HDP'den aday adayı oldum

Son günlerde çok duyduğum bir soru vardı: "Sen niye seçimlerde aday adayı olmuyorsun?" Zira hemen hemen tüm tanıdıklarım aday adayı.

Haberin Devamı

Arkadaşlarıma bir sürpriz yapayım dedim. Lâkin “Bekledikleri partiden değil de başka partiden aday adayı olsam, acaba nasıl karşılarlar?” diye düşündüm. Yeğenimden benim için bir aday adayı tanıtım afişi hazırlamasını rica ettim. Ve HDP aday adayı olduğumu ilan ederek ilgili afişi facebook hesabımdan paylaştım. Bir gün sonunda da durumu izah ederek afişi kaldırdım hesabımdan.

Sonuç olarak, beklediğimin çok daha üstünde olumsuz tepki ve eleştiri aldım. Ne telefonum sustu, ne de mesajların ardı arkası kesildi. Tabii bana ulaşamayanlar kardeşim Hanife’yi arayınca, bir fırça da ondan yedim.

Elbette coşkulu bir tebrik beklemiyordum. Olayı anlamlandırmaya çalışan arkadaşların sorgulaması beklediğim bir şeydi. Lâkin olayın, “meclise gitme” olarak değil de “dağa çıkma” olarak algılanmasını çözemedim.

Haberin Devamı

Haddi aşan, hakarete varan tepkiler konusunda dertleştiğim bir arkadaşım “Ama sen de sınırlarını zorlamışsın arkadaşlarının.” dedi. Düşündüm de, şimdiye kadar sosyal medyada herhangi birine karşı hakarette bulunmadığıma göre, kimse benim sınırlarımı zorlamamış demek ki!

Beni yakından tanıyan ve her hangi bir konuda fikrimi alacak kadar değer veren, saygı duyan ama “Sen oradaysan ben yokum” mesajını veren bazı arkadaşlarımın olması aslında ne kadar yüzeysel ilişkiler dünyasında olduğumuzun da bir göstergesi kanımca.

Sırf karşımızdakiyle değerlerimiz uyuşmuyor diye hakaret etme hakkını kendimizde görmekten vazgeçmedikçe ortak noktada buluşamayız.

Sırf ezberimizi bozuyor diye yeni söylemlere kapılarımızı kapatırsak kimseyi anlayamayız.

Evet, HDP’nin eleştirdiğim birçok yönü var ama bu HDP’yi yok saymamı gerektirmez. Mecliste olması gerekliliğine tüm kalbimle inanıyorum. Tabi sadece HDP değil, tüm siyasi partilerin…

Haberin Devamı

İnkâr ederek, önünü tıkayarak veya korku yayarak bir oluşumun gerçekleşmesini önleyemezsiniz. Dün bize yapılanları unutabiliriz ama tarih, tekerrürünü tamamlamaya devam edecektir.

Gazeteci Ruşen Çakır’ın çok güzel bir analizi ile yazımı bitirmek istiyorum. “1990’lı yıllarda cumhuriyet rejiminin dışarıda tuttuğu dindarların RP aracılığıyla merkeze yürüyüşüne tanık olduk, ama medya ya olup biteni anlamadı ya da anlamıyor gibi yaptı. Eski iktidar sahiplerinin bütün direncine rağmen bu merkeze taşınma tamamlanmışa benziyor. Fakat dindarların sistemin merkezine gelmiş olmasıyla Türkiye daha demokratik bir ülke haline gelmedi. Bugünse cumhuriyet rejimi tarafından dışlanmış olan bir diğer önemli topluluğun, Kürtlerin sistemin merkezine doğru yolculuğuna tanık oluyoruz. …Bu yolculuk er ya da geç, şu ya da bu şekilde muhakkak tamamlanacak.

Haberin Devamı

Dün geleneksel sistemin krizinden rahatsız olan bazı kesimler, RP/FP/AKP’ye karşı mesafelerini korumakla birlikte bu partilere belli ölçüde kredi vermişlerdi. Bugün bunların büyük kısmının hayal kırıklığı yaşadığını görüyoruz. Dolayısıyla HDP ve Demirtaş sadece Kürtler değil, artık tıkanmakta olduğu alenileşen “yeni” sistemden rahatsız olanlar için birer cazibe merkezi olma potansiyeline sahip.”

Yazarın Tüm Yazıları