Paylaş
Dikkat! Savaş çıkacak
Uluslararası alışverişin kurallarını yazan Dünya Ticaret Örgütü dünyayı yöneten en büyük güç. İstediği an ticaret savaşlarını ateşleyebilen bu örgüt yeni yüzyılda daha da güçlenmeyi hedefliyor. Önümüzdeki yıl başlaması planlanan Milenyum Raundu'nda zenginlerin de desteğiyle elindeki yetkileri genişletmek istiyor. Ve 73 yoksul ülkeden 700 örgüt WTO'ya direnmek üzere silahlanıyor.
IMF boşuna dayak yiyor. Hükümetlere ekonomi politikalarını dikte ettiği için şimşekleri üzerine çeken Uluslararası Para Fonu boş yere günah keçisi oluyor. Aslında IMF, Dünya Ticaret Örgütü'nün (WTO) yanında bir çocuk kadar masum kalıyor.
Aynı durum NATO için de geçerli. Artık iyice çaptan düşen Birleşmiş Milletler'den icazet almadan Kosova harekatına giriştiği için eleştirilen Batı İttifakı da, WTO'yla kıyaslandığında son derece iktidarsız görünüyor.
WTO Cenevre Gölü kıyısındaki bir binada üsleniyor. En güçlü hükümetlerden bile daha kudretli. Dünyanın herhangi bir bölgesindeki sıradan insanların ne yiyip içeceğine o karar veriyor. En demokratik hükümetlerin çıkardığı yasaları bir kalemde geçersiz kılabiliyor. Dilediği an devletler arasında ticaret savaşı çıkarıyor.
Globalleşme adına liberalizmde hiçbir sınır tanımayan WTO, ticaret kurallarını koyarken insan ve çevre sağlığı gibi unsurları kesinlikle önemsemiyor. Hükümetlerin çevre kirliliğine karşı aldığı önlemler, ticaret kurallarını ihlal ediyorsa, bunlar derhal kaldırılıyor. Serbest ticaret yüzünden Üçüncü Dünya ülkelerinde işsizlik rakamlarının tırmanması da örgütü ilgilendirmiyor.
İşte WTO uygulamalarından bazı çarpıcı örnekler:
AB ülkeleri hormonlu olduğu için Amerikan bifteğini yemek istemiyor. Bu alanda hükümetler üzerinde çok güçlü bir kamuoyu baskısı var. Bu nedenle de Amerikan bifteği 11 yıldır Avrupa'da yasaklı. Ancak Washington'un şikayeti üzerine WTO daha da baskın çıkıyor ve AB'ye ‘‘hormonlu et yiyeceksin’’ diye dikte ediyor. AB'nin hormonlu et almamakta direnmesi halinde de ABD'ye yaptırım yetkisi tanıyor. ABD, rokfor peynirinden çiklete, çilek reçelinden motosiklete kadar uzanan toplam 114 milyon dolarlık malın alımını durdurarak AB'yi cezalandırma hakkına sahip artık.
Avrupa tam 20 yıldır daha pahalı olduğu halde Batı Hint adalarından muz ithal ediyordu. Amaç, yoksul üreticileri desteklemekti. Aslında AB'ye giren her 10 muzdan dokuzu, Çikita gibi büyük Amerikan şirketlerinden geliyordu ama, Clinton Yönetimi WTO'ya şikayette bulundu. AB pahalı muz aldığı için yine ceza yedi. Bu arada Çikita, Demokrat Parti'ye 500 bin dolarlık bağışta bulundu.
Çevre önlemleri de ticaret kuralları karşısında yenik düşüyor. Örneğin ABD'nin petrolü daha fazla arıtarak hava kirliliğini önleme programı WTO tarafından engellendi. Çünkü ABD'nin temiz petrol üretmesi, Venezüela gibi daha kirli petrol üreten ülkelere karşı haksız rekabet olacaktı.
ABD, karides aldığı ülkelere şöyle bir şart koşuyordu: Karides avlanırken deniz kaplumbağalarının hayatı tehlikeye atılmayacak. Ancak WTO, ticareti engelleyeci bulduğu bu şartı kaldırttı.
ABD şimdi AB ülkelerinde elektrikli cihaz parçalarının yeniden kazanımını engellemeye çalışıyor. Bu amaçla WTO'ya başvurdu. Muhtemelen WTO Avrupa'ya şöyle bir direktif verecek: Parçaların recycling işleminden vazgeçin, çünkü ABD parça satamıyor.
KIYAMET KOPACAK
Şu anda dünya ticaretinde şöyle bir tablo hakim: WTO'nun dikte ettiği ticaret kuralları ABD, Avrupa, Kanada ve Çin'i kazançlı çıkardı. Üçüncü Dünya'nın dünya ticaretindeki payı ise giderek daraldı.
WTO'nun yetkilerini genişleterek daha ceberrut bir organa dönüşmesinden endişe ediliyor. Büyük kıyametin de 29 Kasım'da, dünya ticaret bakanlarının Seattle'da yapacağı toplantıdan sonra kopması bekleniyor. Hormonlu et konusunda yediği darbeye rağmen AB, Milenyum Raundu görüşmelerinin başlaması için bastıracak.
WTO yetkilerinin genişletilmesini öngören bu görüşmeler Japonya, Kanada ve bir ölçüde ABD tarafından destekleniyor.
Başta Mısır, Hindistan, Malezya ve Afrika ülkeleri koalisyonuyla Japonya'daki çevre kuruluşlarından Üçüncü Dünya ülkelerindeki sivil toplum örgütlerine kadar birçok kuruluş ise yetkiler genişlemesin diye direniyor. 73 ülkeden 700 örgüt ortak bildiri imzalıyor.
Çünkü, piyasaların büyük şirketlere açılması uğruna ulusal ekonomilerin, işçi ve çiftçilerin daha fazla kan kaybetmesini istemiyorlar.
Paylaş