Allah rızası için bir böbrek yarışması gerçekten kötü mü

Hollanda’daki böbrek rezaleti belki de iyi oldu. Böylece, yaşamak için organ bekleyenlerin dramı da gündeme geldi.

Beyin tümörlü umarsız hasta bir kadınla acilen böbreğe ihtiyaç duyan üç kişi BBG evine girdiler. O üç hasta binlerce seyircinin önünde böbrek dileniyor. Beyin tümörlü olan, ikisinden birini seçip tek böbreğini verecek. Halk böbreğini ona verme buna ver diye oy gönderecek. Şimdi bu zalim oyuna tepki yağıyor. Avrupa Komisyonu eleştiriyor, Hollanda Hükümeti ise şova itiraz etmekle birlikte engellemiyor. Acaba bu meseleye olumlu yönünden bakılamaz mı? Reality programı sayesinde, insanlar organ bekleyenlerin realitesini daha iyi kavrayamaz mı? Çünkü hiçbir organ bağışı yasası optimal başarıya ulaşamıyor. Her bireye potansiyel donör olarak yaklaşan İspanya bu alanda dünya şampiyonu. Ülkenin en ücra köşesindeki hastanelere kadar uzanan koordinasyon sistemi sayesinde az çok hayat kurtarıyorlar ama, yetmiyor. Çünkü hiçbir demokrasi, yasa böyle diyerek rıza almadan böbreklere zorbaca el koyamıyor.

İki yıl kadar önceydi. Bild yine o sansasyonel başlıklarından birini atmıştı. "Sakın Avusturya’da ölmeye kalkmayın, bütün organlarınızı alırlar" diyordu.

Her tatil başlangıcı Alman halkını, güneşe, kapkaççıya ya da tecavüzcülere karşı uyaran gazete bu sefer de organ yamyamı ülkelere parmak basıyordu. Viyanalı bir cerrah, "Kullanılabilir her türlü malzemeyi çıkarıyoruz" diyor ve en çok böbrek sıkıntısı çektiklerini anlatıyordu.

Bild’e göre İspanya, Fransa ve İtalya’ya gidecek tatilcilerin de ölmeden önce iki kez düşünmesi gerekiyordu, çünkü bu ülkelerde de donörün ya da yakınlarının rızası alınmadan işe yarar organlar, sırada bekleyen hastalara naklediliyordu.

Haber sansasyoneldi, ancak asla asparagas değildi. Avusturya’da 25 yıldır geçerli olan organ bağışı yasası gerçekten de hekimlere, uygun koşullardaki organları alma hakkı tanıyor. Çünkü yasaya göre bireylerin "organını bağışlamak istemediğine" dair kayıt bulundurması gerekiyor. Bu kayıt kimlik kartı üzerinde de yer alıyor. Yani organ bağışı başvurusu yerine, tersini yapmak gerekiyor Avusturya’da.

Bu uygulamanın tarihi bir arka perdesi de var. İmparatoriçe Maria Theresia (1717-1780) zamanından bu yana Avusturya’da ölülere otopsi zorunluluğu bulunuyor. Hastaneler, ailenin rızası olmadan otopsi yapabiliyor. Yani bedensel bütünlüğün bozulması, ölüye saygısızlık olarak algılanmıyor.

Peki bu yerleşik anlayış nedeniyle hekimler, önüne geleni kesip biçiyor mu? Hayır. Yasa izin verdiği halde Avusturyalı hekimler "organ bağışlamama" başvurusu yapmamış kişilerin yakınları rıza göstermeden böbreklere dalmıyor. Aile istemediği takdirde bu hassasiyete saygı gösteriliyor. Yasa ne derse desin, bütün demokratik ülkelerde bu düzen böyle işliyor.

ŞAMPİYON İSPANYA


İşte bu nedenle Avusturya’daki organ bağış sistemi mükemmel değil, bekleme listeleri kabarık. Organı alınanların sayısı, her bir milyonda 24.8 kişi.

