Paylaş
ERİŞİLEBİLİRLİK’i açıklamak gerekirse; Kamu ve özel kurumlarının, parkların kısacası yaşam alanlarının engelli ve yaşlılar için erişilebilir hâle gelmesidir.
Eğitime ben de katıldım. Eğitim pratik ve teorik olarak yapılıyor. Toplam sekiz günlük bir maraton. Öyle engel grupların tanımları yapılarak tanıtılmıyor. Engelli “siz” oluyorsunuz. Nasıl mı?
Simülasyon sayesinde yaşlı, görme engelli, felçli, tekerlekli sandalyeli oluyorsunuz. Aramızda görme engelli, tekerlekli sandalyeli katılımcılar vardı. Onlara da ikinci engel yaşatıldı.
Eğitmenimiz Patrick Dohmen’e göre ‘Kötünün de kötüsü vardır. “
“Neden engelli oluyoruz?” sorusunun cevabını şöyle veriyor Dohmen; “Siz, yaşamadığınız sorunun çözümüne odaklanamazsınız. Hissetmek için yaşamak lazım.”
Bu eğitim sonrasında katılımcılar bir binanın, otobüsün, parkın vs. hangi engelli grubuna uygun olup olmadığını tespit edecek. Daha sonra bu eksikleri nasıl gidereceği anlatılacak ve yönlendirilecek.
Bu çalışmanın hem ülkemiz insanı açısından hem ülkemizde misafir ettiğimiz turistler açısından anlamı büyük.
Düşünün, dünyanın bir ucundan ülkemize gelmek isteyen tekerlekli sandalyeli veya işitme engelli bir turist, Türkiye’de hangi otelin kendisine uygun olduğunu bilecek.
ERİŞİLEBİLİRLİK projesinin mimarı, Alman vatandaşı olan Patrik Dohmen. Çok ilginç bir hikâyesi var. Projeyi ve Patrick’i sizlere tanıtmak istiyorum.
PATRİCK DOHMEN KİMDİR?Avrupalı, aile babası, vizyon sahibi ve insanların hizmetinde olan bir insandır.
EURECERT NEDİR?
Birçok marka ve standardın birleştiği yerdir. Yani, kafa karıştıran birçok standardı bir noktada birleştirdik ve ortak bir standart oluşturduk. Engelliler, çocuklar ve yaşlı insanlar için dünyayı öyle bir tasarlamalıyız ki engelli engelsiz yaşanabilir ve kendilerinin karar verebileceği bir yaşamları olsun.
EUROCERT NASIL OLUŞTU?
Eurocert’in düşünce mimari benim. Bu proje bir inat üzerine kuruldu. Hükümet, istek ve şikâyetlerimize karşılık olarak “Daha iyisini yapıyorsanız buyurun, siz yapın. Ama para desteği yok.” cevabını verdi. Bu cümle bizi teşvik etti. Eukoba adında bir dernek kurduk ve EUROCERT’i oluşturduk yani daha iyisini yaptık… Bugün İstanbul’da da benimle aynı düşünceye sahip olan insanları görünce diyorum ki, “Ben çok doğru yapmışım.”
EURECERT KAÇ ÜLKEDE AKTİF?
Almanya, İngiltere, Belçika, Hollanda, Avusturya ve Türkiye.
ENGELLİ DÜNYASIYLA NASIL TANIŞTINIZ?
Oğlum sayesinde. Eşimle tanıştığımda iki çocuğu vardı, benim yoktu. Karar aşamasındaydık, çocuklarla tanıştım ve o zamanlar 13 yaşında olan engelli oğlumu görünce kendime şöyle dedim; “Bunlar senin ailen.” Eşten önce çocuğumun babası olmayı istedim.
TÜRKİYE İLE YOLLARINIZ NASIL KESİŞTİ?
Türkiye bizi buldu. Bir gün Hanife’den bir mail aldım. Önce şaka sandım çünkü Türkiye’deki bir derneğin Almanya’daki çalışmalarımızı takip edip bizi bulabileceği ihtimalini düşünmemiştim hiç. Baktık ki ciddi olarak çalışmalarımızla ilgileniyorlar, Türkiye çalışmalarımıza öncelik verdik. Ve protokolleri tamamlayıp başladık. Bu arada, bizi bulan ve Türkiye ile buluşturan Hanife Baykal’a, Beyazay’ın Genel Başkanı Lokman Ayva’ya ve Bağcılar Belediyesi Başkanı Lokman Çağrıcı’ya teşekkür ederim. İki kültür birbirine çok uyuyor ve çok güzel çalışmalar yapacağımıza inanıyorum.
ALMANYA’DA ÇOK TÜRK VAR. TÜRKİYE’YE GELİNCE TÜRKLER HAKKINDA DÜŞÜNCELERİNİZDE FARKLILIK OLDU MU?
Bu, Türkiye’ye ikinci gelişim. Buradan döndükten sonra Almanya’daki arkadaşlarıma diyeceğim ki “Türkleri tanımak istiyorsanız burada yaşayan Türklere bakarak değil Türkiye’deki Türklere bakarak karar verin. Çok samimi, rahat insanlar ama aynı zamanda işlerinde çok ciddiler. Ülkeme mesajım şudur: Türkiye, Almanya’daki üç milyon Türk’ten daha fazlası. Tanımak için muhakkak Türkiye’ye gelsinler.
TÜRKİYE’NİN DİĞER ÜLKELERDEN FARKI NEDİR?
Bizler Avrupalıysak ortak standardımızın olması gerekir. Her ülkenin kendine göre artı ve eksileri var. Türkiye bizim yelpazemizi genişletti. Ben Türkiye’ye geldiğimde abdest alınan mekânı gördüm ve ne olduğunu sordum. İbadet için dediler. Mesela, ibadet yerlerinin erişilebilirliği konusunda çalışmamız yoktu. Onun çalışmasını Beyazay’la birlikte yapacağız. Ve bunun standardını oturtacağız. Yani daha renkli olacağız.
TÜRKİYE’DE ERİŞEBİRLİLİĞİ NASIL GÖRÜYORSUNUZ?
Şehrin iç kesimlerde çok eksikler var, ana merkezler kısmen daha iyi ama bu Türkiye’ye has bir durum değil. Avrupa’da da böyledir. Türkiye’de genç bir ülke ve hükümetin bu konudaki gayreti var. Kalıcı çözümler için adımlar atılmalı.
ALMANYA ERİŞEBİLİRLİK SORUNUN NE KADAR ÇÖZDÜ?
Bizim inklusion sorunumuz var. 2010 yılında Başbakanımız şöyle demişti “ … maalesef entegrasyon sorununu çözemedik.” Bugün yani 2015 yılında “İnklusion sorunumuzu çözemedik” diye açıklama yapması gerekir. Ülkemizde hala okulda çocuğunun yanında engelli çocuğun oturmasını istemeyen ebeveynler var. Bu sorunu kendimiz yarattık. Sadece engelli çocukları topluma kazandırmak değil, toplumu birbirine bağlamak lazım. Her türlü farklılığı birleştirmek lazım. Bunu anlamazsak başarılı olamayız.
PEKİ, TÜRKİYE’DE EN ÇOK NEYİ SEVDİNİZ?
İnsanları .
Paylaş