‘Taşıyıcı anne’den 25 bin dolara çocuk sahibi olmak istedi kadın, kokainman çıktı

Sadece kadınlar değil, erkekler de istiyor... Çocuk sahibi olmak, aile olmak... Evli olmasalar da... Ve tıpkı kadınlar gibi yol arıyorlar... Bu ülkede Leyla Bilginer, Güner Özkul, Füsun Demirel gibi cesur kadınlar, bankadan sperm alıp çocuk yaptılar. Öncü kadınlardan sonra, erkekler de devreye girdi.

Haberin Devamı

Ama tabii onlar için iki yöntem var; ya taşıyıcı anne bulacaklar, ya evlat edinecekler. Metin Arolat’ın hikâyesi, bu ülkede türünün ilk örneklerinden. Adam, evlenmek istemiyor, sadece baba olmak istiyor, iyi bir baba olacağına inanıyor, 25 bin doları gözden çıkarıyor ve bir çocuk sahibi olma
macerasına atılıyor.
Gerisi aşağıda...

*  Bir kadın bir an geliyor, “Şu hayatta bir sürü şey yaptım ama anne olamadım” diyor, biz bunun sebebini hormonlara, biyolojik saate bağlıyoruz. Erkekte durum ne?
- Evli değilse, bir noktadan sonra kendi kendine soruyor: “E peki bundan sonra ne olacak? Hayat hep böyle uzun yaz öğleden sonraları gibi mi geçecek? Hiçbir zaman aile olmayacak mıyım ben?” En azından bana öyle oldu.
*  Çoğalma isteği mi?
- Hayır, hayır. Çocuk sahibi olmak istememin sebebi, tamamen yalnız kalmama isteği!/images/100/0x0/55eafebbf018fbb8f8a42137
*  Bencilce değil mi?
- Tabii ama ne bencilce değil ki hayatta? İleride tek başına yaşlanma duygusu, o kesif yalnızlık beni endişelendiriyor, hatta korkutuyor. Çocuk ne anlama geliyor? Patırtı, gürültü, kahkaha, yani hayat. Çocuk, yaşam demek, çocuk ölüme direnmek demek. O yüzden istedim. Bir de ben, acayip keyifli bir ailede büyüdüm. Mutlaka onun da etkisi vardır. Hep kalabalıktık. Müthiş bir sevgi seli, herkes birbirine bağlıydı, ama yapış yapış, insanı boğan bir sevgi değil.
*  Anne baba neci?
- Dedemin dedesinden başlayayım: Hasan İzzet Paşa... Bayağı paşa torunuyum ben. Sonra dedem geliyor, Ali Mümtaz Arolat... Zamanının büyük şairlerinden. Edebiyat dersinde dedemi okuduk, sayesinde hep 10’du edebiyatım, oysa, çok da başarılı bir öğrenci değildim. Babam Hasan İzzet Arolat ise, banka müdürü filan ama güzel sanatlara müthiş yatkın bir adam, THY’nin logosunu o yapmış, üstelik öğrenciyken. İş Bankası’nın logosu da eskiden farklıymış, bugünkü haline babam getirmiş. Demek istediğim şu: Bazı şeylerin genle geçtiğine inanıyorum ben.
*  O yüzden de “Çocuğum olacaksa, kendi genlerimden olsun” mu dediniz?
- Aynen! Evet belki bu da bencilce, ama gerçek bu. Ben tabii “kiralık anne” filan düşünmüyordum. Benim gibi çocuk isteyen ama evlenmek istemeyen bir arkadaşımdan yaparım diyordum. Çünkü yaşadığım çevrede, hayatından memnun olan, kati surette evlenmek istemeyen ama “Keşke bir çocuğum da olsaydı” diye düşünen birkaç yakın kız arkadaşım var. Defalarca bu meseleyi konuştuk, “Sen de çocuk istiyorsun, ben de, çok da yakın arkadaşız, yapalım o zaman...” diye. Ama iş gerçekleşme aşamasına gelince, onların da kendi kodlanmışlıklarıyla hareket ettiklerini gördüm.
*  Nasıl yani?
