Paylaş
Anne, hem geçim sıkıntısı hem de aile büyüklerinin baskısı yüzünden çocuklarıyla yeterince ilgilenemez.
Yunus, ikiz kardeşinin aksine asosyal bir çocuk olarak büyümektedir. Anne ise Yunus’un bu durumuna hem üzülmekte hem de bu durumdan kendini sorumlu tutmaktadır.
Yunus, 3 yaşına kadar hiç konuşmaz. Bir gün evde bulduğu gazete kâğıtlarını kesip birleştirerek kelimeler oluşturmaya başlar.
Yunus’un ilk yazdığı cümle “Anne, beni Beykoz Çayırı’na götür.” olur. O güne kadar isteklerini işaretle anlatan Yunus, o günden sonra iletişimini bu yöntemle kurmaya başlar.
Her gün anne-babasına gazete aldırmaya başlar. Eve alınan gazete sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Yunus artık gazeteleri de okuyabilmektedir.
Okuma ve yazmayı eğitim almadan öğrenen Yunus ailesiyle sözlü iletişim kurmaz.
Anne-babayı hayretler içinde bırakan diğer özelliği ise Yunus’un resimdeki yeteneğidir. Televizyon kanallarının amblemlerini birebir çizmektedir. Yunus’un resim merakı aileyi maddi yönden zorlamaya başlar. Çok fazla kâğıt kullandığı için anne kâğıt ve kalemleri saklar ama Yunus kendini tuvalete kilitler ve gizli gizli çizmeye devam eder.
İlkokul çağına gelince aile heyecanla Yunus’u okula verir. Yunus, okuma yazmayı çok iyi bilmektedir ama öğretmen, “Yunus’un kimseyle iletişim kurmadığını ve uyum problemi yaşadığını” söyler. Ailenin heyecanın yerini endişe alır.
Baba, Yunus’u bir devlet hastanesine götürür. Doktor, Yunus’a uzaktan bakar ve Asperger Sendromu (Otistik) tanısı koyar ve rapor yazar. Baba, çocuğunu başka doktorlara da götürür ama her gittiği doktor başka tanı koyar ve ilaç yazar. Psikolojiden epilepsiye kadar çeşitli ilaçlar kullanması, Yunus’u sinirli bir çocuk yapar. Son gittikleri doktor çocuklarının üstün zekâlı olabileceğini söyler ve test yapmalarını ister. Fakat aile doktor doktor gezmekten yorulmuştur. Çocuklarını Asperger Sendromu raporu ile “Kaynaştırma Öğrencisi” olarak okula verirler.
Yunus farklı davranış ve konuşması sebebiyle okul arkadaşları tarafından dışlanan ve dalga geçilen bir öğrencidir.
Öğretmenleri ise zekâ geriliği düşüncesiyle Yunus’a parlak bir öğrenci gözüyle bakmazlar. Dışlanmak Yunus’un daha çok içine kapanmasına neden olur.
Yunus’un hayatı 5.sınıfta müzik derslerine giren Özgen Zeybek sayesinde değişir. Koro seçmeleri için öğrencilere İstiklal Marşı’nı okuturken Yunus’un, marşı tam ve hatasız okuması Özgen Öğretmen’in dikkatini çeker ve Yunus’u koroya alır.
Yunus’un özel bir çocuk olduğunu fark eden öğretmen, Yunus’un özgüveninin artması için ailesine “çocuklarına bir enstrüman dersi aldırmalarını” tavsiye eder. Fakat ailenin bunu gerçekleştirecek maddi imkânı yoktur, yapamayacaklarını söylerler. Yunus’un müzik yeteneğine ve psikolojik durumuna duyarsız kalamayan Özgen Hanım ona gitar alır ve gönüllü olarak evinde gitar dersleri verir. Yunus artık korolarda gitarıyla öğretmenine eşlik etmektedir.
Ortaokul son sınıfa geldiğinde öğretmeni, Yunus’u Güzel Sanatlar Lisesi’ne yerleştirmek için planlar yapar ve derslere başlarlar. Fakat ilk derste göstermiş olduğu üstün başarı Yunus’un Absolut olduğunu düşündürür.
Yunus hayatında daha önce hiç görmediği piyanonun başına oturur oturmaz çift el yani eşlikli çalmaya başlamış ve öğretmeninin sorduğu tüm notaları isimleriyle söylemiştir.
Daha önce hiç karşılaşmadığı bu durum Özgen Hanım’ı çok heyecanlandırmıştır.
Özgen Hanım, Absolut insanlarla ilgili bilgi toplamaya başlar. Artık tek gayesi vardır; Yunus’u doğru yönlendirmek ve emin ellere teslim etmek. Araştırmalar sonucunda kendisi de bir Absolut olan besteci, piyanist, orkestra şefi, hocaların hocası olarak bilinen Faris Akarsu’nun; yeni açılan Cemal Reşit Rey Güzel Sanatlar Lisesi’nde öğretmenliğe başlayacağını öğrenir. Yunus’un ailesinin özel bir okula güçlerinin yetmeyeceğini bildiği için Yunus’un burslu okuyabilmesi için okul idaresiyle görüşür. Birkaç görüşmeden sonra öğretmenin ısrarına dayanamayan idare Yunus’u yüzde yüz burslu kabul eder.
Yunus ve ailesi çok sevinir ama Yunus’un evde çalışabileceği bir piyanosu yoktur. Özgen Hanım bu görevi de üstlenir. Kapısını çaldığı kurumlar olumlu yaklaşmaz, piyanoyu lüks görürler. Görev yaptığı okulda hayırsever bir öğretmen arkadaşı piyanoyu almayı üstlenir.
Yunus’un kendisine ait odası olmayan evinde, kendine ait piyanosu vardır artık.
Yunus, şu an lise son sınıf öğrencisi. Çok sevdiği hocası Faris Akarsu’nun görevden ayrılmasıyla eğitimin istediği gibi devam ettiremeyen Yunus’un Üniversite eğitimi alması gerekmektedir. Bunun için de bursa ihtiyacı var.
Öğretmen Özgen Zeynep, böyle üstün bir yeteneğin solup gitmemesi için destek istiyor Yunus’a…
Paylaş