Duyduk duymadık demeyin, adının açıklanmasını istemeyen hayırsever bir grup, Tijen ve Oğulcan’a ev bağışlıyor. Beylükdüzü’nde. 1.5 yıl sonra teslim edilecek. O zamana kadar da tutacakları evin kirasını ödeyecekler. Müthiş haber değil de ne bu? Ben de ölüyorum mutluluktan. Size de çok çok çok teşekkür ediyorum. Para yollamanıza gerek kalmadı...
Ben kara kara "Tijen’i kim kurtaracak? Oğulcan’a ne olacak?" diye düşüne durayım...
Telefon çaldı.
Adının açıklanmasını istemeyen biri.
Bir kadın.
"Tijen işini ben organize edeceğim Ayşecim" dedi, "Ama lütfen benden söz etme."
Gerçek hayırseverler böyle biliyorsunuz, adlarının kati suretle geçmesi istemiyor.
"Tabii" dedim, "Siz nasıl isterseniz..."
Ama bir taraftan da, nasıl çözecek diye merak ediyorum.
Benim 2000 kişiden 50 YTL toplama gibi bir projem vardı, eder 100 milyar, o paraya da zahir kafalarını sokacak bir ev alırlar diyordum.
Diyordum ama...
Böyle bir şeye kalkışmaya da çekiniyordum, çünkü kafanıza göre yapamıyorsunuz bu işleri, valilikten filan izin almanız gerekiyor...
* * *
Ama işte şimdi...
"Merak etme bu sorumluluğu ben alacağım" diyen biri vardı telefonun ucunda.
"Tıbbi olarak bir yardımım dokunamaz ama en azından maddi olarak elimden geleni yaparım.Uzun zamandır takip ediyorum Tijen Güden’in başına gelenleri, çok da üzülüyorum" dedi.
Öyle biri ki, bu ülkedeki en etkili 10-15 kadından biri.
O diyorsa sözünde duracaktır.
Geri adım atmayacaktır.
O anda mutluluktan Cennetköy Sitesi’nin avlusunda parande filan atmak istedim...
Koşup koşup denize atlamak, çivileme atlamak, balıklama atlamak, bomba şeklinde, bağdaş kurup en çok su fışkırtacak şekilde atlamak...
Çocuklar gibi "Yaşasııııın" ya da "Yupiiieeeeee" diye bağırmak.
Ama tabii ben de 38 yaşında olgun -ne yazık ki dolgun- bir çocuk sahibi bir kadınım.
Yapmadım.
Onun yerine, telefonu kapatınca sevinçten ağlamaya başladım.
* * *
Tijen’i aradım, o da ağladı.
Anneme söyledim, o da ağladı, Nejla da.
Alya "Hepiniz niye ağlıyorsunuz ben ağlarım" dedi.
Hepimiz ağlaya ağlaya güldük.
Gelelim Tijen meselesinin çözümüne...
Oğulcan’la yaşadığı zorluklar devam edecek ne yazık ki, onu çözebilmek mümkün değil.
Ama en azından ev sorunu çözülecek.
Nasıl mı?
Beni arayan bu ismin içinde yer aldığı grup, Tijen’e 1.5 yıl sonra teslim edilmek üzere bir ev bağışlıyor.
O ev Beylikdüzü’nde olacak.
Oğulcan’la rahat girip çıkabilmesi için giriş katı olacak.
O zaman kadar da Tijen’e iki oğluyla yaşayabilmesi için bir ev tutulacak, kira yine bu hayırsever grup tarafından karşılanacak.
Durum budur.
Şahane değil mi?
* * *
Peki siz?
Bana "Tijen’eyardım etmek istiyorum banka hesap numarasını ver lütfen" diye mail atan yüzlerce insan...
Siz müthişsiniz.
Aslında ben isminizi burada tek tek sıralamayı aklımdan geçirdim, "İşte insanlık böyle bir şey" demeyi ama sonra korktum kızarsınız diye...
Çok çok teşekkürler hepinize, cömertliğinize, yüce gönüllüğünüze...
O paraya şimdilik gerek yok...
Bir gün yine ihtiyaç olursa o zaman belki...
Bence siz, bugün kendinize "Ben iyi bir insanım" deyin, öylesiniz çünkü içinizden geldi o maili attınız... Kendinizi şımartın bugün...
Sizi seviyoruuuuuuuum.
Yaşasın, hayatta ben de bir işe yarıyorum!
Migros ile Karabaş’ın işi de halloldu
Biz Yalıkavak Migros’un önünde yatmakta olan Migros ve Karabaş...
Çok teşekkür ederiz, ellerinizden öperiz.
Yerimizden yurdumuzdan edilmek üzereyken, sayenizde burada pineklemeye, uyumaya, şekerleme yapmaya devam edebileceğiz.
Kim demiş bu ülkede sivil topluluk dayanışması yok diye. Biz hálá buradaysak, demek ki var işte. Sürgün kararına nasıl bir tepki gösterdiyseniz, mail’le, telefonla, bizzat gelerek, Migros yönetimi bizi yollamaktan vazgeçti.
Üstelik bir de kafamızı okşadı.
Zaten artık meşhur olduğumuz için gelip geçen herkes kafamızı okşuyor.
En çok da bize sahip çıkan Yalıkavak sakinlerine teşekkür ediyoruz, iyi ki varsınız!
Bizi gerçekten seviyormuşsunuz, anladık.
Layık olmaya çalışacağız, gelene geçene havlamamaya çalışacağız.