Paylaş
Bu çerçevede geçtiğimiz günlerde kızıyla birlikte eşini görmek için Amerika’ya giden Gündeş’e gösterilen tepkileri anlamlandıramadığımı yazmak istedim bugün. Öncelikle belirteyim, Ebru Gündeş’in damar şarkılarıyla mest olanlardan değilim. Karakterim herhangi bir sanatçının hayranı olmaya da müsait değil.
Konunun ilgimi çekmesinin nedeni ise uzun zamandır iç dünyamda sorguladığım bir sorunun cevabını arıyor olmamdı. Gündeş ve Zarrab görüşmesi bu soruyu tetikledi.
Hayat bazıları için karmaşıktır. Örneğin; iyi (iyi göreceli bir kavram olmakla birlikte genelleme için kullanıyorum) bir aileye veya eşe sahip olanları şanslı, aksi durumda olanları şanssız olarak nitelendiririz. Toplumun onayladığı – takdir ettiği veya acıdığı – bir hayatınız varsa sorun yok.
Sorun, toplum veya hukuk nezdinde suçlu olan kişiyle ilişkinizde ortaya çıkıyor. Varsa kan bağınızı yoksa kalp bağınızı koparmanızı istiyor toplum. Çok enteresandır, filmlerde dolandırıcı, kanun kaçakçısı vs. suçlu bir adamın aşkına hayranlık duyarız, onu bırakmayan kadını alkışlarız. Ama gerçek hayata geldi mi iş başka. Kim bilir günün birinde Gündeş-Zarrab ilişkisini beyazperde de izleyebiliriz. Belki o zaman “Bu hususta haksızlık yapmışız, nereden bilebilirdik?” deriz. Zira bir şeyi onaylamamız için özeli bilmemiz bilmemiz gerekiyor.
Diyelim ki yanılıyorum, medyada yazıldığı çizildiği gibi Gündeş, Zarrab’la olan evliliğini korku temelli yürütüyor. Zarrab’ın çocuğuna zarar vereceğinden filan korkuyor ve Amerika’ya hesaplaşmaya gitti.
Söyler misiniz; Gündeş, Zarrab’ın yanına ister hesaplaşmak, ister sevişmek için gitmiş olsun bizim onu yargılamaya hakkımız var mı?
Paylaş