21. Yüzyıla Girerken

Ayşe ÖZEK KARASU
Haberin Devamı

Paralı kadın da ‘reis’ olamıyor

ABD'de yapılan bir nüfus araştırmasına göre 10.5 milyon kadın kocasından daha fazla kazanıyor. Ancak bu kadınlar parasal üstünlüğe rağmen evde sözü geçen birinci kişi olamıyor. Çağın trendine ayak uydurup ‘Cinsel objeliği’ kabullenen erkek eşinin maddi avantajından yararlandığı gibi reislik de taslıyor.

İNSANIN söylemeye dili varmıyor ama, bu kadarı da düpedüz yüzsüzlük. Evi geçindiren kişiyi patron ilan eden düzenin kurucusu erkekler, daha çok para kazanan kadına patronluk hakkını teslim etmiyor. Ya da kadınlar bu hakkı ele geçirmeyi beceremiyor.

Amerika'da çalışan kadınların üçte birinin geliri, kocasının ya da sevgilisinin kazancından fazla. Üstelik bu oran yüksek eğitim görmüş kadın nüfus arasında daha çarpıcı boyutlara ulaşıyor. Bu grubun yarısı kocadan fazla kazanıyor. 1998'in ekonomik göstergelerine göre ABD'de toplam 10.5 milyon kadın partnerinden daha yüksek ücret alıyor. Yani eğer kazanç bir kriterse bu kadınların ailenin reisi konumunda olması gerekiyor.

Kadının gelir düzeyinde meydana gelen değişim tabii ki erkek egemen düzenin dengelerini yerinden oynatıyor. ABD'deki erkekler, kadınlar eve ne kadar çok para getirirse o kadar fazla ev işi yapmaya, çocuk bakımını üstlenmeye başlıyor. Ama geleneksel kadın rolüne asla soyunmuyorlar. Ailede kadın lehinde bir gelir dengesizliği de olsa, kadınlar yine evde daha fazla çalışan taraf durumunda.

Karısı çok kazanan erkekler inanılmaz bir pişkinliğe sahip. Eşlerinin geliri kendi kazançlarını geçerse, ancak o zaman onların da gerçekten yorulduğunu kabul ediyorlar. Yani aynı işi daha düşük ücretle yapan kadın yorulmuyor! Yine erkek kafasına göre, kendisi daha çok kazandığı zaman kariyeri karısınınkinden daha önemli oluyor. Kadın daha çok kazandığı zaman ise eşlerin kariyeri eşit düzeyde önem taşıyor.

Aslında erkekler bu değerlendirme lüksüne, kadınların inceliği sayesinde sahip oluyor. İşte örneği:

Ünlü bir avukatlık bürosunda çalışıp kocasının üç katı maaş alan 31 yaşındaki Joanne Zmolnak, ‘‘Kocam, daha az kazandığı için daha az söz hakkına sahip olduğunu düşünmesin diye çabalıyorum’’ diyor. Bir lisede futbol antrenörü olan 30 yaşındaki kocası Eric ise, ‘‘Benim egomun maaş çekinden gelecek desteğe ihtiyacı yok. Takımın kazandığı bir zaferle eve dönmek beni mutlu ediyor’’ diyor. Kadın, kocasının onurunu kurtarayım diye ezilip büzülürken, adam takımın attığı goller sayesinde reislik unvanını koruyor.

ERKEK CİNSEL OBJE OLUNCA

Peki erkekler nasıl oluyor da, kadının daha çok kazanmasını kabullenebiliyor? Çünkü her ne kadar reis olarak kalsalar da, kadının parasal üstünlüğü yüzünden hır çıkarmaları beklenebilir. Ancak ABD'deki araştırma durumun hiç de böyle olmadığını gösteriyor. Adamlar gayet memnun. Bu tür evliliklerde boşanma oranı son derece düşük.

ABD'li yazar Susan Bordo'nun ‘‘Erkek Bedeni’’ adlı kitabında ileri sürdüğü tez ‘‘erkek nasıl kabulleniyor?’’ sorusuna büyük ölçüde yanıt veriyor. Bordo'ya göre erkek de artık cinsel objeye dönüşüyor. Kökeni 1980'lere dayanan bu trend, erkeklik organının kamuoyu gündemine oturmasıyla başlıyor. Bir zamanlar tabu olan bu organ toplum önünde inanılmaz gülünç durumlara düşüyor.

The Crying Game'de açık açık görünüyor. Ah Mary Vah Mary'de fermuar arasına sıkışıyor. John Bobbit'in karısı tarafından kesilen organı günlerce konuşuluyor. Clinton'ınki önce dava, sonra azil konusu oluyor. Ve Viagra tabuta son çiviyi çakıyor. Koskoca başkan adayı, 70'lik Bob Dole ilacın reklamına çıkıyor; karısı Elizabeth Dole da objeden çok memnun kaldığını açıklıyor.

Yazarın Tüm Yazıları