- Evlenmek istediler! Dünyaya getirecekleri çocuğu korumak adına da olsa, böyle bir talepleri oldu. Konuşması, “Evet ya, yaparız!” demesi kolay, ama işi fiiliyata geçirme konusunda, herkes “garantici” oluyor. Oysa iki tarafın da aslında evlenme isteği gerçekten de yok, sadece toplum baskısı devreye giriyordu. O ne der, bu ne der, çocuğa nasıl açıklarız. Ben de başkalarına göre hayatımı tanzim etmeye karşı olan biriyim. Hayattaki duruşuma ters. Kılıfına uydurmak için evlenmek dürüstçe gelmiyordu. Vazgeçtik tabii.
*  Sonra?
- İşte o aşamada, Bulgar bir arkadaşım “Bak, böyle böyle bir şey var” dedi. Bulgaristan’da legal olarak yapılıyormuş. “Kiralık anneler” varmış, seçiyorsun, anlaşıyorsun, kontrat imzalıyorsun, bebeğini taşıyacak kişinin bütün masraflarını karşılıyorsun. Yazılı masraf dışında masraflar da oluyormuş. Aş erdiği zaman eriğine kadar sen ödüyormuşsun. Suiistimal edilme payın da varmış. Ama ben her şeye, “Eyvallah” dedim, baba olmayı o kadar çok istiyordum yani....
*  Ve...
- 5 kiralık anne adayı buldular. “Fiyatları budur” dediler. Fotoğraflarını inceledim. Tabii çok heyecanlandım. Rüyalarım gerçek oluyor gibi geldi. Fotoğraflara bakıp, tuhaf bir şefkat de hissettim.
*  Seçtiniz mi birini?
- Evet.
*  En güzelini mi?
- Yoo hayır. Tamam güzellik önemli ama ondan da daha önemli bir şey var: Sıcaklık. O beş aday arasında ikinci güzel bulduğuma yöneldim. Çünkü daha anaç yüzlüydü. Daha sıcak gülümsüyordu.
*  Sanatçı olmak da böyle bir şey herhalde!
- Evet, aynı zamanda yönetmenlik de yaptığım için ve oynayacak oyuncuları hep ben fotoğraflardan seçtiğim için, fotoğrafta görünen insanların ifadeleri beni ilgilendiriyor. Tabii sadece fotoğraftan bir insanın nasıl biri olduğunu anlamak zor ama, o kadına bir şeyler hissettim, “Tamamdır bu” dedim.
*  Para meselesini nasıl çözdünüz?
- Arkadaşıma gönderdim.
*  Ne kadar para?
- 25 bin dolar. Başlangıç için.
*  Sonra?
- Sonra işte kendimi, baba olmaya hazırlıyordum. “Gel” dediklerinde atlayıp Bulgaristan’a gidecektim. Bebeğimin taşıyıcı annesi olacak kadınla telefonda konuşuyordum. Pek İngilizce bildiği söylenemezdi, çat pat anlaşıyorduk.
*  Aileniz peki? Onlar ne dedi? Kim bakacaktı bebeğe? Sorumluluğunu kim üstlenecekti?
- Tabii ki ben ama annem ve ablam da destek olacaktı. Kalabalık bir ailede büyüdüm dedim ama geride bir annem, bir de ablam kaldı. Babamı ve abimi kaybettim çünkü. Belki de onları zamansız kaybettiğim için istedim böyle bir şeyi. Özellikle abimi kaybetmek beni yıktı. Düşün, üniversiteyi bitirdiği gün, şen şakrak Ankara’dan İstanbul’a gelirken, bir otobüs kazasında öldü. Pisipisine.
*  Çok üzücüymüş... Siz, anne ve ablanıza güveniyordunuz yani...
- Tabii, bebeğim de tıpkı benim gibi bir sevgi seli içinde büyüyecekti. Ablam ve annemin korumasında. Hayalim, fantezim buydu. İyi bir baba olacağımı da biliyordum.
*  “Tamam” dediler mi?
- Ablam, “Metin, bu senin hayatın. Sen onu nasıl yaşamak istiyorsan öyle yaşarsın. Böyle bir şeye karar verdiysen, tamamdır. Vermem gereken bütün desteği veririm. Ama annemle de konuş” dedi...