Bu alandaki rekor ise İspanyolların elinde. Her 1 milyonda 35.1 kişinin organı hastalara naklediliyor. İspanya’da bekleme listeleri yüzlerle ifade ediliyor, Türkiye’de ise organ bağışı bekleyenlerin sayısı 80 bini geçiyor. Bağış yapanların sayısı ise 3 bin 194.

İspanya’daki yasa da Avusturya’daki gibi. Bireyin organ bağışlamak istemediğini bildirmesi gerekiyor, aksi takdirde ani bir kaza ya da beyin kanaması halinde potansiyel donör muamelesi görüyor.

Orada da hekimler, yasaya rağmen ailenin rızasına başvuruyor. Ülkenin bazı kesimlerinde ailelerin onay oranı çok yüksek. Mesela Bask bölgesinde, yakınlar organ bağışını hiç reddetmiyor.

İspanyol modeli, AB ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından da dünyaya örnek olarak gösteriliyor. Ancak İspanya’yı organ bağışında bir numara yapan yasası değil, müthiş profesyonelce işletilen koordinasyon sistemi. Ulusal Transplantasyon Örgütü’nün (ONT) başkanı ve modelin mucidi olan Rafael Matesanz, Madrid’deki merkezden taşradaki hastanelere uzanan hiyerarşik yapılanma sayesinde başarıya ulaştıklarını anlatıyor. Matesanz, "Hiçbir ülke yasa değiştirerek, organ bağışlarını gözle görülür ölçüde artıramamıştır. İşin sırrı uygulamada" diyor.

Mesela İsveç organ bağışı yasasına yaz-boz tahtasına çevirmiş, bağışlama-bağışlamama felsefeleri arasında gidip gelmiş, asla sonuç elde edememiş. Çünkü hiç kimse organını bağışlamak istemediğine dair bildirimde bulunmamış. Bu durumda her ölen kişinin uygun durumdaki organlarını almak gerektiği için sistem işlememiş.

Brezilya ise "organ bağışı reddi" esasına dayalı yasayı kabul ettikten sonra, sağlık sistemine zaten hiç güvenmeyen halkın iyice kuşkulanması üzerine yine gönüllü bağış uygulamasına dönmüş.

İspanya’da, yoğun bakım ünitesi olan bütün hastanelerde sadece organ bağışından sorumlu bir koordinatör bulunuyor. Model tamamen bu kilit kişiye dayanıyor, nakil zincirini tamamen o kişi yönetiyor. Koordinatör, hastaneye getirilen her hastayla ilgili bilgi sahibi. Hastanın ölme ihtimali çok zayıf olsa bile, ani ölüm halinde organ nakil sürecinin hızlı işletilebilmesi için dosyası sıkıca takip ediliyor.

Beyin ölümünün hukuki tanımı da İspanya’da hayli esnek. Bu da donör sayısını artırıyor. Organ naklinden sorumlu olan hekimler de bu iş için yüksek ücret alıyor, başka bir hastanede yatan, yüzünü görmediği ve asla görmeyeceği hastalar için uğraş veriyorlar.

Ve ölüm halinde o kritik görev koordinatöre düşüyor: Aileyle duyarlı, ancak hedefe ulaşacak şekilde kararlı bir şekilde konuşmak.

Pedro Almodovar’ın mendil ıslattıran filmi "Annem Hakkında Herşey" de öyle bir konuşmayla başlıyordu. Çocuğunu kaybeden anneye, organ bekleyenlerin realitesini hatırlatan o soru soruluyordu. /images/100/0x0/55ea319cf018fbb8f870a594

Yabancı film Oscar’ını kazanan o dram, organ bağışının İspanyol toplumunda nasıl derine işlediğini çok iyi gösteriyor.

Mafya kurbanları

Zengin hastalara 100-200 bin dolara satış yapan mafya çeteleri, yoksul insanların organlarını yaklaşık 1000 dolara kapatıyor, kimi zaman da organları zorla ele geçiriyorlar. Daha geçenlerde Pakistan’da insanları kaçırıp böbreklerini çalan bir çete çökertildi. Lahor’daki bir eve yapılan baskında 10 kişi organları alınmak üzere bağlı şekilde bulundu. Dört kişi ise böbreklerini çoktan kaptırmıştı.
Yazarın Tüm Yazıları