Bu başlık kesinlikle kinci bir ruh halinin ifadesi değil. Bir gerçek. AB verilerine göre, tüm dünyada 15-44 yaş arasındaki kadınların, erkek şiddeti sonucu sakatlanma ve ölüm riski, kanser, sıtma ya da trafik kazasının yarattığı sakatlanma ve ölüm riskinden daha fazla.
ABD'DE HER 15 SANİYEDE BİR KADIN DÖVÜLÜYOR
2003 yılında kadına karşı şiddetle mücadele amacıyla dünya çapında bir kampanya başlatmaya hazırlanan Uluslararası Af Örgütü'nün raporlarında sayısız şiddet örneği var. Dünya Bankası'nın verilerine göre de dünyanın dört bir yanında kadınların yüzde 20'si fiziksel ya da cinsel şiddete uğruyor. ABD'de her 15 saniyede bir kadın dövülüyor. Hindistan'da evli kadınların yüzde 40'ı kıskançlık, yemek ve temizlik yüzünden düzenli olarak dayak yiyor. Bu oran Mısır'da yüzde 35.
RÜYASINDA KARISINI BAŞKA ERKEKLE GÖRDÜ ÖLDÜRDÜ
Pakistan'da bir erkek, rüyasında kendisini aldattı diye karısını öldürüyor. Tecavüze uğrayan kadınlar da suçlu bulundukları için öldürülüyorlar. Pakistan'da 16 yaşındaki zeka özürlü bir kız tecavüze uğradıktan sonra, kabilenin namusuna leke sürdüğü gerekçesiyle heyet kararıyla idam ediliyor. Cinayeti reşit olmayan erkek kardeşlere işletiliyor. Onlar da üç ay hapis yatıp çıkıyorlar.
BANGLADEŞ'TE GEÇEN YIL 272 KADIN KEZZAPLA KÖR OLDU
Bangladeş'te erkekler kitleler halinde karılarının suratına kezzap atıyor. Ya getirdiği çeyizi, ya pişirdiği yemeği beğenmediği için karısını cezalandırıyor. Bu ülkede geçtiğimiz yıl 700 kadın çeyiz davası veya tecavüz sonucu öldürüldü. 272 kadın kezzaplı saldırılar sonucu kör oldu, yüzleri ve vücutları ağır şekilde yandı, hayatları parçalandı.
Her yıl dünyada yüzlerce kadın namus, aşk ve kapris cinayetlerine kurban gidiyor. Sadece az gelişmiş ülkelerde değil. Avrupa'da her beş kadından biri, hayatının beli bir döneminde erkek şiddetine maruz kalıyor. Bazı ülkelerde öldürülen kadınların yarısı, kocası ya da sevgilisi tarafından katlediliyor.
İLK insanlar savaşmamış, sevişmişler. Erkekler, karikatürlerdeki gibi kadınları saçlarından sürüklemişler mi, bu bilinmiyor. Ancak atalarımız, yani homo sapiens mertebesine ulaşmış insanlar, göç ettikleri topraklarda karşılaştıkları kadınları sevmiş, onlarla üremişler. Üstelik kendilerine göre daha alt türleri oluşturdukları halde. Böylece dünyaya yayılmışlar.
Bugün dünyaya hakim olan gen havuzu, homo sapiensten homo erectus'a ve Neanderthal Adamı'na kadar evrim sürecindeki her insan türünün izlerini taşıyor.
Bu bilgiler çok yeni. Washington Üniversitesi'nden biyoloji uzmanı Prof. Alan Templeton'ın yepyeni bulgular içeren evrim araştırması Nature dergisinin son sayısında yayınlandı. Modern insanın kökleriyle ilgili bu araştırma, atalarımızın Afrika'dan göç ettiği teorisini olduğu gibi kabul ediyor. Ancak yarım milyon yıl ve 100 bin yıl önce yaşanan iki ayrı göçte diğer kıtalara ulaşan insanların, burada karşılaştığı grupları bastırmak yerine onlarla kaynaştığı ve ürediği ortaya çıkıyor. Böylece dünyanın dört bir yanında insanlar arasında genetik bağ oluşuyor. Bu nedenle de bütün ırklar genetik olarak birbirine benziyor.
