Paylaş
Doğduğum, büyüdüğüm ve hala yaşamakta olduğum mahallemdeki arkadaşlarımın ve komşularımın “siyaset meydanı” formatındaki farklılığından kaynaklanan zenginlik.
Ulusalcısından-milliyetçisine, radikalinden-gelenekseline, partizanından – cemaatçisine kadar küçük bir Türkiye’yiz biz. Bu da bizim en büyük zenginliğimiz.
Bu kadar farklılıklar arasında zaman zaman görüş ayrılıklarına düştüğümüz anlar da oldu elbette ama kimse kimseyi “tehlikeli” görmedi.
Çünkü çocukluğumuz birlikte geçmişti. Bizim için arkadaşımız daima masumdu, bir yanlış varsa o da çevresinden kaynaklıyordu muhakkak.
İşte biz böyle kendi halimizde yaşarken, bir gün “ sosyal medya” denen bir canavar çıktı karşımıza.
Arkadaş listelerimize büyük bir hevesle tanıdık tanımadık kim varsa ekledik.Uzun listeler oluşturduk.
Tanımadıklarımızda sorun yoktu; karşı görüşte olanlarla çatır çatır kavgamızı ettik. Aynı görüşte olduklarımızı “beğendik” birbirimizi alkışlayıp onayladık bir güzel.
Asıl tanıdıklarımızla- arkadaşlarımızda ters köşe olduk. Ön göremediğimiz bir tablo çıktı ortaya. Bir baktık bizim arkadaş aslında “bizim arkadaş” değilmiş. Ya da bizim sandığımız kişi değilmiş.
Meğer ne çok söylenmemişlikler, ne çok birikmişlikler varmış aramızda. Birbirimizi kırmamak ve kaybetmemek adına ne çokmuş sustuklarımız!
Önceleri kızdık, küçük çapta küstük, araya mesafe koyduk. Birbirimizi silmeye kıyamadık ama görmemezlikten geldik.
Sonra birden birbirimizi çok özlediğimizi fark ettik. Birbirimize tıpa tıp benzeyen arkadaşlarımız olsa da “ çocukluğumuzun arkadaşları” başkaydı.
Hani klasik her Türk’ün karşı görüşe yabancı olmadığını ifade etmek için kullandığı “benim de filan arkadaşım var ama…” ile başlayan bir söylemi vardır.
Evet, hepimizin her görüşten ve hatta hiçbir görüşü olmayan apolitik arkadaşları var. Ve onlar sadece bir görüşten ibaret değil. Duyguları var, yüreklerinde sevgileri var, korkuları var.
Biliyorum ki, onların da mahallesi var. Bakkalları, komşu teyzeleri var.
Ve her birimiz diğeriyle zenginleşiyor.
“Aişe’den Ayşe’ye kadın” başlıklı yazıma istinaden;
*Arkadaşlar, Aişe’nin kaç yaşında evlendiği dünya döndükçe tartışılacak bir mevzudur.
*Günümüz Ayşe’lerin başına bir olay geldiğinde tabii ki Cebrail’i beklemeyeceğiz. Kur’an bize“ iftirayı atanlar, muhatap olanlar ve konuşup yayanların” durumunu anlatıyor.
*Kur’an’da anlatılan bir mevzuda, başka delillere itibar etmem söz konusu olamaz.
*Cebrail’in Peygambere her getirdiği bilgi Kur’an’da yer almaz. Bu sebeple “ayetle sabitlenmiştir” ifadesini kullandım.
*Kur’an masaldır, diyen arkadaşlar. Kur’an için bunu ilk söyleyen siz değilsiniz. Allah sizden de bahseder. (Nahl/24)
*Kur’an, inanan insanlara rehber olarak geldiğine göre, elbette insana ait olan her duygudan bahsedecektir. Allah, Kur’an’da “bir sivrisineği” dahi misal vermekten çekinmez.(Bakara/26)
Paylaş