işçi çalıştıran bazı markaların boykot edilmesi ve geçen 1 Mayıs’taki protestolar da bunun kanıtı.
İşte bu nedenle etik tüketim akımı şimdi moda alanına da sıçrıyor. Fair trade örgütleri, Üçüncü Dünya’daki üretici ile Batı’daki tüketici arasında köprü kuruyor. Bangladeş ya da Hindistan’daki kadınların adil bir ücret karşılığında dokuduğu, doğal boyalarla baskı yapıp diktiği kıyafetler, paşmina ve aksesuvarlar Batılı kadınla buluşuyor. Aracılar olmadan. Ayrıca teknoloji yardımı da cabası.
Sadece el işçisi değil, tarladaki üretici de fair trade desteği alıyor. Fairtrade Vakfı, Batı Afrikalı ya da Hintli üreticinin hakkı yenmemiş emeğinden doğan ‘Mark’ giyim markasıyla haziran ayında piyasaya çıkıyor. Pamuğun üreticiden adil ticaret kurallarıyla alındığı garantisini veren Fairtrade’in ürünleri, Londra’daki büyük mağaza ve perakende zincirlerinde satılacak. Fairtrade ile anlaşmalı tedarik zincirlerinin sertifikalı üreticiden fiyat kırmadan aldığı pamuk, Oxford Caddesi’nde vitrine çıkacak.
ÜNLÜ FAKTÖRÜ
Tabii ‘Mark’ kendi alanındaki ilk marka değil. Daha önce de, Üçüncü Dünya’nın hamisi, U2’nun solisti Bono’nun eşi Ali Hewson ‘Edun’ markasıyla New York’ta piyasaya çıktı. ‘Edun’, ‘nude’un (çıplak) tersten okunuşu. Güney Amerika ve Afrika’daki aile atölyelerinden alınan ürünleri pazarlıyor.
Los Angeles merkezli American Apparel de etik modanın öncülerinden. Bu firmanın fabrikalarında çalışan işçilere, California’daki asgari ücretin iki katı ücret ve ikramiye ödeniyor.
Peki etik tasarımlar, Louis Vuitton ve Prada gibi lüks markalarla ya da Gap ve Zara gibi hızlı perakendecilerle rekabet edebilir mi? Bu rekabetin önemli bir kriteri var. Modada taklit edilen ikonların da bu markaları kullanması. Örneğin kış ortasında giydiği takunyayı bile modaya dönüştüren Sarah Jessica Parker ya da Sienna Miller koton tayyör giydikleri gün, etik şıklıkta önemli bir milat olacak.
Kısa süre öncesine kadar Amerikalı oyuncu Sienna Miller’i pek tanıyan yoktu. Ancak People dergisi tarafından yaşayan en seksi erkek seçilen Jude Law’ın sevgilisi olduğu için kendisi önemli bir şahsiyet. Geçen Noel’de nişanlandıklarını ilan ettiklerinden beri ne yaptığı, ne giydiği çok önemli. Genelde Chloe ve Alexander McQueen tasarımlarıyla boy gösteren Miller, geçenlerde bir dergideki röportajında People Tree’nin kataloğundan giyindiğini söyledi ve bu sözler hemen bir kenara not edildi. Minnie Driver da People Tree müşterisi çıktı. Moda yazarları hemen etik şıklığın yükselişte olduğunu yazmaya başladılar.
People Tree yaklaşık 15 yıldır fair trade ve çevre dostu giyim kuşam, aksesuvar satan bir perakendeci. Organik koton ve ekolojik el dokumalarıyla hem bir tasarım koleksiyonu yaratıp hem de Hindistan, Bangladeş gibi 20 ülkenin kırsal bölgeleri için gelir kaynağı oluşturan şirket şu anda 5 milyon sterlin değerinde.
Etik şıklık ucuz bir trend değil, adaletin bir bedeli var ve bunun bir de hayvan dostu olan kanadı var. Bu alanın bir numarası ise Stella McCartney. Kendisi vejetaryen. Sırf deri ve kürkle uğraşmamak için Gucci’de Tom Ford’dan boşalan koltuğu reddettiği söyleniyor. Son ayakkabı koleksiyonunda mantar, lastik, saten ve sentetik güderi kullanmış. Ancak ürünleri deri fiyatına. Mantar pabuçları Harrods’ta 250 sterline satılıyor.
Pamuk adaletsizliği
Pamuk fiyatlarının trajik bir şekilde düştüğü ve zengin ülkelerdeki pamuk sübvansiyonlarının Üçüncü Dünyalı üreticiyi perişan ettiği bir dönemden geçiyoruz. Yoksulluk ve adaletsizliğe karşı mücadele veren Oxfam’a göre pamuk, global tarım ticaretinde adaletsizliğin simgesi haline gelmiş durumda.
2002 yılında Amerikan Yönetimi, kendi pamuk sektörü için tam 3,4 milyar dolarlık sübvansiyon sağladı. Bu meblağ, Afrika’daki belli başlı pamuk üreticileri olan Benin, Burkina Faso ve Çad’ın gayri safi yurtiçi hasılasından kat kat fazla. Daha da beteri; pamuk üretiminde kullanılan zirai ilaçlar her yıl 20 bin kişinin ölümüne, 3 milyon kişinin de kronik hastalıklara yakalanmasına yol açıyor.