Paylaş
Tayyip Bey Başbakandı ve çoğunluk yıllardır süren terörün biteceğine, çözüm süreciyle barış geleceğine inanmıştı. Ben de çözüm sürecini destekleyenlerdendim. “Devlet, PKK ile görüşür mü? Öcalan ile görüşür mü?” itirazlarına itirazı olanlardandım. Bugün de aynı kanaatteyim.
Çözüm Süreci’nde Ak Partililer Türkiye’nin yıllardır öncelikli soruna olan teröre bitmiş gözüyle bakıyordu. Hükümete güveniyorlardı, çünkü iktidarda kendi partileri vardı.
Çözüm sürecini desteklemeyenler ise, hükümete güvenemiyordu, kapalı kapılar ardında konuşulanlar karşısında Ak Partililer kadar rahat değillerdi. Bugün dönüp o günleri değerlendiğimde her iki tarafı da haklı görüyorum.
O günlerin bana öğrettiği tek şey ise; Hangi parti iktidarda olursa olsun bu tür çalışmalarda herkesin endişesini ciddiye almak gerektiğidir. Muhalefetin, iktidara yakın olan olmayan Sivil Toplum Kuruluşlarının işin içine dahil edilmesinin önemidir. Aksi takdirde sürecin sorumluluğunu paylaşamazsınız.
Aradan zaman geçti, çözüm sürecinde istenen netice olmadı. Terör sorunu artarak devam etmeye başladı. PKK, artık sadece askeri, polisi değil AKP’yi desteklediği için vatandaşı da hedef almaya başladı. Neticede canı yanan, süreci desteklese de desteklemese de vatandaş oldu.
Bugün elbette teröre karşı devletin yanında olacağız. Ama dün “Terör yok” diye teşekkürleri kabul eden hükümet, bugün de “Terör var” eleştirilerini kabul edecek. “Saldırılar engellenemez miydi?” sorusunu soranları vatan haini kabul etmeyecek.
Özellikle Beşiktaş saldırısından sonra ortaya çıkan tablodan çok rahatsızım. Sosyal medyada “Polisimizin ölmesine sevinen” ile “Polislerimiz neden ölüyor?” sorusunu soranlara aynı muamele yapılıyor. “Gelecekten endişe ediyorum” diyene kapı gösterilmesine “Çocuğum olmadığı için seviniyorum” diyene “Ölenler kimin çocuğu?” savunmasını hiç ama hiç mantıklı bulmuyorum.
Bazı şeyleri ayırmalıyız artık. Herkes sevincini de üzüntüsünü de istediği gibi ifade etmekte hürdür. (Hakaret içermediği müddetçe) Vatandaşlar devletin resmi kurumları değildir. Uygun görülmüş bir metni paylaşmak gibi yükümlülükleri de yoktur. Devlet “Korkuyorum” diyeni azarlamak yerine “Korkma devletine güven” demelidir. Ölümlere gösterilen tepkileri anlayışla karşılamalıdır.
Unutmamamız gereken çok önemli bir şey var. Hükümetlerin aldığı kararların bedelini sadece partililer değil millet olarak ödüyoruz. Bugün iktidarda başka bir parti olsaydı aynı şey onun için de geçerli olacaktı. Hükümete tepki gösterenleri partizanlık yapıyor olarak görmek vatanseverlik değildir.
Vatanını seven herkesin Ak Parti’yi veya Tayyip Bey’i sevme gibi bir mecburiyeti yoktur. Yıllardır eleştirdiğimiz şeyi kendimizin yapıyor olması ve bunu göremiyor olmamız işin ilginç tarafıdır.
Ölenler de ölmeye aday olanlar da biziz. PKK, DEAŞ ve türevleri bize savaş açmıştır. Ayrıca birbirimize karşı psikolojik savaş açmaya gerek yok.
Türkiye, ortak yaşama alanımızdır. Birbirimizi alan dışına itmek yerine bizi alan dışına itmeye çalışanlara karşı birlikte olmalıyız, hem de acilen.
Paylaş