Haberin Devamı

ANNEM ÖNCE REDDETTİ

Haberin Devamı

*  Peki ya anneniz?
- Önce reddetti. “Çocuk yetiştirmek böyle bir şey değil” dedi. Gelip geçici bir heves olarak değerlendirdi, duymak istemedi. Ben savunmaya geçtim. “Biriyle evlenmiş olabilirdim, çocuğumuz doğmuş ve birbirimizden nefret ederek ayrılmış olabilirdik. O daha fena değil mi? Ya da ben ölebilirdim, annesi ölebilirdi...” dedim. Hazır olduğumu, çocuğuma düzgün bir hayat sunabileceğimi söyledim. Sonunda pes etti, beni kırmamak için galiba ikna olur gibi göründü. Diğer oğlunu kaybettiği için kıyamıyor da bana.
*  Sonra?
- Tam her şey yolunda derken, ortaya korkunç bir gerçek çıktı...
*  Nedir o?
- “Kiralık anne” olmak isteyen herkese, “Buyur doğur!” denmiyor. İyice bir araştırılıyor. Birtakım testler yapılıyor. Ben zaten ultra hassasım bu konularda, kendi ailemde ne hastalıklar olduğunu bilirim. Ama çocuğumu doğuracak kadının durumunu bilmiyordum, test sonuçlarını bekliyordum ki... “Bağımlı” olduğu ortaya çıktı, kokain kullanıyormuş. Dünya başıma yıkıldı tabii.

Haberin Devamı

Meğer ne büyük bir sorunmuş

*  Bu uygulamaların Türkiye’de yasak olmasına ne diyorsunuz?
- Ben başıma gelenleri anlatınca, çocuk sahibi olamayan pek çok insandan mail aldım. Meğer ne büyük bir sorunmuş. Hepsi dertlerine çare arıyorlarmış, benden bilgi almak istediler. Tabii aralarında, “Bebeğinizi ben doğururum” diyen kadınlar da oldu ama ciddiye almadım.

Kalabalık bir ailede büyüdüm dedim ama geride bir annem, bir de ablam kaldı. Babamı ve abimi kaybettim çünkü. Belki de onları zamansız kaybettiğim için istedim böyle bir şeyi.

Baba olma isteğim bıçak gibi kesildi

*  Kiralık annenin kokain kullandığını öğrendiniz... Ya hikâyenin gerisi?
- Beni kötü etkiledi bu olay, cesaretim kırıldı. “İyi o zaman bu kadını eleyeyim, diğer 4 kadından birini seçeyim” gibi bir şey de gelmedi aklıma. Baba olma isteğim bıçak gibi kesildi. Korktum. Anladım ki, böyle bir işe kalkışırsam, beklenmedik şeyler çıkma ihtimali çok. Ve bu tür şeyler büyük risk. Öyle kalakaldım.
*  Ne dersler çıkardınız bu olaydan?
- Bir şeye heyecanlanmak, onun hayallerini kurmak yetmiyormuş. Gerçekler başkaymış. Evet, Ricky Martin’in ikizleri böyle oldu ama ben bir sürü şeyi hesaba katmamışım. Kim bilir yeteri kadar istemiyordum, belki de kısmet değildi.
*  Tekrar dener misiniz?
- Zannetmiyorum. Şimdi “Hayır” diyorum ama bakarsın seneye yine kalkışırım.

Yazarın Tüm Yazıları