Paylaş
* Kimsiniz, kimlerdensiniz?
- Adım Barış Cangökçe. 80 Ankara doğumluyum. Süper bir ailenin ikinci çocuğuyum. Dubai’de yaşıyorum, yıllardır da bir setten ötekine koşup duruyorum.
* Anneniz, babanız neci?
- Annem emekli, Bodrum’da harika bir hayatı var ama boş da durmuyor. “Benim Adım Yasemin” diye bir kitap yazdı, Türkiye’nin ilk erotik film yıldızının yaşadıkları. Babam ise ODTÜ’den emekli. Teknik ressam ve fotoğrafçı. Ülkemizin en yaşlı kule atlama şampiyonu! Her yıl Boğaz’ı yüzerek geçme
organizasyonları yapılır ya, hiçbirini kaçırmaz. Ağabeyimse özel bir telefon şirketinde çalışıyor. Eski milli yüzücülerden. Bir de çılgın koleksiyonlar yapıyor.
* Küçükken, “Sen bizim oğlumuz değilsin!” diye eğlenirlermiş sizinle, öyle mi?
- Evet, çocukluğum boyunca çok ağır şakalara maruz kaldım. Sokaktan bağıra bağıra bohçacı kadın geçerdi mesela, bunlar bana “Hadi kalk, gerçek annen geldi!” derlerdi. Hüngür hüngür ağlayıp, bohçacı kadın beni götürmesin diye kaçardım. Kırılırlardı gülmekten. Bir keresinde kendimi oyuna iyice kaptırmışım, akşam yemeği zamanını kaçırmışım. Eve bir geldim ki, beni tanımıyormuş gibi davranıyorlar. Bir süre, ben de bozuntuya vermedim, oyuna katıldım ama aradan bir saat geçti, kafam karıştı, “Bunlar ciddi mi?” diye ağlamaya başladım. Ancak o zaman bitirdiler o tatsız şakayı. Aslına bakarsanız, ailemin etkisi herhalde, ben de şakacıyımdır.
* Hangi rüzgar attı sizi Dubai’ye?
- Uzun süre yönetmen yardımcılığı yaptım İstanbul’da. Sonra yeni deneyimler, farklı setlerde çalışma arayışına girdim. Avustralya veya Yeni Zelanda’da bir iş bulabilmek için çok uğraştım ama nafile. Bir sürü prodüksiyon şirketine bir dolu mail attım, hiçbirine cevap alamadım. Arkadaşım Fuat Köseoğlu da o sıra Dubai’ye gelmişti, onun verdiği gazla oradaki şirketlere başvurdum, “Gel” dediler, geldim. Gelişimin üçüncü gününde de Ortadoğu’nun en büyük film şirketinde çalışmaya başladım.
* Şu sıra ne iş yapıyorsunuz?
- Birinci yardımcı yönetmenim. Yönetmenle ekibin geri kalanı arasındaki köprüyüm. Çekim takvimini ve planlamasını ben yaparım. Oyuncuların sete geliş gidiş saatlerini ben ayarlarım. Ne zaman yemek yeneceğine kadar her şeyi ben organize ederim. Hani o sette “Action!” diye bağıran adam var ya, o da benim! Bir de şu an arkadaşımla birlikte catering şirketi kuruyoruz. Hedefimiz film setlerine yemek servisi vermek.
* Şimdi hangi filmde görevlisiniz?
- Gazetelerde haberlerini okuyorsunuz. Tom Cruise’un başrolünü üstlendiği Mission İmpossible serisinin son filminde üçüncü yardımcı yönetmen olarak çalışıyorum. Filmin arka planında görünen bütün figürasyonun kontrolü bana ait.
* Tom Cruise Abi nasıl biri?
- Nefis bir insan! Hakikaten “star”. Her şeye hakim. Bir de hep güleryüzlü. Şimdiye kadar hiçbir arızasını görmedik. Onun sahnelerindeki figürasyondan ben sorumlu olduğum için sürekli yakınlarındayım. Yüzüme bile bakmaz zannediyordum ama her gördüğünde sohbet ediyor. Resmen rüya gibi.
* O haberler doğru mu peki, gerçekten de dublör falan kullanmıyor mu?
- Tom Cruise Abi hakikaten filmlerindeki gibi biriymiş. Biz o sonuca vardık. Bütün zor sahneleri kendisi oynuyor. Dublör mublör hak getire! Hiçbir şeyden çekindiği yok. Boru değil, dünyanın en yüksek binasının tepesinde çekim yapıyoruz, zerre tırsmıyor abi!
* Manyak mı peki, insan kendini o kadar yüksekten sallandırır mı? Bir düşse..
- Biz de inanamadık ama herkes gördü işte! Sallandırdı valla! Ayrıca tehlike sadece yükseklikle sınırlı değil. O,
binanın üstünde koşuyor, helikopter de hemen dibinde çekim yapıyor. Allah korusun yani. Ama ekibine çok güveniyor, hepsi de çok sağlam abiler!
* Emniyet önlemleri de çok sıkıdır herhalde.
- Çok büyük bir dublör ekibi var, dublör deyince sadece, hani filmlerde dayak yiyen, patlamalar sırasında havaya uçan falan adamlar var ya, onlar gelmesin aklınıza. Tehlikeli sahnelerdeki makara ve çelik ip sistemlerini kuran, çalıştıran insanlara da dublör deniyor. Sistemi kurup kendi içlerinden biriyle test ediyorlar, tamam mı, sağlam mı diye. Onlar denerken kamerayla sahnenin provası çekiliyor. Her şey hazır olunca da, Tom Cruise abi gelip rolünü oynuyor. Sahne çekilmiş oluyor.
* İyi güzel de, sizin bizim yapamayacağımız şeyler mi gerçekten?
- O sahnenin çekimi boyunca, ben de, o binanın tepesinde olup oradan oraya koşmak istediğimi itiraf ediyorum. O kadar yüksek bir binanın üstünden aşağıya bakınca engelleyemediğin bir uçup gitme, gökyüzünde süzülme isteği düşüyor insanın içine. Benimki aileden gelen adrenalin düşkünlüğü! Aslında ekipten çok insan o kadar yüksek bir yerde bulunmaktan çok rahatsız oldu. O sahneyi gözünü kırpmadan çeken Tom Cruise da manyak bir kişilik.
* Çok mu sıkı vücudu var?
- Öyle böyle değil, çok fit. Kasları o kadar büyütmüş ki. Maşallah, kendi halinde yürürken bile bizim kabadayılar gibi duruyor. Kolları kapanmıyor resmen.
* Çıplak mı gördünüz?
- Evet, birkaç kez denk geldim. Hatta filmde de var birkaç çıplak sahne. Ama hafif hafif artık yaşlılık belirtileri de var. Hani 70 yaşında ama feci kaslı amcalar olur ya, Tom Cruise da öyle bir amca olacak herhalde.
Paylaş