Oysa bugüne kadar kabul gören teori, Afrika'dan göçen homo sapiens'in, evrim sürecinde daha geride duran türleri seleksiyona uğrattığı şeklindeydi.
Köklerimizdeki tablo böyle. Peki bugünkü durum nasıl? Okuyun...
HER YIL 5000 HİNTLİ GELİN ÇEYİZİ HOŞUMUZA GİTMEDİ DİYE ÖLDÜRÜLÜYOR
Hindistan'da her yıl beş bini aşkın taze gelin, getirdiği çeyiz beğenilmediği için kocaları ya da kayın-bilmemneleri tarafından öldürülüyor.
Bangladeş ve Pakistan'da her yıl yüzlerce kadın, namus davası uğruna yüzüne kezzap atılmak suretiyle yakılıyor.
Latin Amerika'nın kadınları ise ‘‘tutku suçlarına’’ kurban gidiyor.
Rusya'da her yıl 14 bin kadın aile içi şiddet sonucu can veriyor.
Afganistan'da stadyumda taşlayarak öldürme, Nijerya'da zinaya kırbaç cezası, Asya'nın güney iklimlerinden kezzap vakaları. BM İnsan Hakları Komisyonu, UNICEF ve Uluslararası Af Örgütü'nün kadın raporlarında hep aynı satırlar var.
Kadınlara karşı işlenen suçları saymakla bitiremeyen İnsan Hakları Komisyonu'na göre en çok namus cinayetine sahne olan ülkeler şunlar: Bangladeş, Brezilya, Ekvador, Fas, Hindistan, İngiltere, İsrail, İsveç, İtalya, Mısır, Pakistan, Türkiye, Ürdün ve Uganda. BM'ye rapor vermeyen, ancak kadınların namus uğruna katledildiği bilinen ülkeler ise Afganistan, Irak ve İran.
Her yıl yüzlerce kadın baba, kardeş, koca ya da kocanın ailesinden birinin işlediği namus cinayetine kurban gidiyor. Bu cinayetlerin kesin sayısı bilinmiyor. Çünkü çoğu rapor edilmiyor. Bu tür cezaları haklı bulan geleneksel zihniyet, suçluları bir şekilde adaletten kaçırıyor. Pakistan ve Hindistan'da kadınlar meçhul mezarlara gömülüyor, hiç varolmamış gibi unutulup gidiyorlar.
Etnik köken, dini grup veya sınıf farkı gözetilmeksizin birçok toplumda kadın bir mülk olarak görülüyor ve çoğu namus cinayetinde aile içindeki kadınlar da (anne, kayınvalide, görümce vs) cezayı haklı buluyor.
Pakistan'da durum o kadar feci ki, iyi eğitimli üst düzey aileler bile kızlarının canına kıyıveriyorlar. Samia İmran'ın hikayesi de öyle bir hikaye. 28 yaşında 10 yıllık evli bir kadın olan Samia kocasından boşanmaya karar veriyor. Annesiyle avukatın ofisinde buluşmak üzere sözleşiyor. Anne doktor, babası ise Peşaver Ticaret Odası Başkanı. Doktor anne avukat bürosuna giderken bir erkek akrabasını da yanına alıyor. İşte o erkek akraba, büroya girer girmez Samia'yı delik deşik ediyor.
Ticaret Odası Başkanı baba derhal savcılığa başvurarak, kızını kaçırıp öldürdükleri gerekçesiyle avukatlık bürosundan davacı oluyor. Peşaver Mahkemesi davayı reddediyor. Kimse katili araştırmıyor. Olay böylece kapanıyor.