Vakur olmak adına acılar bastırılmalı mı?

AHMET Hakan, “Ayşe, iyi bir iş çıkarmış” diyor.

Haberin Devamı

Sağ olsun var olsun.

Halit Ergenç’in ayrıldığı eşi Gizem Soysaldı röportajından söz ediyor.

Eklemeyi de ihmal etmiyor:

“Konuşturan işini iyi yapmış ama ya konuşan?”

“Bu kadar zaman sessiz kalarak, nasıl vakur olunduğunu gösterip, nasıl olan biteni hiç takmadan yaşamaya devam edilebileceği konusunda şahane dersler veren Gizem Soysaldı, konuşarak büyüyü bozdu” diyor.

Katılmıyorum.

Hepimiz insanız.

Siz, Gizem Soysaldı’nın Halit Ergenç’ten; Ayşe Özyılmazel’in de Okan Bayülgen’den darbe yemediğini söyleyebilir misiniz?

Yediler, en âlâsından hem de, katmerli acı çektiler, yaralarını sarmaya çalıştılar, izleri kalmış olsa da bunu başardılar.

O acının üzerine çıktılar.

Peki bunu neden anlatmasınlar?

Neden sussunlar?

“Vakur” olacaklar diye, öyle mi?

Hadi canım siz de!

Biz insanız...

Makine değiliz...

Haberin Devamı

Bence samimi olan, gerçek olan, yaşadığını, hissettiğini anlatmak...

Ama hakaret etmeden... Kafa atmadan... Çirkefleşmeden...

Nasıl olaydaki erkeğin bir “açı”sı varsa, kadının da var.

Neden Gizem ona hiç koymamış gibi hayata devam etsin ki?

Koydu, içine oturdu, içi oyuldu.

Bence Ayşe’ye de öyle oldu.

Böyle bir acı yaşayanlar, üstelik eski sevgilileri akabinde hemen gidip evleniyorsa, üzerine bir de çocuk yapıyorsa, “Onlara mutluluklar diliyorum, şu anda da bir bebekleri oluyor, ne şahane!” diye bakamıyorlar hayata...

E bakamazlar da...

Ben acıların bastırılmaması gerektiğine inanıyorum.

Onlarla yüzleşmemiz gerekiyor.

Yoksa, iyileşemeyiz.

Onlara iyi gelen anlatmaksa, bırakalım anlatsınlar.

Gizem o röportajda aslında, “Ben iyileştim” diyor, “İyi bir oyuncuyum. Beni onun eski eşi olarak değil de, birey olarak değerlendirin bana fırsat verin, rol verin...”

Yoksa, Halit’in gözünü oymuyor.

Ama itiraf ediyorum, bunu yapmak isteyenler var.

Hayatına girmiş bazı kadınlar bana yazdılar:

“Bizim başımıza da benzer şeyler geldi. Halit’in replikleri bile aynıydı: ‘10 yıl sonra kendini nerede, kiminle hayal ediyorsun? Ben seninle hayal ediyorum...’ Ayrılırken bizi de yakıp yıktı, demek ki o hep aynı şeyi yapıyor...”

Doğru mu yanlış mı bilemem...

Haberin Devamı

Ama şunu biliyorum: Bir kadının/erkeğin, âşığı olmak için ne kadar çaba sarf ediyorsan, ondan ayrılmak istediğinde de aynı zarafeti göstereceksin.

Öyle yakıp yıkıp gidemezsin.

Düzgün ayrılacaksın.

Evet, her zaman mümkün olmuyor, olamıyor.

Ama elinden geleni yapacaksın.

Çünkü bu, iki kişilik bir tango.

Evet, o iki kişinin aslında tam olarak neler yaşadığını hiçbirimiz bilemeyiz. Ama her iki tarafın da, kendi “açı”larını anlatmaya hakları vardır...

 HAMİŞ: Bu arada Halit Ergenç de anlatmak isterse, seve seve dinlerim, Gizem’in röportajına gösterdiğim hassasiyeti, onunkine de göstereceğimden emin olabilirsiniz.

Önyargı!

 BEN hiç İstanbul’u görmemişim...

Bilmiyorum, yaşamamışım.

Haberin Devamı

İki günlüğüne geliyorum ve Taksim’de kalıyorum.

Asansörde biri kötü kokuyor.

“Aaa bu Türkler çok pis!” diyorum.

Taksim’de biri para bozdururken beni kazıklamaya çalışıyor, “Bu millet sadece pis değil, aynı zamanda hırsız!” diyorum.

Kötü kötü binalar görüyorum.  

“Üstüne üstlük estetikten hiç nasibini almamış insanlar” diyorum.

Örnekleri uzatabilirim.

Ben tabii ki saçmalıyorum, bilip bilmeden genelliyorum.

İstanbul, sadece Taksim’den ibaret değil.

Dubai de, sadece otellerden, alışveriş merkezlerinden, şantiyelerden, metrodan, Burj El Arab’dan, sıcaklıktan ibaret değil.

Biz gazeteciler, herhangi bir yere gidip, iki gün kalıp, anasını satayım, öyle bir ahkâm kesiyoruz ki, biraz ayıp ve komik oluyor.

Haberin Devamı

Önce Şengül Balıksırtı’nın sonra Sevim Gözay’ın Dubai yazılarını görünce aklım başıma geldi. “İşte bu!” dedim, “Bu hatayı hepimiz yapıyoruz, ben de yapmışımdır, bir yere gidiyoruz, gelip geçici bir izlenimi, en ukala halimizle bir kentin, bir ülkenin, bir mekânın kalıcı tanımlaması gibi sunuyoruz...”

Doğru değil.

Dubai, sadece lokantadaki kuyruklardan, şantiyelerden ve bizim kolaycı ve üstünkörü tespitlerimizden ibaret değil.

Söyleyeyim dedim.    

Yazarın Tüm Yazıları