Paylaş
Dün başladık, bugün devam ediyoruz. Kendi derdimden yola çıktım, size de derman olmaya çalışıyorum. Binlerce insana sigarayı bıraktıran Emre Üstünuçar sizlerle. Sigarasız yeni hayatınızda başarılar dilerim...
Sigarayı bırakmaya karar veren biri n’apacak?
Karar verdiği an, yüzde 50’sini zaten halletmiş demektir. Ya iradesiyle direnecek, sen şu an onu yapıyorsun, çok da iyi gidiyorsun ya da benim gibi birinden destek alacak...
Senin desteğin ne kadar garantili?
Peşini bırakmazsa, yüzde 100! Altı saatlik bir seminer bu. Bilgi terapisi. Çünkü sigara esas olarak psikolojik bir bağımlılık. Fiziksel nikotin kısmı, işin yüzde 5’i. Vücut onu, üç günde hallediyor. Üç günden uzun süredir içmediğin halde hâlâ canın çekiyorsa, o fizyolojik değil psikolojik bağımlılık...
KEYİF VERDİĞİ YALAN
O zaman nikotin bağımlılığı, el, dudak alışkanlığı değil...
Değil! Esas sorun iki tane:
1Sigarayı, kahvenin, çayın, rakının, balığın, sohbetin yanında keyif unsuru olarak değerlendirmek. Yani sigaranın keyif verdiğini sanmak.
2Sigaranın, stresli zamanlarda insana destek olduğuna inanmak. İkisi de doğru değil. Doğru olmadığı gibi tam tersi...
Nasıl yani?
İçici olduğun için, her saat başı, kandaki nikotin azalıyor ve strese giriyorsun. İçiçi olduğun için, içemediğin zamanlarda ekstra strese giriyorsun. Kapalı alışveriş merkezlerinde, çocuğunu azarlayan, kaba kuvvet kullanan bir ebeveyne bak, açık havaya çıkar çıkmaz ilk n’apacak gör? Sigara yakacak! Sigara, bizi daha stresli yapıyor. Sigara içen her insan, içmeseydi olacağından daha stresli olur. İçmeseydi olacağından daha gergin bir insan olur. Düşünsene, kalbin ortalama dakikada 90, 100 vuruyor. Oysa 60, 70 vurması lazım. Sürekli adrenalin salgılıyorsan, stres hormonu. Devamlı kafanda bir soru, “Nerede içeceğim veya içemeyeceğim? Gittiğim yerde yasak mı, değil mi? Yeterince yanımda kaldı mı, kalmadı mı?” Sigara içiyor olmak, hayat stresinin üzerine ekstra bir stres...
Sen insanlara seminerlerinde bunları mı anlatıyorsun?
Evet ve şunu fark ediyorlar: Bıraktıklarında hiçbir şeyden vazgeçmiş olmayacaklar. Çünkü ortada vazgeçilecek bir keyif yok. Vazgeçilecek bir can simidi, baston yok. Dolasıyla yas tutmaya da gerek yok!
Peki bırakamamak bir zayıflık mı? Yoksa bağımlılık mı?
Bağımlılık. O kadar kişilikli, kaliteli, becerikli yetkin insanlar sigara içiyor ki, zayıflıkla açıklanamaz. Konu, bir maddenin yaratığı psikolojik bir kandırmaca. Onu içerek rahatladığını, keyiflendiğini sanıyorsun...
NİKOTİN CANAVARI
İlk 21 gün mü önemli?
Hayır, son sigarayı söndürürkenki bakış açın önemli. “Keyiften, destekten vazgeçiyorum!” mu? Yoksa “Hiçbir şeyden vazgeçmediğimi fark ederek söndürdüm” mü? B şıkkı olmalı. İnsanları, sigaradan koruyan şey, zararını bilmek değil. Bu bizi korumaya yetmiyor.
Ne yapmak lazım?
“Keyif ve strese iyi gelen destek yanılgısı”nı çözmemiz gerekiyor. “Her yakmadığımda gerginim, her yaktığımda rahatladım!” gibi hissediyoruz, o yüzden de iyi geliyor sanıyoruz. Halbuki her yakmadığımda gerginim. Çünkü madde bağımlısıyım ve yaktığım an, madde bağımlılığının gerginliğini küçültüyorum. Eroin vuran birini düşün, vurduğu an rahatladı. Ama “Eroin vurmak onu rahatlatıyor” demek değil bu. Eroin azaldığındaki krizi bitiyor. Yani nikotin vurmak rahatlatmıyor, nikotin azaldığı zamanki huzursuzluğu bitiyor. Fotoğrafçı arkadaşın Emre mesela, birazdan huzursuzlanacak, “Ben bir dışarı çıksam” diyecek. Çünkü içinde bir “nikotin yaratığı” yaşıyor. Ve onu huzursuz ediyor. Dışarı çıkıp sigara yaktığı an, kanındaki nikotin, 7 saniyede yükselecek, yükseldiği için rahatlayacak, çünkü “yaratık” doyacak. Fakat onun rahatlaması, gerçek bir rahatlama değil. Sadece içindeki nikotin canavarının rahatsızlığını bitiriyor, o sırada “normal”e dönüyor sadece. Yani şurada, içinde nikotin yaratığı yaşamayan insanlar var. Dışarı çıkıp sigara yakıp döndüğünde Emre, onlar gibi hissetmeye başlıyor. “Normal”e dönmeye ve içindeki sıkıntıyı bitirmeye çalışıyor. Ama gerçek bir rahatlama ve keyif değil...
Sen hiç sigara içtin mi?
15 sene içtim. O yüzden halden anlıyorum!
