Bir sponsor faciası

Brezilyalı olsam kahrolurdum! Çünkü Brezilya'da dolaşan dedikodulara bakılırsa, Dünya Kupası finalinde yaşanan trajedide Nike parmağı bulunuyor. Sponsorluk tarihinin en büyük anlaşmasını yaparak 400 milyon dolar bastırdığı için kendini Brezilya milli takımının efendisi sayan Nike'ın, final günü öğle saatlerinde şiddetli bir nöbet geçiren Ronaldo'yu zorla sahaya sürdüğü iddia ediliyor.Fransa'nın 3:0'lık zaferiyle sonuçlanan finalde sahada ruh gibi dolaşan Ronaldo gerçi takımının iyiliği için kendini feda edip maça çıktığını öne sürüyor ama, söylentilere göre olay şöyle gelişiyor: Brezilya Teknik Direktörü Margo Zagallo, dizindeki sakatlığı yüzünden ağrı kesici iğneler yapılan ve nöbet geçiren Ronaldo'nun yerine Edmundo'yu ilk on bire alıyor. Ancak Futbol Federasyonu Başkanı Ricardo Texeira, Nike'dan gelen baskı üzerine Zagallo'ya Ronaldo'yu takıma alması için direktif veriyor. Böylece finale kısa süre kala Ronaldo yeniden takıma giriyor, ancak Edmundo isyan ediyor ve soyunma odasında kıyamet kopuyor. Takım birbirine giriyor. Morali yerle bir olan Brezilya on biri, hiç ısınmadan tamamen hazırlıksız vaziyette sahaya çıkıyor ve malum trajedi yaşanıyor. Nike'a üç çeken Fransa sponsoru Adidas Dünya Kupası'nı götürüyor. Tabii ki Nike bütün bu söylentileri kesinlikle yalanlıyor. Ancak Nike stratejilerine bakıldığında bu dedikodular hiç de akla uzak görünmüyor.Futbol piyasasında bugüne kadar esamesi okunmayan Nike bu Dünya Kupası'na Adidas'la ölümüne rekabet mantığı içinde hazırlanmıştı. Amerikan spor ayakkabı piyasasında yüzde 47'lik pay sahibi olmasına karşın dünya çapındaki satışları düşen firma, futbolun insanlığın evrensel dili haline geldiğini farketmişti. Nike'ın futbol malzemeleri bölümü Başkanı Alexander Bodecker, ‘‘Biz bir Amerikan firması olarak bunca yıldır futbola olan tutkunun önemini kavrayamadık’’ diye itirafta bulunuyordu. Yılda 9 milyar doları bulan satışların sadece yüzde 2'sini futbol malzemeleri oluşturuyordu ve Nike pastadaki dilimini genişletmek istiyordu. İşte bu amaçla beş milli takımın sponsorluğunu üstlenerek hızlı bir dalış yaptı. Brezilya'nın yanı sıra İtalya, Hollanda, Nijerya, Güney Kore'nin sponsoru olan Amerikan firmasının bütün hayali kupa finalinde Ronaldo'ya milyarı aşkın TV seyircisi karşısında samba yaptırmaktı. Böylelikle artık yaşlanmakta olan NBA'deki Nike yıldızı Michael Jordan'ın tahtına 21 yaşındaki Ronaldo'yu oturtacaktı. İş dünyasında ‘‘gerilla usulü pazarlama’’ diye nitelenen ataklarla piyasaya giren Nike'ın ileriye dönük planları ise 2010 yılında Amerikan milli futbol takımını dünya şampiyonu yapmak.Nike'ın dansa kalkıştığı Adidas ise bu piyasanın piri. 1954 Dünya Kupası'nda dönemin Alman futbol yıldızı Fritz Walter'a bir çift krampon hediye ederek sponsorluk kurumunun açılışını yapan Adidas, şampiyon Fransa'nın yanı sıra Almanya, Arjantin, İspanya, Romanya, İsveç ve Fas milli takımlarını donattı. Kupa'nın resmi sponsoru olmak için de 20-25 milyon dolar ödedi.Ayrıca bu iki büyük firma arasında çok önemli bir fark daha var; Nike'ın ünlülere Nike giydirmek için ille de para ödemesi gerekirken, Adidas'ı tercih eden Başkan Bill Clinton'ın Alman malı donanmak için para almadığı kesin. Neticede Nike bu iddialı çıkışta hezimete uğradı; Ronaldo'ya samba yaptıramadı. Uzakdoğu'da çocuk işçi çalıştırdığı için boykotlara hedef olan, şiddete varan rekabeti övmekle suçlanan Nike'ın bu iddialı tavırları daha önce de fazla kibirli ve saldırgan bulunuyordu. Örneğin 1992 Barcelona Olimpiyatları'nda Cezayirli 1500 metreci Nureddin Morceli'yi destekleyen Nike'ın reklam kampanyası şöyleydi: ‘‘Daha önce hiç Cezayir milli marşını dinlediniz mi? Bu sefer dinleyeceksiniz!’’ Gerçi atletizm seyircileri Cezayir milli marşını dinlediler ama, Morceli yerine Hasibe Bulmerka sayesinde. Ancak Hasibe başkasının ayakkabılarını giyiyordu.
Yazarın Tüm Yazıları