Paylaş
Namaz ibadetinde hassas biri olarak konuyu yazmak istedim. Tartışmalardan duyduğum rahatsızlığı anlatmak istedim. Dilerim yetkililer sesimi duyar.
Çok enteresan bir durum var. Şöyle anlatayım size. 28 Şubat süreci dâhil, dışarıda olduğum sıralarda cami-mescit bulamadığım zamanlarda nerede isem, o kurumun görevlisine rica ederdim “Namazım geçiyor bir köşede kılabilir miyim?” diye. Bir alışveriş merkezi hariç hiç olumsuz cevap almadım. Saygı duyarak yardımcı oldular.
Şimdi ise, böyle durumlarda “Namaz kılabilir miyim?” demeye çekiniyorum. Çünkü namaz bir üstünlük işareti olarak algılanıyor. Rica ettiğim insanın gözünde , ibadetini yapmak isteyene yardım etme samimiyeti değil, ben buna yardımcı olmazsam işimden olurum korkusunu görüyorum.
Çok acı…
Tartışılan yerde yapılacak camide namazı hangi duygularla kılacağız. “Başardık Allah’ım!” deyip alnımızı secdeye nasıl koyacağız? Kime karşı zafer ilan etmiş olacağız? Orada ikamet eden biri o camide huşu ile namaz kılabilecek mi?
“Bana dünyadan üç şey sevdirildi.” diyerek namazı işaret eden peygamber “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Sevdiriniz, nefret ettirmeyiniz” demedi mi?
Evet, namaz mühim… Kışın, günler kısa. Namaz araları da birbirine çok yakın. Kılmayanlar bu zorluğu anlamıyor olabilir.
Ama çözüm bu değil, böyle olmaz. Konuşulur, tartışılır, anlatılır, anlaşılır.
“Allah, yeryüzünü inananlar için mescit kılmıştır. ” Yeşil alan korunarak küçük bir mescit inşa edilebilir.
Ortak çözüm aramak yerine neden hep “inadına” sloganıyla hareket ediyorsunuz?
Paylaş