Dokunduğunda kontrol ona geçer
Hâlâ korkuyorum sigaradan...
O zaman dokunma! Dokunmadığın sürece, patron sensin. Dokunduğun an kontrol ona geçer. Çoğu insan için geçerli bu...
İçmeyenler seksten daha fazla keyif alıyor!
“Bırak! Yoksa ölürsün” denmesine rağmen içenler var... Bunun açıklaması ne?
Bana, kolunu, bacağını sigaraya kaptırmış insanlar geldi. Gırtlağı delinmiş, kanser olmuş, iki kere kalp krizi geçirmiş... Bu adama hâlâ “Zararlı!” demek ne işe yarar? O, bırak bilmeyi, her an yaşıyor, öldü ölecek. Dolayısıyla çözüm, “Kötü bir şey yapıyorsun, bırak!” demek değil, “Kötü kokuyor bırak, ölümü öp bırak!” da değil. Bunların çözümle alakası yok. İnsanlara neden içmemeleri gerektiğini anlatmayı bırakıp, neden içtiklerine bakıp, içme istediğinden nasıl kurtulacaklarını öğretmemiz lazım. Çok yanlış bir kulvardayız yani. Yardım almaya bir uzmana gidiyor, “Çok kötü bir şey yapıyorsun bırakman lazım!” diyor. Zaten o da bunun için geldi, ne yapması gerektiğini öğrenmek için! O zaman cevap şu oluyor: “İradene sahip çık!” Konu, iradeyle ilgili değil ki. Gece yarısı, açık bakkal bulmak için kaç kilometre yürüyor, iradesi zayıf insan yapar mı, yağmur çamur demeden yürür mü?
“İçiçi” iradesi zayıf insan değil yani...
Değil. Tamamen yanlış bir algı bu. Hapishaneye girmiş, “Çık oradan!” diyoruz. İyi de nasıl çıkacağın bilmiyor, “Anahtar nerede?” diyor. Yardıma ihtiyacı var içicinin, aşağılanmaya değil. Bazı doktorlar, “Sigara içeni ameliyat etmem” diyor. Ya da “Hamile kadın içiyor!” diye nasıl aşağılıyorlar. “Sen hamilesin, nasıl sigara içersin!” diyorlar.
Ben de kızıyorum sigara içen hamilelere...
Kızma! Kim bebeğini onun kadar düşünebilir? O içgüdüsel bir durum. Tabii ki düşünüyor. Bebeği olmasına rağmen içiyorsa hâlâ, içmeyi durduramadığı için. Yani bebeğini zehirlendiğini bilmesine rağmen durduramıyor. Zaten bebeği için bırakanların bir kısmı da, bebeğini doğurduktan sonra yeniden başlıyor. Çünkü başkası için bırakırsan geri dönersin, kendin için bırakman lazım!
Ölüm korkusu, sevdiklerimizi yalnız bırakmama korkusu...
Tetikleyici güç olur. İradesi güçlü olanlar da bırakabilir. Ama burada asıl problem, şu kahvenin yanında yaktığın “kanser çubuğu”nun, kahvenin keyfini taçlandırdığına inanıyor olman. Buna inanmaman lazım. Bunu çürütmemiz lazım. Senin rakı-balığa gitmen ve orada sigara içmemen lazım. Üzerine gideceksin. Ancak öyle kırılır şartlanma. Mesela sigara içmeyince kahveyi bırakıyor. Neden? Sigarayı hatırlatıyormuş! Çok yanlış. Üzerine gideceksin, kahveyi sigarasız içeceksin. 5, 10, 20 kere aklına gelecek, bir yerde kopacak. Eğer “Sigarayı hatırlatır” diye kahveyi de bırakırsan, bu sefer hayatında gerçek boşluklar oluşur. “Kahveyi bıraktım, çayı bıraktım, yemeği azalttım, arkadaşlarımla buluşmuyorum, kitap okumuyorum, hatta seks yapmıyorum...” Olmaz!
Bir de seksten sonra sigara geyiği vardı...
Valla bir şöyle diyoruz: İçmeyenler, seksten daha çok keyif alıyor! Çünkü “Bir an önce bitireyim de, bir an evvel yakayım” diye bir acelesi yok! Her konuda içmeyen olmak daha avantajlı...
ALLEN CARR KiMDiR?
Benim tanıdığım sigara konusundan en dibe vurmuş adam. 4-5 paket içiyor. Toplantıya giderken yakıyor, takım elbise giymiş, öksürmeye başlıyor. Burnu açılıyor, kanıyor, durdurduğu anda düşündüğü şey: “O kadar burnum kanadı ki muhtemelen kan seviyem, burnumun altına düşmüştür. Dolayısıyla şimdi sigara yaksam, öksürsem bile burnumda kanamayacak!” Kan kalmamıştır, içeyim bari, bu noktaya gelmiş biri. Başarısının sırrı da bu. Bir içicinin, yaşayabileceği en depresif, en alt noktaya düştüğü için bu kadar insanı anlayan bir yöntem bulmuş durumda. Tamamen ihtiyaçtan doğmuş. Ben terapiyi ondan öğrendim. Türkiye’de Allen Carr yöntemini anlatan 5-6 terapist daha var, onlar da benden eğitim aldı. Biz asla sigaranın zararlarını anlatmıyoruz, içicilerin zekâsına hakaret etmiyoruz. Bir tek şey yapıyoruz, bu işi nasıl bırakacaklarını öğretiyoruz. Nasıl mutlu bir içmeyen olursun! Ve kıskanarak değil de, şükrederek geçirirsin hayatını...
Paylaş