Yarın ‘Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’

Yarın 25 Kasım.

Haberin Devamı

Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü.

 

Tüm dünyada kutlanıyor.
1999’da, kadına yönelik şiddete karşı toplumda farkındalık yaratmak amacıyla Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararıyla ilan edilmiş bir gün.
Tarihin, 25 Kasım olarak belirlenmesinin nedeni de 1960’ta Dominik Cumhuriyetleri’nde meydana gelen feci bir olay.
Ülkeyi diktatörlükle yöneten Rafael Trujillo, “Ülkede iki tehlike var: Kilise ve Mirabal Kardeşler” diyor.
O üç kız kardeşin hedef seçilmesinin nedeni, diktatöre karşı olmaları.
Ve o açıklamadan sonra maalesef, Mirabal Kardeşler, tecavüz edilerek vahşice öldürülüyor.
Bu kara gün de tarihe, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olarak geçiyor.
Siz anladınız, şu önümüzdeki birkaç gün, bizim ülkemizde de vahim bir sorun olan bu konuya değineceğim. Çünkü 2015 henüz bitmedi ama tam 250 kadın Türkiye’de erkekler tarafından öldürülmüş, bıçaklanmış, yakılmış, boğulmuş, yani vahşice katledilmiş durumda...

 

Haberin Devamı

Tebrikler Filmmor!

 

Yarın ‘Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’


BU arada, Filmmor’un, “Kadın Cinayetleri Önlenebilir” kampanyasının ilk adımı olan Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Eylem Konferansı 27-28 Kasım’da gerçekleşiyor.
Konferans süresince medya, akademisyenler, politikacılar ve sivil toplum aktivistleri, hazırlanan raporu tartışacak ve eylem planını son haline birlikte getirecek.
Önümüzdeki günlerde sizi Filmmor’dan Doç.Dr. Hülya Uğur Tanrıöver’le de tanıştırmak istiyorum.
Evet hepimiz, bas bas “Kadına şiddet, kadına şiddet!” diyoruz ama gerçekten de bir eylem araştırması ve eylem planı gerekiyor.
İşte onlar bunu yaptı!
2009-2013 yıllarını kapsayan derin bir araştırma.


Yarın ‘Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’




Amaç da, tahmin edeceğiniz gibi, kadın cinayetlerinin önlemesine yönelik olarak geliştirilmesi gereken politika ve uygulamalara dair hazırlanacak eylem planına veri sağlamak...
Çünkü ortada veri de yok.Sadece gazetelerde yayınlanan haberleri görüyoruz.
Cinayetlerin tümü istatistiklere yansımıyor.
Onlar hem medyayı taradılar (aylarca 10 ulusal günlük gazete, 14 haber sitesi ve televizyon kanalları) hem de İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Trabzon, Diyarbakır ve Van olmak üzere toplam 7 ille saha çalışmaları gerçekleştirdiler.
Ne var ki yargı mensupları, kadın katillerinin tutuklu olduğu cezaevi müdürleri, emniyet mensupları ve kadın cinayetinden hükümlü kişilerle görüşmeleri, bakanlık gerekli izinleri vermediği için gerçekleşemedi.
Ama az sayıda da olsa gönüllü emniyet mensubuyla kimlikleri tamamen gizli kalmak kaydıyla görüşebildiler.
Ve bu ülkede artık her gün işlenen kadın cinayetlerinin gerçek nedenlerine ulaştılar.


Aşağıda okuyacaksınız...

 

Haberin Devamı

Kadın cinayetlerinin gerçek nedenleri

 

BAKIN, ortaya neler çıktı:


1-Öldürülen kadınların neredeyse tamamı, cinayet öncesinde şiddet mağduru olmuş, hatta sürekli şiddet ortamında yaşamış.
2-Kadınların yaşadıkları şiddeti, Allah’ın belası bir toplumsal baskı nedeniyle paylaşamaması, gerekli başvuru ortamlarına ulaşamaması cinayetlerin gerçekleşmesinde önemli bir etken.
3-Şiddet yaşayan kadınların, bu alanda olması gereken etkin ve önleyici önlemlerden (koruma, sığınma evi vs) yararlanamaması da cinayetleri hazırlayan etkenlerden.
4-Kadınlar, yaşadıkları şiddet ortamında, katilleri tarafından yalnızlaştırılıyor. Ve kendilerine şiddete karşı destek olacak, dayanışmada bulunacak kişi ve çevrelerden uzaklaştırılıyor.
5-Cinayetlerin neredeyse tamamı, kadınlar “kendi kaderlerini tayin etme” haklarını kullanmak istediği için işleniyor. Onlara bu hakkı tanımayan erkekler tarafından öldürülüyorlar.
6-Kadın katillerinin neredeyse tamamı, sözde namus saikini, aldatılma ve terk edilme bahanesini kullanıyor. Kimi zaman da akıldışı öğeleri: Beyaz pantolon giyme, balkonda cep telefonuyla konuşmanın “aldatma kanıtı” olarak sunulması gibi. 
7-Katillerin tahammül edemedikleri şeylerden biri de, öldürdükleri kadınların güçlü ve özgür bireyler olmaları.
8-Yoksulluk, işsizlik veya madde bağımlılığının kadın cinayetlerine neden olması ya da tetiklemesi çoğunlukla birer bahane. Medya tarafından sıklıkla yapılan “cinnet” tanımı ise bu bahanelerin en kabul edilemez olanı.
9-Kadın cinayetlerini üreten, besleyen ve meşrulaştıran en temel etken de, erkek egemen ideoloji ve cinsiyetçi söylem. Bu söylem, erkeklerin, kadınlar üzerinde “hak” sahibi olmalarına ve kadınların bağımlı konumda olmalarına dayanıyor.
10-Söz konusu cinsiyetçi söylem sadece bireylerde, ailelerde değil resmi kurum ve kuruluşlarda da egemen. 
11-Cinayetlerin gerçekleşme sürecinde, emniyet güçleri, yargı ve medya, kadın katillerinin bakış açılarını ve bahanelerini benimsiyor. Sadece benimsemekle kalmıyor, aynen yansıtıyor da. Şiddet gören kadınları şiddet ortamına tekrar geri gönderen emniyet, ihtiyaç duyulan her şehirde sığınma evi açılmasını engelleyen merkezi ve yerel yönetimler, kadın katillerine yukarıda verilen örneklerdeki kadar akıldışı bahaneler için bile tahrik indirimi veya mahkemede giydikleri takım elbise nedeniyle iyi hal indirimi uygulayan yargıçlar aynı cinsiyetçi söylemi çoğaltarak kadın cinayetlerini meşrulaştırıyorlar.

Haberin Devamı

* Toplum, kadın cinayetlerine ve bu cinayetleri hazırlayan şiddet olgusuna karşı yeterince duyarlı değil. “Aile içi mesele” ya da kendileri için “uzak olgu” olarak değerlendiriyorlar. Bu meselelere karışmayarak, kimi zaman bir komşularının, kimi zaman bir arkadaşlarının “Geliyorum” diyen ölümüne seyirci kalıyorlar.

 

Yazarın Tüm Yazıları